Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Birlik Ve Huzur Mekânları Camiler Ve Din Görevlilerimiz

Kardeşlerim,

Camiler Müslümanların ibadethaneleridir; ibadethaneler ise toplumumuzun vazgeçilmez dini müesseselerindendir. Atatürk’ün Balıkesir hutbesinde belirttiği gibi camiler, ibadetlerin yanı sıra gerektiğinde millet işlerinin de yürütüldüğü Dar-ı Kudsi (kutsal mekan) dır. Toplayan, bir araya getiren anlamlarını taşıyan camilerimiz; birliğin, beraberliğin, eşitliğin sembolleşen mekanlarından Ehl-i İslama mahsus ibadethane-i umumi, yani Müslümanların topluca ibadet ettikleri yerler olarak isimlendirilmiştir. Cin Suresi 18. ayette buyrulduğu gibi, birlikte yalnız Allah’a ibadet ve dua ettiğimiz kutsal mekanlarımızdır. Sosyal hayatımızın bir parçası, irşat ve irfan yuvalarıdır. Birlikte huzur ve mutluluğa eriştiğimiz manevi sığınağımızdır.

Diyanet İşleri Başkanlığımız camilerin, dini ve sosyal hayattaki önemini dikkate alarak 1986 yılından bu yana 1-7 Ekim tarihleri arasında camiler haftası, 2003 tarihinden beri de Camiler ve Din Görevlileri Haftası olarak kutlanmaktadır.

Büyük olanları camii, küçükleri ise mescit adıyla kültür hayatımıza intikal eden bu mekanlar Peygamber Efendimizin ifadesiyle “ Beldelerin Allah’a en sevimli yerleri” olarak bilinmektedir. Mescitler ve camiler kimsenin malı değil Allah’ındır. Kabe’nin bir adının da “Beytullah” olduğu bilinmektedir. Beytullah, Allah’ın evi demektir. Bu durum Kabe’nin ve camilerin şerefini belirtmesi bakımından önemlidir. Allah’ın Kabe’si olarak da bilinen camiler, Hadis-i Kutside de belirtildiği gibi “Yeryüzünde yayılmış Allah’ın evleridir.” Kabeyi ziyaret edenlere Allah’ın ikramının olduğu gibi camileri ziyaret edenlere de (ibadet edenler) ikramı vardır.

Yukarıda işaret ettiğim gibi Tevbe Suresi 17. ayetinde Cenab-ı Hak:

إِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّهِ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِوَأَقَامَ الصَّلاَةَ وَآتَى الزَّكَاةَ

“Allah’ın mescitlerini/camilerini ancak Allah’a ve Ahiret Gününe iman edenler imar eder…” buyurur. Bu ayetle camii yapmanın önemi belirtilirken, camiye devam etmenin önemi de ifade edilmiştir. Cenab-ı Hak bir Hadis-i Kudside “Ben yeryüzü halkına azap etmeyi murat ettiğimde, mescitleri / camileri inşa, tamir ve tenvir edenleri, Benim rızam için birbirini sevenleri ve seher vakitlerinde istiğfar edenleri görünce azap etmekten vazgeçerim.” demek suretiyle cami yapmanın ve onun hizmetinde bulunmanın, camide cemaat olmanın önemini ifade buyurmuştur.

Camiler; ibadet etme, Allah’ı anma, eğitim-öğretim, birlik ve dirlik, huzur ve sükun mekanlarıdır Bu itibarla dinimiz; camilere büyük önem vermiştir Yüce Rabbimiz, Kur’an-Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلَّهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللَّهِ أَحَداً

“Şüphesiz mescitler, Allah’ındır O halde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin” (Cin,18)

يَا بَنِي آدَمَ خُذُواْ زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وكُلُواْ وَاشْرَبُواوَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ

  “Ey Ademoğulları! Her mescide gittiğinizde güzel elbiselerinizi giyinin ” (Araf, 31)

Muhterem Kardeşlerim,

Ayet-i kerimelerden de anlaşılacağı üzere, İslam’da camilerin önemli bir yeri vardır Allah’ın evi kabul edilen camiler, İslâm’ın alâmeti sayılmıştır Camiler, bulunduğu yerin halkının Müslüman olduğunu gösterir Sevgili Peygamberimiz, yeryüzünde Allah’a en sevimli yerlerin camiler olduğunu bildirmiştir. Öyle ise camilere gelişi güzel değil, en güzel elbiseler giyilerek girilmelidir Camileri kirletecek, havasını bozacak ve cemaati rahatsız edecek davranışlardan sakınılmalıdır.

Yüce Allah, caminin önemini Kur’an’da şöyle bildiriyor:

إِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّهِ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِوَأَقَامَ الصَّلاَةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَلَمْ يَخْشَ إِلاَّ اللّهَ فَعَسَى أُوْلَـئِكَ أَن يَكُونُواْ مِنَ الْمُهْتَدِينَ

 “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazlarını dosdoğru kılan, zekatlarını veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder İşte, doğru yola erenlerden olmaları umulanlar bunlardır”  Sevgili Peygamberimiz (as) ise: “Kim Allah rızası için bir mescit yaptırırsa, Allah da bunun karşılığında ona cennette bir köşk ihsan eder” buyurmuştur.

Cami ve mescitler, aynı zamanda insanlara helal ve haramın, güzel ahlakın, doğruluk ve dürüstlüğün öğretildiği, sevgi saygı ve kardeşlik ruhunun işlendiği mukaddes mekanlardır. Şehitlik ve gazilik mertebesinin yüceliği, vatan savunmasının önemi, iffet ve namusu korumanın onuru gibi birçok dini ve milli şuurun insanlarımıza verildiği ilim ve irfan yuvalarıdır.

Camiler, bulundukları yörenin sosyal hizmet ve ilişkilerinde, devamlı ışıldayan ve çevresini aydınlatan birer kandil gibidirler Camiler, insanların birbirini sevmelerine de vesile olur Camilerin ortak kalbimiz olduğunu, oralarda hayat varsa, bizlerde de hayat olacağını bilelim Bu sebeple camilerle aramızdaki bağları sıcak tutalım Çocuklarımızı da camilere alıştıralım Onların temiz kalplerine, din, iman, vatan, bayrak, millet sevgisini yerleştirelim Müminlerden uzak kalan camiler, matem havasına bürünürler Onları mahzun bırakmayalım

Şüphesiz camilerin yapımı kadar bakım ve temizliği de önemlidir. Peygamber Efendimiz “Temizlik imandandır”, “Allah temizdir, temizliği sever” buyurarak bu hususa dikkat çekmiştir. Bakara suresi 125 ve hac suresi 26. ayetlerinde Hz. İbrahim ve İsmail (a.s.) a “evimi temiz tutun” buyurularak Beytullahın temizliğinin ciddi bir iş olduğu kadar cami ve mescitlerin temizliğinin de gerekli olduğu ifade edilmiştir.

Hiç şüphesiz görevlilerimiz dini görevlerinin yanında bu hususta da gereken hassasiyeti göstermektedirler ve bu hafta münasebetiyle tüm camilerimizde bir temizlik seferberliği başlamaktadır. Bu vesileyle görevlilerimize teşekkür ediyorum.

Allah isminin elifi gibi adeta göklere yükselen ince minareleriyle camilerimiz ülkemizin simgesi, İslam’ın manevi mührüdür.

İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif ERSOY’ un şu dörtlüğüne kulak verelim.
Ruhumun Senden İlahi şudur ancak emeli
Değmesin mabedimin göğsüne na mahrem eli
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli

 

Camilerimiz İslam’ın sembolü olmuşlardır.

Bunun için Müslüman toplumlar câmi yapımına büyük önem vermişler ve câmi merkezli şehirler, beldeler oluşturmuşlardır. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (Tövbe, 9/18) Bu ayette Yüce Mevla mescidlerin yapılmasından bahsetmektedir. “Mescidi imar etmek/yapmak; ona devam etmek, orada kalmak ve Allah’a ibadet etmek, onu inşa ve tamir etmektir. Mescidlerin imarı, maddi ve manevi olmak üzere iki çeşittir. Maddi imar; inşa ve yapımı, temizlenmesi, tefrişi, lambalarla aydınlatılması, mescidlere girmek ve mescidleri doldurmaktır. Manevi imarı ise, namazla, Allah’ı zikirle, itikat ve ibadet için ziyaretle olur. Camide ilim okumak da zikirden sayılır.” (Vehbe Zuhayli, Tefsirü’l-Münir, V, 340)

Peygamber efendimiz de cami yaptırmakla ilgili olarak şöyle buyuruyor: “Kim Allah rızasını gözeterek, Allah için bir mescid yaptırırsa, Allah da onun için cennette bir köşk yaptırır.” (Müslim, Zühd, 3) Ahmed b. Hanbel’in İbn Abbas’tan merfu olarak rivayet ettiği bir başka hadiste ise Efendimiz “Kim tavuk folluğu kadar bile olsa, Allah için bir yer yaptırırsa Allah da onun için cennette bir ev yaptırır.” Buyurmuşlardır.
Mescidlerin manevi imarı ile ilgili olarak Hz. Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor: “Bir adamın mescidlere gidip gelmeyi alışkanlık haline getirdiğini görürseniz, onun imanlı olduğuna şehadet ediniz. Çünkü Cenab-ı Allah: Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimseler imar eder” buyuruyor.”  (Vehbe Zuhayli, age, V, 343)

İslam’ın şartlarından biri olan namaz ibadetinin, Peygamberimiz camilerde cemaatle kılınmasını teşvik etmiş, cemaatle kılınan namazın daha faziletli olduğunu, sabah akşam mescide gidip gelenin cennette ikramının hazırlandığının, kalbi mescide bağlı olan kişinin kıyamet gününde Allah’ın gölgesi ile gölgeleneceğini, uzakta bulunanların mescide gelmek için daha çok yürüdükleri için sevaplarının da daha çok olacağını müjdelemiş, cemaate gelmeyenlerin de gidip evlerini yakayım diye içinden geçirdiğini bildirerek uyarmıştır. (Buhari, Muhtasar-ı Tecrid-i Sarih, Kitabü’l-Ezan, 389-92; 396, 397)

Cami ve cemaatin önemi bu hadislerde açık bir şekilde bildirilmiştir. Camide Müslümanlar günde en az beş defa bir araya gelerek topluca namazlarını eda ederler. Namazlarımızda Mescidü’l-Haram’da bulunan Kabe’ye doğru yöneliriz. Bundan dolayıdır ki camiler de Kabe’nin birer şubesi gibidirler.

Kur’an-ı Kerim’de Allah Teala

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن مَّنَعَ مَسَاجِدَ اللّهِ أَن يُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ وَسَعَى فِي خَرَابِهَا

 “Allah’ın mescidlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir.” (Bakara, 2/114) buyurarak camilere düşmanlık edip, onların harap olmasını isteyen ve orada Allah’ın anılmasına engel olanların en zalim kişiler olduğunu bizlere bildirmiştir.

Müslümanlar, camilerine sahip çıkarak, gerek yapımı, gerekse kullanımını müşrik, münafık gibi kimselere bırakmamalıdır. “Mescid-i Dırar” örneğinde olduğu gibi camilerde zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek müminlerin arasına ayrılık sokmak ve Allah’a ve Rasulüne karşı savaşanlara üs olarak kullandırtmak yasaklanmıştır. (Tövbe, 9/17-18, 107) Ayrıca böyle mescidlerde namaza durmak da yasaklanmıştır. (Tövbe, 9/108)

Kur’an-ı Kerim’de başka bir ayette “Şüphesiz mescidler, Allah’ındır. O halde Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin.” (Cin, 72/18) buyurularak mescidlerin Allah’ın birer evi olduğu hususu özellikle belirtilmiştir. Mescidler Allah’ın rızası doğrultusunda kullanılmalı, İslam’a uymayan her şey camilerden uzaklaştırılmalıdır. Cami ve mescidlerin toplumsal hayatımız açısından işlevlerini ve fonksiyonlarını bilirsek önemini de daha iyi kavramış oluruz. 

Cami, İslam'ın ilk yıllarından beri müslümanların fikren ve fiilen bilgilendirilip eğitildikleri bir mekan olmuştur. Tevhid'in hakikatı, İslam'ın temel ilkeleri, Kur'an'ın hükümleri, namaz, zekat, oruç, hac ve benzerleri hep camide öğrenilirdi. Cami; gece-gündüz, yaz-kış, her mevsim ve her saatte, büyük-küçük, kadın-erkek, bedevi-medeni, okumuş-okumamış herkese kapılan açık olan bir eğitim ve öğretim kurumudur. Camide sadece teorik eğitim yapılmaz; ibadetler, davranışlar, dua ve zikirler pratik olarak görülür. Salihler, fakihler, alimler ve İslam'dan haberdar olan herkes, bu halk üniversitesinin hocaları olup bildiklerini bir diğerine anlatmak ve öğretmekle yükümlüdürler. Bu insanlar gerek namaz esnasında, gerekse namaz dışında diğer insanlar için örnek davranışlar sergilerler.

Hz. Peygamber (A.S) döneminde "suffe eshabı" -ki sayılan seksen kadardı-mescidde yatar, kalkar, ilim öğrenir ve müslümanları irşad ederlerdi.

Müslümanların kendi aralarından seçtikleri en faziletli ve en bilgili kişiler olan imamlar; her namazdan sonra cemaata dönüp Allah'ın ayetlerini okur, açıklamasını yapar, onların sorularını cevaplar, görüşlerini alır ve tavsiyelerde bulunur. Namaz vakitleri dışında da vaaz ve irşadlarıyla halkı aydınlatır. Bu görev, elbette sadece imam seçilenlere has değildir 

Muhterem Kardeşlerim,

Müslümanların günde beş vakit bir araya gelip görüşmelerinde çok büyük hayırlar vardır. Bu vesileyle birbirleriyle tanışır, konuşun, ısınır ve kaynaşırlar. Birbirlerinin problemlerinden haberdar olur, sevgi ve merhametle yardımlaşırlar.

Hz. Peygamber (S.A.V) zamanında, müslümanların bir çok sosyal problemi camide konuşulur ve çözüme kavuşturulurdu. Onlar bir vücudun azaları gibiydiler. Cemaata devam etmemek çok istisnai bir durum olduğundan, bir kişi cemaata gelmediğinde hemen araştırılır, hastalık vb. gibi bir problemi olup olmadığı öğrenilir ve yardımcı olunurdu. Niketim Hz. Rasulullah (S.A.V) şöyle buyurmuştur:

"Bütün mü'minler birbirlerine olan merhamet; sevgi, lütuf ve yardımlaşma hususunda sanki bir vücuda benzerler. O vücud'un, bir organı hastalanınca öbür organları birbirlerini hasta uzvun alemine ortak olmaya çağırırlar. " [1]

İnsanların giderek yalnızlaştığı ve bireysel sorunlarıyla başbaşa bırakıldığı çağımızda; cemaat namazları vesilesiyle günde bir kaç kez bir araya gelebilmek, her bir müslüman için ne büyük bir rahmettir !

Cenazeden nikah ilanına kadar, mü'minin hayatındaki acı-tatlı pek çok olayın yaşandığı ve böylece müslümanların birbirleriyle kaynaşıp kenetlendiği mekanlar camilerdir. Caminin ve cemaat halinde kılınan namazların, saf düzeninin, müslümanların kalbi bağlarının güçlenmesinde çok önemli bir yeri vardır. Öyle ki; saflar sık ve düzgün olmalı, omuzlar arasında boşluk kalmamalı ve omuzlar bir diğerine karşı yumuşak olmalıdır.

Bu yüzden Hz. Peygamber (s:av) şöyle buyurmuştur ;

Düzgün olun, karışık durmayın. Sonra kalplerinize de karışıklık ve ihtilaf girer. " [2]

Camide sosyal dayanışmayı güçlendirici çok önemli bir husus da; ekonomik ve sosyal statü bakımından farklı seviyedeki insanların aynı safta omuz omuza namaz kılmalarınıdır. Orada zengin-fakir, amir-memur, yönetici-yönetilen, güçlü-zayıf gibi hiçbir ayırım söz konusu değildir. Daha geniş boyutta kalabalıklarca kılınan cemaat namazlarında (örneğin Hac'da) bu eşitlik çok daha net olarak ortaya çıkar. Renk, dil, coğrafya, gelenek vb. gibi farklılıklar böyle bir durumda tamamen ortadan kalkar. Bütün müslümanlar, tek bir gaye için aynı türden hareketleri tekrarlar dururlar. Aynı kıbleye doğru bir tek Allah'a dua ve niyazda bulunmak için, aynı kitabın ayetlerinden okuyarak ibadet ederler. Hep birlikte ve aynı anda kıyam, rüku ve secdede bulunurlar. Bu öyle bir birliktir ki; sathi değil, zihinlere ve gönüllere yerleşen bir birlik... Görünüşte, düşüncede, gayede, sözde, harekette, gizlide, açıkta ve her şeyde tecelli eden bir birlik... Suheybleri, Selmanları, Bilalleri kardeş yapan bir birlik...

 Değerli Müminler,

Cami bir parlamentodur. "Tevbe edenler,ibadet edenler, hamd edenler, (Allah için ) seyahat edenler, rüku edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar" dan oluşan bir parlamento...

 Devlet başkanının ve diğer yöneticilerin, izleyeceği siyasi, metodu, düşünce ve tasarılarım açıklayıp üyelerin görüş ve müzakeresine sunduğu bir meclis.

Hz. Peygamber (s.a.v)'in tatbikatına göre; bir bölgenin valisinin, aynı zamanda caminin de imamı olması gerekiyordu. Şayet bu bölge başşehir ise, devlet başkanının namaz kıldırması lazımdı.

İşte burada şu noktayı açıklığa kavuşturmak gerekiyor: Herhangi bir caminin imamı, bir bölgenin valisi olmuyor; bilakis o bölgenin valisi, aynı yerin camisinin de imamı oluyor ki, bu onun için bir imtiyazdır. Böylece o yörenin halkı, günde beş defa yöneticisini görmekte, şikayetlerini arz edebilmekte ve onu kontrol etmektedir. Sözgelişi; o bölge yöneticisi vatandaşının işini aksatıyorsa, bu takdirde o vatandaşın başşehire gidip şikayetini arzetme imkanı olacaktır... Böylece devlet başkanı, kamuoyunun sesine kulak vermiş olacak ve halkıyla daha sağlıklı bir diyaloga girecektir.

Gerek Asr-ı Saadet'te, gerekse dört halife devrinde; müslim ve gayri müslimlerin ihtiyacı, valilere gönderilen senelik emir ve yazılarda sorulurdu. Valiler, mescid, cami ve namazgahlarda verilen kararları sorar ve cevap olarak kararların özetini yazarlardı. Arafat'daki umumi toplantıda; mahalle camilerinden itibaren derece derece gelen haberler değerlendirilir ve ona göre karar verilirdi

Camiler sadece namaz kılmak için değil, aynı zamanda müslümanların birbirleriyle görüşüp tanışmaları, istişare, telkin ve tebliğde bulunmaları için takdir olunan mekanlardır.

Allah Rasulü (s.a.v), şu ayetin hükmüne uyarak, camide eshabıyla sık sık istişare ederdi :

وَشَاوِرْهُمْ فِي الأَمْرِ

"(Yapacağın) iş hakkında onlarla istişare et." [3]

Namaz, cemaat ve istişarenin birbirinden ayrılması mümkün değildir :

وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ.

"Rablerinin çağrısına icabet ederler, namazı kılarlar ve işleri aralarında istişare iledir. " [4]

 Allah memleketimizi camisiz, minaresiz, ezansız, en önemlisi cemaatsiz bırakmasın. Camisiyle, imamıyla, cemaatiyle haşır neşir olan örnek bir toplum olmayı nasip etsin. Allah memleketimizi her türlü tehlikelerden ve tehditlerden korusun. Allah birlik ve beraberliğimize ihanet edecek kişilere fırsat vermesin.  Allah yar ve yardımcımız olsun.

 Kaynaklar

[1] Buhari, Edep, H.41

[2] Müslim : Salat, 122 Nesai: İmamet, 26 Ebu Davud: Salat, 96

[3] Al-i İmran : 159

[4] Şura : 38

                                                                                Mulla ŞİMŞEK
                                                                      
Sulakyurt Ceza İnfaz Kurumu Vaizi

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Ekim 09 2015 07:59:21 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.03 saniye 14,837,388 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024