Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Anne Baba Hakları

Muhterem Müslümanlar,

İnsanın hayatı boyunca yapacağı görev ve sorumlulukları iki maddede özetlenir.                                                                                                   Birincisi, Allah’a karşı olan görev ve sorumluluklardır. Çünkü insanı yaratan, yaşatan ve üstün yeteneklerle donatan O’dur. İnsana sayılmayacak kadar nimetler vermiş ve onu yaratılanların en üstünü kılmıştır. Kainatta var olan, her şeyi onun emrine vermiş ve ona hizmet için yaratmıştır. İnsana verdiği bu nimetlerin hesabını ve sorumluluklarını yerine getirip-getirmediğini soracakta O’dur.

Allah’a karşı olan görevlerin başında, O’nun varlığına ve birliğine iman etmek ve yalnız O’na ibadet etmek gelir. Kısacası insanın ilk borcu Allah’ı tanımak, verdiklerine şükretmek ve O’na ibadet etmektir.

İkincisi, Allah’ın yaratıklarına karşı olan görev ve sorumluluklarımızdır. Yaratıklar içinde insana en yakın olan ve insan üzerinde en çok hakkı bulunan, anne ve babadır. Çünkü Allah-ü Teala, onları insanın var olmasının zahiri sebebi kılmıştır. Bunun içindir ki Allah-ü Teala kendisine ibadetten sonra ikinci derecede anne ve babaya iyilik yapılmasını emretmiş ve şöyle buyurmuştur:

وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَا أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا    وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا

“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Rabbin, yalnız Kendisine tapmanızı ve ana babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karsı "Of" bile demeyesin, onları azarlamayasın. İkisine de hep tatlı söz söyleyesin.” (İsra, 23-24)

Ayet-i kerimede, anne ve babaya iyiyi davranılması, onlara karşı kırıcı olunulmaması emredilmiş ve onlara nasıl dua edileceği belirtilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de diğer bir ayette şöyle buyurulur:

وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ أُمُّهُ وَهْنًا عَلَى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فِي عَامَيْنِ أَنِ اشْكُرْ لِي وَلِوَالِدَيْكَ إِلَيَّ الْمَصِيرُ

“Biz insana, ana babasını tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflık çekerek (karnında) taşımıştır. (Ona gebe kaldığından itibaren tâ doğuruncaya kadar günden güne güçsüzleşmiş, ağırlaşmıştır). Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olmuştur. (Bunların hepsi, güç şeylerdir. Onun için biz insana): "Bana ve anana-babana şükret, dönüş banadır." (Lokman, 14)

Bu ayet-i kerimede de Allah’a şükürden sonra ana-babaya teşekkür etmemiz emrediliyor. İşte bu durumu evlat üzerinde Allah’ın hakkından sonra ana-babanın hakkının geldiğini göstermektedir.

Değerli Kardeşlerim,

Öyle ise ilk görevimiz Yaradanımızı tanıyıp O’na karşı kulluk vazifelerimizi yerine getirmek, sonra da ana-babamıza iyilik ve itaatte bulunmaktır. Hemen belirtelim ki imanın en büyük gayesi Allah’ın rızasını elde etmek olmalıdır. Allah’ın rızası ise ana-babanın rızasına bağlıdır. Nitekim Peygamber efendimiz bir hadisi-i şeriflerinde

رضى الرب في رضى الوالد وسخط الرب في سخط الوالد

Allah’ın rıza, ana-babanın rızasında; Allah’ın gazabı da ana-babının kızmasındadır.” (Tirmizi, Birr, 3) buyurmuşlardır.

Resulullah’ın dizinin dibinde yetişen sahabilerin  de bütün arzusu, Allah katında sevilmek, Allah’ın sevgisine mahzar olmak, rızasını elde etmektir. O’nun için Resulullah’a bu tür sorular sorarlardır. Nitekim Hz. Peygambere ilk inananlardan olup, Küfe tefsir ve fıkıh mekteplerinin kurucusu olan Abdullah b. Mes’ud diyor ki: “Hz. Peygambere sorudum:

-Hangi amel daha faziletli(Allah katında daha sevimli)dedim.

-Vaktinde kılınan namaz, buyurdu.

-Sonra hangisi? Dedim. Peygamberimiz:

-Ana-babaya itaat, buyurdu. Ben:

-Sonra hangisi? Dedim. Peygamberimiz:

-Allah yolunda cihad, buyurdu.

Ben sormaya devam etseydim Resulullah da cevap vermeye devam edecekti. . (Buhari, Edeb, 1; Müslim, İman, 36)

Anne- babaya hizmet etmek cennete girmeye vesile olur. Ebû Ümame (ra) anlatıyor: Bir adam Peygamber efendimize: “Ey Allah’ın Resülü! Anne ve babanın çocukları üzerinde hakları nelerdir? Diye sordu. Peygamber efendimiz: “Onlar senin cennet ve cehennemindir.” (İbn Mace, Edeb, 1-11, 1208)

Evlat, ana-babasına iyilik eder ve itaatte bulunursa cenneti hak eder, asi olursa cehennemi hak eder.

Peygamber efendimiz onlara hizmet ederek cennete giremeyen kimselere beddua ederek üç defa: “Burnu yerde sürtülsün, burnu yerde sürtülsün, burnu yerde sürtülsün” buyurmuş Ashab: “Kimin ya Resulallah?” diye sormuşlar. Efendimiz: “İhtiyar ana-babasından biri, yahut her ikisi yanında bulunduğu halde onların rızasını kazanarak cennete girmeyenin.” Buyurmuştur.

Yine sahabeden zühd ve takva ile ün yapan Abdullah b. Amr b. el-Âs(ra) Rasulullah’ın yanındayken şahit olduğu bir diyaloğu şöyle anlatır:

Peygamberimize bir adam geldi ve: “Ey Allah’ın Resülü, mükafatını Allah’tan dilemek üzere hicret ve savaş için emrinize girmek istiyorum, dedi. Peygamberimiz:

“Annen-babandan sağ olan var mı? Diye sordu. Adam:

“Evet, hatta ikisi de sağdır, dedi. Peygamberimiz:

“Sen Allah’tan ecir mi istiyorsun? Diye sordu. Adam:

“Evet(Hicret ve savaşla Allah’tan ecir istiyorum)dedi. Peygamberimiz

“Öyle ise anne ve babana dön ve onların gönüllerini al(umduğun mükafat onlara hizmet etmektedir.) buyurdu. (Müslim, Birr, 1)

Değerli Kardeşlerim,

Dinimiz, anne-baba hakkına o kadar önem vermiştir ki, kişinin anne ve babası müşrik dahi olsalar, yine onlara iyilikle davranılmasını ve hizmette kusur edilmemesini tavsiye etmiştir.

Hz. Eb’û Bekir’in kızı Esma(ra) anlatıyor: “Annem müşrik olduğu halde (benden bir şey istemek için) geldi. Ben de Peygamberimize: “Annem geldi, görüşmek istiyor, onunla görüşeyim mi? Diye sordum.” Peygamberimiz:

“Evet, annen ile görüş” buyurdu. (Buhari, Edep, 7; Müslim, Zekat, 14)

Ancak çocukların anne ve babalarına karşı itaat emri mutlak değildir. Allah’ın emrine asi olmamakla kayıtlıdır. Anne ve babaların emirlerinde Allah’a isyan kokuyorsa, onlara itaat edilmez. Nitekim, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

وَإِن جَاهَدَاكَ عَلى أَن تُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًا

“Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin.” (Lokman, 15)

Sa’d b. Ebî Vakkas (ra): Bu ayet özellikle benim hakkımda nazil olmuştur diyerek sebebini şöyle açıklamıştır. “Ben anneme iyilik ve itaat eden bir evlattım. Ben Müslüman olunca annem bana: Oğlum Sa’d, bu yaptığın nedir? Ya sen bu dinini bırakırsın, yada ben ölünceye kadar yemem içmem. Sen de benim yüzümden “Ey anasının katili” diye ayıplanırsın, dedi. Ben de:

“Anneciğim, böyle yapma, iyi bil ki, ben bu dini bırakmam, dedim ve iki gün iki gece bekledim. Annem bu süre içinde ne yedi ne içti. Bunun üzerine ben: Anne, vallahi iyi bil ki, senin yüz canın olsa da bunlar birer birer çıksa, ben bu dinimi yine bırakmam. Dedim. Annem benim bu kesin kararımı görünce yemeye içmeye başladı. Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu. (Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, XII, 121)

Evet, anne ve baba kafir de olsa onlara iyilik ve ihsanda bulunmak dini bir görevdir. Ancak Allah’ın emirlerine aykırı olan isteklerinin yerine getirilmemesi, Kur’an ve sünnetin emridir. Bu hususta Peygamber efendimiz “Yaratıcıya asi olma durumunda yaratılana itaat edilmez.” (en-Nebhani, el-Fethü’l-Kebir, II, 570)buyurmuşlardır.

Muhterem Müminler;

Anne ve babanın rızasını kazanmak çocukları için büyük bir bahtiyarlıktır, manevi bir kazançtır. Yaşadıkları sürece bunun yararlarını mutlak göreceklerdir. Çünkü anne ve babanın çocukları için gönülden yapacakları duayı Cenab-ı hak kabul buyurur. Çünkü Hz. Peygamberimiz:

ثلاث دعوات مستجابات لا شك فيهن دعوة المظلوم ودعوة المسافر ودعوة الوالد على ولده

Üç dua vardır bunların kabul olacağından şüphe yoktur. Mazlumun(Haksızlığa uğramış olan kimsenin) duası, misafirin (ikramı gördüğü kimseleri için) duası ve anne-babının çocuklarına olan duasıdır, buyurmuşlardır.” (Tirmizi, Birr, 7; İbn Mace, Dua, 11)

 Abdullah b. Ebî Evfa(ra)’nın anlattığı şu olay ne kadar ibret vericidir: “Peygamberimizin huzurunda bulunduğumuz sırada birisi gelerek: “Ey Allah’ın Resulu, ölüm döşeğinde can çekişen bir genç var, kendisine “Lailahe illallah” de denildiği halde bunu bir türlü söyleyemiyor, dedi. (Ve Peygamberimizden yardım istedi.)Peygamberimiz sordu:

“Namaz kılar mıydı?” Adam:

“Evet kılardı.” Dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz kalktı, biz de onunla kalktık. Peygamberimiz gencin yanına girdi ve ona; “Lailahe illallah” de buyurdu. Genç:

“Söyleyemiyorum.” Dedi. Peygamberimiz:

“Niçin söyleyemiyorsun? Diye sordu. Peygamberimize gelen adam:

“Annesine itaatsiz idi.”dedi. Peygamberimiz:

“Annesi sağ mı? Diye sordu, orada olanlar:

“Evet sağdır, dediler. Peygamberimiz:

“Çağırın, gelsin, buyurdu. Onlar da kadını çağırdılar, kadın geldi. Peygamberimiz kadına:

“Şuraya büyük bir ateş hazırlansa da sana: “Oğluna şefaat edersen, onu bu ateşte yakmayız, şefaat etmezsen bu ateşte yakarız.”deseler ne yaparsın?” diye sordu, Kadın:

“Onun şefaatçisi ben olurum, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz:

“O halde bu oğlundan razı olduğuna ve hakkını helal ettiğine Allah-u Teala’yı şahit göster.” Buyurdu. Kadın:

“Allah’ım yüce zatını ve peygamberini şahit tutuyorum, oğlumdan razı oldum, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz gence dönerek. “Lailahe illallahü vahdehü lâ şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Rasuluh” de, buyurdu. Hasta genç hemen şehadet getirince, Peygamber:

“Allah’a hamd olsun ki, benim vasıtam ile bu genci cehennem ateşinden kurtardı, buyurdu.” (Mecmeü’z-Zevaîd ve Menbeü’l-Fevâid, VIII, 148) hadisi Taberânî ve Ahmed b. Hanbel rivayet etmişlerdir.).

Değerli Kardeşlerim,

Ana-babanın evlat üzerindeki hakları çok büyüktür. Rivayet edildiğine göre, bir şahıs Hz. Ömer (ra)’e gelip:

“Benim anam babam o kadar yaşlandılar ki, küçükken onların bana hizmet ettikleri gibi ben de onlara hizmet ediyorum. Onlara karşı haklarını ödemiş sayılır mıyım? Diye sordu. Hz. Ömer(ra):

“Hayır, ödemiş sayılmazsın, zira sen küçükken, onlar sana yaptıkları bu hizmeti, büyüyesin, sağlam ve sıhhatli olasın diye yaptılar. Sen ise onlara bu hizmeti yaparken yakında ölebilirler düşüncesiyle yapıyorsun.” Dedi. (İsmail Hakkı Bursevi, Ruhu’l-Beyan Tefsiri, IV, 537)

Peygamberimiz(sav):

ثم لا يجزي ولد والدا إلا أن يجده مملوكا فيشتريه فيعتقه

Bir çocuk anne-babasının hakkını ödeyemez. Ancak onu köle olarak bulur da satın alarak azat ederse belki o zaman ödemiş olur.” (Müslim, Itk, 6; Tirmizi, Birr, 8)

Bizlerin üzerinde bir çok emeği ve hakkı bulunan anne-babalarımıza saygılı davranmak, Allah’ın kesin emridir. Bu emre uymamak ise büyük bir  günahtır. Nitekim Peygamberimiz(sav):

Büyük günahlar; Allah’a ortak koşmak, anne ve babaya karşı gelmek, adam öldürmek veya yalan yere yemin etmektir.”(Buharı, Eyman, 16) buyurmuştur.

Diğer bir hadis-i şerifte Resulullah(sav): “Üç şey vardır ki bunlar ile yapılan amelin faydası olmaz: Allah’a ortak koşmak, anne ve babaya asi olmak ve savaştan kaçmaktır.” (et-Terğib ve’t-Terhib, III, 328)

Yine Ebû Bekir(ra) den rivayet göre Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Allah-ü Teala, bütün günahlardan dilediklerinin cezasını ahiret gününe erteler. Yalnız anne ve babaya karşı gelmenin cezası hariç Allah-ü Teala anne ve babasına isyan edenin cezasını ölmeden dünyada verir.” (et-Terğib ve’t-Terhib, III, 331)

Abdullah b. Amr b. el-Âs(ra), “Peygamberimiz şöyle buyurdu demiştir: “Bir kimsenin  anne ve babasına sövmesi, büyük günahlardandır.” Buyurdu. Ashab-ı Kiram: “Ey Allah’ın Resülü, bir adam anne ve babasına söver mi? Dediler. Peygamberimiz: “Evet bir kimse başkasının babasına söver, o da kalkar onun babasına söver. Başkasının annesine söverse, o da onun annesine söver.” (Buhari, Edeb, 4; Müslim, İman, 38)

Bu hadis-i şerif, anne ve babalarına başkalarının hakaret etmesine sebep olacak söz ve davranışlardan sakınılmasını öğütlüyor. Esasen mümin, söz ve davranışlarında ölçülü olur. Kimseye hakaret etmez. Başkalarının de kendisine hakaret etmesine meydan vermez.

Değerli Kardeşlerim;

Kur’an-ı  Kerim  ve  hadis-i  şerifler, annenin evlat   üzerindeki hakkının, babanın  hakkından daha  fazla  olduğunu  bildirmiştir.  Allah-ü  Teâlâ   Kur’an-ı  Kerimde,

“Biz insana, ana babasını tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflık çekerek (karnında) taşımıştır. (Ona gebe kaldığından itibaren tâ doğuruncaya kadar günden güne güçsüzleşmiş, ağırlaşmıştır). Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olmuştur. (Bunların hepsi, güç şeylerdir. Onun için biz insana): "Bana ve anana-babana şükret, dönüş banadır." (Lokman, 14)

Ayet-i kerimede insanın anne ve babasına karşı iyi davranması emredildikten sonra özellikle annenin sütünün fedakarlığına dikkat çekilmektedir. Anne, evlat yetiştirme yükünün en çoğunu taşımaktadır. Bu sebeple çocuğuna karşı annenin şefkat ve merhameti, sevgi ve ilgisi, babaya nispetle daha çoktur, daha derin his ve duygularla doludur. Ayette özellikle annenin bu fedakarlığının hatırlatılması, onun evlat üzerindeki hakkının, babadan daha çok olduğuna delâlet eder.

Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: “Bir adam Peygamberimize gelerek: Ey Allah’ın Resülü, insanlar arasında iyi davranmama en çok layık olan kimdir? Dedi. Peygamberimiz:

“Annendir.” Buyurdu. Adam: “Sonra kim?dedi. Peygamberimiz:

“Annendir.” Buyurdu. Adam: “Sonra kimdir? Dedi. Peygamberimiz yine:

“Annendir.” Buyurdu. Adam: “Sonra kimdir? Diye sordu. Peygamberimiz:

“Sonra babandır.” Buyurdu. (Buhari, Edep, 2; Müslim, Birr, 1)

İslam alimleri, hadis-i şerifte anneye iyilikte bulunmanın üç kere tekrar olunması, annenin evlat üzerinde, babanın üç katı hakkı olduğunu ifade eder demişlerdir.

Annenin sevgisi menfaate dayanmayan, karşılıksız bir sevgidir. Çocuk annenin bir parçasıdır. Onun için annenin çocuğuna karşı olan sevgisi karşılıksızdır, bir menfaate dayanmaz, hatta çocuk büyüdüğü zaman annesine itaat ve iyilikte bulunmasa bile, anne çocuğunun üzerine titrer, başına bir felaket ve musibet gelmesini istemez. Be sebeple bir atasözümüzde “Ana gibi yâr olmaz.” Denilmiştir. Çocuğun karşılıksız sevgiye ihtiyacı vardır. Bu sevgiyi kendisine doya doya veren annesi olduğu için çocuk annesini çok sever. Dinimiz de bu sebeple çocuğu terbiye hakkının öncelikle anneye ait olduğunu vurgulamıştır.

Abdullah b. Amr’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Kocasından boşanan bir kadın Rasulullah’a gelerek:

“Ya Rasulallah! Şu oğlum için karnım aylarca kap oldu, memelerim su tulumu oldu, bağrımda onun için barınak oldu. Onun babası beni boşadı. Şimdi de onu benden almak istiyor.” Dedi. Rasulullah (sav): “Sen kocaya varmadıkça çocuğa bakmaya daha müstehaksın.” Buyurdu. (Ebû Davud, Talak, 35)

Evladın üzerinde annenin hakkı daha fazladır. Çünkü anne babadan daha çok zahmet çeker. Karnında taşıdığı çocuğu büyüdükçe zahmeti artar. Çocuk doğunca onu emzirir, sağlıklı olarak büyümesine özen gösterir. Bu konuda hiçbir fedakarlıktan kaçınmaz. Çoğu zaman gece uykusunu terk eder ve çocuğun hizmetini seve seve yapar. Hele özürlü bir çocuğun annesinin fedakarlığını kelimelerle ifade etmek mümkün değildir.

Muhterem Müminler:

Görüldüğü gibi dinimiz, Allah’a ibadetten sonra anne ve babamıza iyilik etmemiz, hayır dualarını almaya vesile olacak davranışlarda bulunmamamızı emrediyor. Onlara yapacağımız hizmet Allah’ın rızasını kazanmamıza vesile olacaktır.

Aynı şekilde dinimiz ana-babaya iyilik ve ihsanda bulunulmasını istediği gibi, onların dostlarına da iyilikte bulunulmasını istemiştir. Nitekim Hz. Ömer’in oğlu Abdullah(ra)’dan Peygamber efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “En iyi  iyilik, insanın, babasının samimimi dostuna iyiliği ve ihsanı devam ettirmesidir.” (Müslim, Birr, 12)

Abdullah b. Dinar’ın anlattığına göre Hz. Ömer’in oğlu Abdullah bu hadis-i şerifi şöyle bir olay üzerine nakletmiştir: “Bir gün bedevilerden biri Mekke yolunda Abdullah’la karşılaşır. Abdullah bedeviye selam verdi ve bindiği merkebinden inerek onu bindirdi. Biz Abdullah’a:

“Allah hayrını versin, bunlar bedevidir, bedeviler ise az bir şeyden memnun olurlar.” Dedik. Bunun üzerine Abdullah şöyle dedi. “Bunun babası, babam Ömer b. Hattab’ın dostu idi. Ben Hz. Peygamber’in: “İyiliğin en iyisi, çocuğun, babasının samimi dostlarına iyiliği ve ilgiyi devam ettirmesidir.” Buyurduğunu işittim.” (Müslim, Birr, 11)dedi.

Aziz Kardeşlerim;

Ana-babaya hayatlarındayken iyilik ve ihsanda bulunmak, onların samimi dostlarına da iyilikte bulunup, ilgi ve alakamızı kesmemek yüce dinimizin bizlerden istediği görev ve sorumluluklardandır. Aynı şekilde öldükten sonra da anne ve babamız için yapmamız gereken hizmetler vardır.

Ebû Said Malik b. Rebi’a es-Saidî(ra) şöyle demiştir: “Ben-i Seleme kabilesinden gelen bir adam Peygamberimiz’e: “Ey Allah’ın Rasulu, anne ve babamın ölümlerinden sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı?diye sordu. Peygamberimiz: “Evet onlar için Allah’tan af dilemek, vasiyetlerini ve taahhütlerini yerine getirmek, onlar vasıtası ile olan yakın kimseleri (amca, hala, dayı, teyze gibi) ziyaret etmek ve onların dostlarına ikramda bulunmaktır,” buyurdu. (Ebû Davur, Edeb, 129)

Değerli Kardeşlerim;

Bu ayet ve hadislerin belirttiği gibi anne ve babamıza gereken iyilik ve ihsanı yapmalıyız, anne ve babamıza karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmalıyız, onları incitici söz ve davranışlardan sakınmalıyız, Allah’a itaatsizlik olmadıkça isteklerini yerine getirmeli, çağırdıklarında bekletmeden hizmetlerine koşmalıyız. Yanlarında yüksek sesle konuşmamalı, hatta yolda yürürken bir zaruret olmadıkça önlerine geçmemeliyiz. Hastalık veya yaşlılık sebebiyle hizmete ihtiyaç duyuyorlarsa seve seve hizmetlerini yapmalıyız. Geçim sıkıntısı içindelerse yardımlarına koşup, ihtiyaçlarını gidermeliyiz. Zira evladın ana-babasına karşı görevlerinden biri de onların maddi ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu konuda Rasulullah’ın huzurunda şöyle bir olay cereyan etmiştir:

“Bir kişi Rasülü Ekrem(sav)’e gelerek, malını aldığından dolayı babasını şikayet etti. Onu çağırdığında, sopasına dayanarak yürüyebilen bir ihtiyar olduğunu gördü ve oğlunun kendisinden şikayetçi olduğunu söyledi.” Adam:

“Ya Rasulallah! Ben güçlü, kuvvetli iken o çok zayıftı, ben zengin iken o, hiçbir şeyi olmayan bir yoksul idi. Ben ondan hiçbir şeyimi esirgemedim. Şimdi ise ben zayıfım, o güçlü; ben fakirim, o zengin. Bana karşı cimrilik yapıyor, malını vermiyor dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz ağladı ve:

“Bu sözü işitince, bu duruma ağlamayacak canlı cansız hiçbir şey yoktur.” Buyurarak şikayetçi gence döndü ve: “Sen ve malın babana aitsiniz.” Buyurdu. (İsmail Hakkı Bursevi, Ruhu’l-Beyan Tefsiri, IV, 538)

Değerli Kardeşlerim;

Kur’an-ı Kerim’de ana-babaya iyilik ve itaatten bahsedilirken “ihsan” kelimesi kullanılır. İhsan, karışlıksız yapılan iyilik demektir. Anne-baba evlatlarına her şeyi karşılıksız yaparlar, katlandıkları her türlü fedakarlığa karşılık evlatlarından hiçbir şey beklemezler.

Evlatlarda anne-babalarına hizmet edip itaat ederlerken hiçbir şeyi karşılık beklememelidirler. Çünkü bu hayat nizamımız olan İslam’ın emridir.

Rabbimiz hepimizi anne-babamızın rızasını kazanan sonra da Rabbimizin rızasını kazanan ve cennete giren kullarından eylesin.

Sohbetimizi İsra süresinin 24. ayetinde geçen dua ile bitirelim: “Ey Rabbim! Bunlar, küçükken beni besleyip büyüttükleri gibi sen de onlara öyle acı, merhamette bulun.”  Amin

                                                                         Fatih Bilgin

                                                                                  Vaiz

                                                                                                                                                                                                             

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Mayıs 08 2014 23:55:37 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.09 saniye 14,856,899 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024