Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Kitle İletişim Araçları ve Sosyal Medya Kullanımında Söz Ahlakına Riayet

 

                                                                                    Vaaz Resimleri: w.jpg  İNDİR

İnsanlığın, geçmişten günümüze türlü maddi ve manevi tekâmül devirleri geçirdiği malumdur. İçinde yaşadığımız devir, Bilgi/Bilişim Çağı olarak adlandırılmaktadır. Bu devirde gazete, radyo, televizyon, bilgisayar, cep telefonu ve en önemlisi İnternet hemen herkesin hayatına az veya çok girmiş durumdadır. Yeni neslin daha bebek yaşta cep telefonu, bilgisayar gibi teknolojik aletlerle tanışıp, onlarla büyüdüğü bilinen bir gerçektir.

Bu vasıtalar, habercilik, eğitim, ticaret vb. konularda insanlığa büyük kolaylıklar sağlamış, dünyayı adeta küçük bir köy haline getirmiştir. Ancak, Bilişim/Küreselleşme Çağı, insanlığa getirdiği kolaylıkları ona pahalıya satmakta; küreselleşmenin ben merkezli, tek dünyalı kapitalist kültür anlayışı, insanlara sağladığı dünyevi kolaylıklar karşılığında onların manevi kültürlerini rüşvet almakta, ruhlarını esir etmektedir. Böylece orijinal kültürler bir bir silinmekte, her yönü ile belli bir anlayışın emellerine hizmet eden fertlerin şekillendirdiği bir popüler tüketim kültürü oluşmaktadır. Bundan da en çok Müslümanlar zarar görmektedir. Zira, küresel kültürün enaniyet, eğlence ve haz esaslı yaşantı modeli, İslamiyet’in biz merkezli, hizmet, ve riyazet esaslarını sarsmakta, özellikle Müslüman gençler bu kültürün cazibesine kolaylıkla kapılmaktadır. Müslümanlar, meşru olmayan fiillere, sürü psikolojisi ile alıştırılmakta, hakikatin farkına varamayan fertler, zamanla, yaşadığı gibi inanmaya başlamaktadır.

Hiç şüphesiz insanlığın faydasına olan her vasıta gibi çağın sunduğu bilişim/haberleşme vasıtaları da Rabbimizin nimetlerindendir. Ancak suiistimalle bu nimetler büyük ölçüde nıkmete dönüşmekte, suiistimalden kaynaklanan problemler, bugün sorumluluk sahibi hemen herkesi düşündürmektedir. Zira söz konusu vasıtaların İslami hassasiyetler gözetilmeksizin kullanımı; Müslümanların ferdi, ailevi ve sosyal hayatını tehdit etmekte, onları her yönü ile sıradanlaştırmakta, ebedi hayatlarını mahvedecek fiilleri işlemelerine sebep olmaktadır.

Bu cümleden olarak, nice gençler, Mü’minlerin kurtuluş şartlarından biri olan  

وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ “Onlar ki, boş ve anlamsız söz ve işlerden yüz çevirirler.”[1] Ayetine muhalefetle malayaniyatla iştigalin kurbanı olmakta, dini ve ahlaki hiçbir sınırı/sahili olmayan internet ummanının dalgalarına kapılarak kaybolmaktadır.

Öyle ki hakikat âlemindeki iletişimde dilimizden beklediğimiz edep, nezahet, nezaket, tatlılık gibi güzel hasletler, sosyal medyada parmaklarımız marifetiyle de yerine getirilir oldu. Yine gıybet, dedikodu, yalan, suizan, nemime, koğuculuk, iftira gibi dilin afetleri sosyal medyada parmakların afetlerine dönüştü. Bu iletişimde parmaklarımız kalbin lisanına, aklın diline dönüştüğü içindir ki yazmak, düşünülmüş ve pekişmiş konuşmalardır. Dilde sürçülisan affedilebilir, ancak yazıya dönüşmüş konuşmalarda sürçükalem kabul edilmeyebilir.

            مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلاَّ لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ

 “İnsan hiç bir şey söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.”[2]  ayeti, sadece dilimizden çıkan konuşmalar için değil, aynı zamanda düşünerek parmaklarımızdan yazdığımız her bir mesaj için de geçerlidir.

 

Değerli Kardeşlerim

İslamî etiketli tv kanalı ve sitelerde açık saçıklık, gayrı meşru münasebetler normalmiş gibi sunulmakta, böylece Müslümanlar zamanla tepkisizleştirilip asli hüviyetlerinden uzaklaştırılmaktadır. Birçok Müslüman, altın tasta zehir içtiğinin farkına varamamakta, İslam toplumunda nice manevi ölümler gerçekleşmektedir.

Gün geçtikçe Müslümanlar arasında, mahremiyet duygusu zayıflamakta; insanlar, sıklıkla kendilerinin, eş ve çocuklarının fotoğraflarını facebook sayfalarında mahrem-namahrem farkı gözetmeksizin takipçilerinin beğenilerine sunmaktadır. Özellikle nişan, düğün gibi özel günlerin, mükellef sofralardaki keyifli anların fotoğraflarını paylaşmak, özçekim/selfiye ile ikide bir kendi fotoğrafını çekip insanlara göstermek, whatsapp, viber gibi iletişim kanallarında en güzel fotoğrafını profil resmi yapmak gibi fiiller, kadın-erkek Müslümanlar arasında moda olmuş durumdadır. Kişiler, paylaştıkları fotoğraflarla ilgili karşılıklı olarak benliği okşayıcı yorumlar yapmakta, yeni paylaşımlar için birbirlerini teşvik etmektedir. Oysa hakikatler bize, bu tür fiillerin enaniyeti okşayıp kamçıladığını, insanları imrendirdiğini, mahremiyet duygusunu zamanla öldürdüğünü söylemektedir.

Aynı şekilde, facebook, google +, twitter arkadaşlığı gibi adlar altında suiistimale açık dostluklar kurulmakta, söz konusu arkadaşlıklar sebebiyle İslam ahlakı yozlaştırılmakta ve birçok aile bundan zarar görmektedir.

Yüksek ilmi hakikatlerle meşgul olması gereken fertler dahi, olur olmaz magazin haberleri ile birbirini meşgul etmekte, mesaj yazıp okumaktan, traji-komik ilginç videolar seyretmekten asli vazifelerine, evrad u ezkarına yeterli zamanı bulamamaktadır. Uzun zaman malayaniyatla meşguliyet, insanlarda suçluluk duygusuna, dolayısıyla da şevksizlik ve mutsuzluğa sebep olmaktadır.

Ders ve sohbet ortamlarında kişiler ellerindeki telefon vasıtası ile gerçek muhataplarından çok, sanal muhatapları ile ilgilenmekte, bunun sonucunda hem insani ilişkiler hem derslerin/sohbetlerin ahengi zarar görmektedir.

Sosyal gruplarda, hadis/rivayet, menkıbe, hatıra, rüya adı altında, akıl ve mantık sınırlarını zorlayan, dolayısıyla Ehl-i sünnet anlayışını ve bahusus Kur’an davasını zan altında bırakıp tenkit ehlinin hücumuna zemin hazırlayan paylaşımlar yapılmakta, bu tür mesajların sosyal gruplarda yayılması teşvik edilmektedir.

Olur olmaz dünyevi işleri için insanlar iletişim zincirleri/grupları vasıtası ile birbirlerini çeşitli sureleri ve tefriciye gibi kimi duaları okumaya zorlamakta, muhataplar mukaddes kelimatı çok defa kerhen okumak durumunda bırakılmaktadır. Bu arada, belli dua ve surelerin belli işler için sürekli okutulması, okuma fiilini ibadet ruhundan uzaklaştırmakta, meselenin özüne vakıf olmayan kişilerde, farkında olunmadan, tesirin Müsebbibül-esbabda değil doğrudan duanın kendisinde olduğu düşüncesinin oluşmasını netice vermektedir.

Akıllı telefonların sağladığı kolaylıkla, insanlar uzun dini metinleri birbirlerine sıklıkla göndermekte, alan kişiler, çoğu zaman bu mesajları okuma imkânı bulamadığından silmek mecburiyetinde kalmaktadır. Bu ise ülfete, kıymetli hakikatlerin nazarlarda aleladeleşmesine sebep olmaktadır.

Bu ve benzeri durumlar, Kur’an talebeleri olarak bilişim vasıtalarını kullanma tarzımızı gözden geçirmemizi gerekli kılmaktadır. Hiç şüphesiz, Çağın zararından emin olmanın yolu, onu Kur’anın nuru ile okumaktan geçer. Bu okumayı gerçekleştiremeyenler, sathileşirler, çağının öznesi değil nesnesi olurlar.

Muhterem Kardeşlerim.

Sosyal medya¸ bu yüzyılın başlarında dünya gündemine giren bir kavramdır. Sosyal medya denince¸ internet temeline dayalı özel iletişim kanalları kastedilmektedir. Bu kapsamda¸ messenger¸ twitter¸ facebook¸ viber¸ instagram gibi iletişim yolları insanların gündemine girmiştir. Müslümanlar da bu dünyaya çok kısa sürede ve yoğun olarak adapte olmuşlardır. Bu iletişim kanallarında resimler¸ yazılar¸ yemekler¸ nişan¸ düğün merasimleri¸ çeşitli içerikli mesajlar¸ sohbetler sürekli paylaşılmaktadır. Tabîî bu paylaşımlarda bir ölçü de bulunmuyor. Giderek bu dünya Müslümanların değerlerini¸ erdemlerini kısacası ahlâklarını örseleyen ve zedeleyen bir hâl almaktadır. Özellikle bazı paylaşımlarda dînen ve ahlâken aslâ tasvip edilemeyecek manzaralar ortaya çıkmaktadır. Bunun için de şu soru fıkhî olarak da sorulmaktadır: Bir Müslüman erkek veya bayanın sosyal medyada hesap açıp burada paylaşımda bulunması câiz midir?

Şimdi bu soruya kısaca cevap vermek gerekecektir. Bir şeyi dînen yasaklayabilmek için önce onun "haram" olduğunu belirleyebilmek gerekir. Bazı şeyler doğrudan bazıları ise dolaylı yoldan haram olur. Mesela zina¸ adam öldürmek¸ fâiz ve kumar doğrudan haramdır. Eşkıyaya silah¸ cellada bıçak¸ şarapçıya üzüm satmak ise dolaylı olarak haramdır. Bazen de bir şeyin haram ve yasak olması¸ zararının faydasından çok olmasından dolayı olur. Nitekim Kur'ân'da içki ve kumarın insanlara bir takım faydaları olduğundan da bahsedilir. Fakat zararı yararından fazla olduğu için bunlar kesin olarak yasaklanır.

Sosyal medyaya da bu açıdan baktığımız zaman şunu söyleyebiliriz: Sosyal medyanın hemen ve doğrudan haram olduğu söylenemez. Aynı şekilde faydasız olduğundan da bahsedilemez. Çünkü faydası da inkâr edilemez. O hâlde bu medyayı helal ve haram olarak değerlendirmek kişilerin bireysel davranışlarına bağlı olacaktır. Yapılan paylaşımlar¸ atılan mesajlar ve servis edilen konuşmalar eğer dinî değerlerimize uygunsa bu âlet doğru kullanılıyor demektir. O zaman bundan istifâdenin haram olduğu söylenemez. Şayet yapılan paylaşımlar dinî değerlerimizi rencide edecek mâhiyette ise¸ o zaman da bu davranışı gösteren hesap sahiplerinin günah işledikleri söylenebilir. Yani sosyal medyanın helalliğini ve haramlığını kişilerin davranışları belirlemektedir. O zaman harama düşmemek için Müslümanların bu medyayı belli bir ahlâk ve hassasiyet kurallarına uygun olarak kullanmaları gerekir.

Sosyal medyanın ahlâk kurallarına uygun kullanılması için şu hususlara mutlaka dikkat etmek gerekir:

1. Emânet anlayışı. Yazı¸ söz¸ göz¸ sağlık her şey bize emânettir. Yerinde kullanmak gerekir.

2. Tecessüs yasağı. Mesaj ve paylaşımlarda başkalarının özel hayatını ihlal edecek bir duruma düşmemek gerekir. Başkalarının ayıplarını araştırmamak ve bunları ortaya dökmemek lazım gelir.

3. Mahremiyetlere mutlaka riâyet etmek gerekir. Mesela karı-koca ve aile arasında kalması gereken mahrem ilişkilerin herkese açık hâle getirilmesi dinen sakıncalı ve günaha sebep olan davranışlardır.

4. Başkalarını özendirecek¸ rencide edecek paylaşımlardan kaçınmak gerekir. Mesela yiyecek ve giyecek paylaşımları bu kısma girer.

5. Sırların korunması gerekir. Sırlar aslâ sosyal medyada paylaşılmamalıdır.

Bütün bunlar göstermektedir ki¸ bir âleti kullanma¸ bir imkândan ve nimetten yararlanma noktasında Müslümanların farklı yaklaşımları vardır. Müslüman belli değerler sistemine bağlı olduğu için herkes gibi olamaz. Onun için bu kurallara âdâb ve ahlâka riâyet etmesi gerekir.

Şunu da ifade etmek gerekir ki; bu sosyal medyayı kuranların farklı hedefleri vardır. Bu hedeflerin maalesef insanlığı iyiye götürmek olmadığı anlaşılmaktadır. Zira gelinen nokta ve sosyal medyanın sebep olduğu olumsuzluklar bunu göstermektedir. Mesela aile fertlerinin aynı evin içinde birbirinden kopuk yaşamaları gibi bir durum ortaya çıkarabilmektedir. Ayrıca maalesef iradesine sahip olamayan insanların¸ ahlâken sakıncalı¸ gayr-i meşru ve harama yönlendirici mecralara kolayca denetimsiz olarak ulaşmaları sonucunu doğurmaktadır. Bunu yok etmek mümkün olmadığına göre usulüne ve âdâbına göre ve güzelliklere ulaşmak noktasında kullanmak gerekir.

Sosyal medya kurucularının temel hedefi özel hayatı ihlal etmek ve bu özellik ve mahremiyet anlayışını yıkmaktır. Bu aslında eski Roma hukuku ve toplumunun bir anlayışıdır. Çünkü o toplumda ve hukukta mahremiyet mahrûmiyet olarak anlaşılıyordu. Yani "Ne kadar mahremiyetiniz olursa insan haklarından o kadar mahrûm olursunuz." diye bir anlayış vardı. Hâlbuki İslâm mahremiyeti teşvîk etmektedir. Bugün sosyal medyada da insanlar bir şeylerini paylaştıkça özgür olduklarına inanmaya başladılar. Bu¸ aslında ilkele doğru bir gidiştir.

Bir başka husus da şudur: Sosyal medyayı oluşturanlar bu medya kanalıyla oluşan bilgi bankalarını kendi mülkü olarak kabul edip korkunç paralarla satmaktadır. Bu da İslâm'a aykırı bir durumdur.

İşte bütün bu olumsuzluklara düşmemek için sosyal medya ahlâkı oluşturup bunu o ahlâk ve âdâb dâhilinde kullanmak gerekir.

Değerli Kardeşlerim  

Diyebilirsiniz ki peki nasıl bir sosyal medya ahlakı. Şimdi ayet ve hadisler le bu ahlakı tanımlayalım.

Sahabe-i Kiram’dan Muaz b. Cebel’in (r.a) sorusu üzerine, Peygamberimizin (s.)

وهَلْ يَكُبُّ النَّاسَ في النَّارِ على وَجُوهِهِم إلاَّ حصَائِدُ ألْسِنَتِهِمْ

“İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir”[3] buyurması ne kadar sarsıcıdır.

Dillerimizin ürettikleri yani konuştuklarımız kapsamına, zihinlerimizin ve ellerimizin ürettiklerini yani yazdıklarımızı da eklemeliyiz. Zira bugünün dünyasında tuşlarına dokunduğumuz bilgisayar vb. aletlerle ürettiklerimizin yazılı, görsel ve sosyal medyada nasıl yayıldığı herkesin malumudur.

Evet, sadece konuşup yazdıklarımızdan değil, başkalarının gizli yönlerini araştırıp ortaya koyarak yaydıklarımızdan, hakkında bilgimiz olmayan haber ve sözleri taşımaktan da kesinlikle sorgulanacağız.

يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ  اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلاَ تَجَسَّسُوا وَلاَ يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللهَ اِنَّ اللهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ

“Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Zira zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli yönlerini/kusurlarını araştırmayın; biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin…”[4]

وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ اِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ اُولَئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُلاً

“Bilmediğin şeyinpeşine düşme! Zira kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.”[5]

Bu dünyada yaptığı, konuştuğu ve yazdığı, yaydığı her şeyin hesabının Kıyamet gününde mutlaka sorulacağının bilinci içinde olan Müslümanlar, bugün bir “medya ahlâkı” oluşturmak zorundadırlar.

وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَهينٍ (10) هَمَّازٍ مَشَّاءٍ بِنَميمٍ (11) مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ اَثيمٍ

“…Aşağılık, alaycı, laf taşıyan, hayrı engelleyen, saldırgan, çok günahkâr…” [6] insan tiplerine itaat ve itibar etmeyen,

اِنَّ الَّذينَ يُحِبُّونَ اَنْ تَشيعَ الْفَاحِشَةُ فِى الَّذينَ امَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ اَليمٌ فِى الدُّنْيَا وَالْاخِرَةِ وَاللّهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَاتَعْلَمُونَ

“İman edenler arasında çirkin şeylerin yayılmasını isteyenlere dünya ve ahirette elem verici bir azap” [7] olduğunun bilincinde bir medya ve “sosyal medya ahlâkı”!..

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسى اَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ وَلَا نِسَاءٌ مِنْ نِسَاءٍ عَسى اَنْ يَكُنَّ خَيْرًا مِنْهُنَّ وَلَا تَلْمِزُوا اَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْايمَانِ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَاُولئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

“Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alayaalmasın. Belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. (…) Birbirinizi karalamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir.”[8] ilkesine uyan bir sosyal medya!

Efendimizin (s) ‘insanların en kötüleri’ diye nitelediği;

 

 “insanlar arasında laf taşıyanlar, dostların arasını bozanlar, masum kişilere sıkıntı verenler”i[9] dışlayan bir sosyalmedya ahlâkı!

Yine Rasûlüllah’ın (sav)

 

 “Yalandan sakınınız! Zira yalan günah işlemeye götürür. Günah işlemek de Cehenneme iletir.”[10] emri üzre yalandan uzak duran bir sosyal medya ahlâkı!

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اِنْ جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ فَتَبَيَّنُوا اَنْ تُصيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلى مَافَعَلْتُمْ نَادِمينَ

“Size bir bozguncu bir haber getirirse onu araştırın; yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz”[11] ilkesi gereği her haberi süzüp alan bir sosyal medya ahlâkı!

Hz. Ayşe annemize atılan iftiralar karşısında Allah, o günkü Müslümanlardan hangi ahlâk ilkelerine uymalarını istemişse, aynı ilkelerin bugün de geçerli olduğunun bilincinde bir sosyal medya ahlâkı!

لَوْلَا اِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ الْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بِاَنْفُسِهِمْ خَيْرًا وَقَالُوا هذَا اِفْكٌ مُبينٌ

“O iftirayı işittiğinizde, erkek ve kadın müminlerin, kendiliklerinden iyi zanda bulunup, ‘Bu apaçık bir iftiradır’ demeleri gerekmez miydi?”[12]

اِذْ تَلَقَّوْنَهُ بِاَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِاَفْوَاهِكُمْ مَا لَيْسَ لَكُمْ بِه  عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّناً وَهُوَ عِنْدَ اللّهِ عَظيمٌ

 “Çünkü siz bu iftirayı dilinize doluyor, bilmediğiniz şeyleri ağzınızda geveleyip duruyordunuz; bunun da önemsiz olduğunu sanıyordunuz. Oysa bu Allah katında çok büyük bir vebaldir.” [13]

وَلَوْلَا اِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُمْ مَا يَكُونُ لَنَا اَنْ نَتَكَلَّمَ بِهذَا سُبْحَانَكَ هذَا بُهْتَانٌ عَظيمٌ

 “Onu duyduğunuzda: ‘Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Hâşâ! Bu çok büyük bir iftiradır’ demeli değil miydiniz?”[14]

اِنَّ الَّذينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ لُعِنُوا فِى الدُّنْيَا وَالْاخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظيمٌ

“Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnat edenler dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir.”[15]

Bugün de birilerinin eşi, çocukları, yakınları hakkındaki çeşitli isnatlara, yalan haber, asparagas ve dezenformasyonlara aynı ahlâk ilkesi ile itibar etmeyen, hak-hakikatten yana bir sosyal medya ahlâkı!

Ne ki, bir topluluğa veya şahsa zarar vermesi kesin olan bir haberi, doğruluğunu araştırmadan veya doğru olsa dahi birilerini itham ve ilzam edecek biçimde kullanmaktan özenle kaçınmaları gereken Müslümanların yönettiği medya vasıtalarının, özellikle muarızları aleyhindeki her türlü malzemeyi değerlendirmekten fütur etmediklerini görebilmekteyiz. İslâmî duyarlığa sahip oldukları halde, rakip kişi ve kurumlar aleyhindeki haberleri, onları yıpratmak amacıyla yayanlar, aslında farkında olmadan kendi kuyularını da kazmış olmakta ve genel anlamda Müslümanlara zarar vermiş olmaktadırlar.

Bu tür yayınlar, Müslümanlar arasındaki uçurumları öylesine derinleştirmekte, nefret ve husumetleri öylesine artırmaktadır ki, bu durum onların haktan ve hakikatten uzaklaşmalarına da yol açmaktadır.

Peygamberimiz (s) bu meyanda buyururlar ki:“Müslümanlar birbirlerinden ayrı/uzak kaldıkları sürece Hak yoldan da uzaklaşmaya devam ederler.”[16]

مَا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّهِ وَمَا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَ وَاَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولًا وَكَفى بِاللّهِ شَهيدًا

“Bilelim ki, bize, iyilikten yana ne gelirse Allah’tan, ama kötülükten yana ne gelirse de kendimizden geliyor”[17]. Yine

ظَهَرَ الْفَسَادُ فِى الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِى النَّاسِ لِيُذيقَهُمْ بَعْضَ الَّذى عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

 “ insanların elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde fesat çıktı”[18] ve çıkıyor. Ama o ellerin sahipleri, yaptıklarının cezasını bu dünyada da tadıyorlar. Asla unutmayalım!

                                                                                                   Kadir HATİPOĞLU

İstifade edilen makaleler

Müslümanların Bilişim Çağı ile İmtihanı - Fevzi KARADEMİR

Sosyal Medya Ahlakı  Prof Dr. Abdullah KAHRAMAN

Sosyal Medyada Söz Ahlâkına Riayet Abdullah Yıldız 


 

[1] Mü’minûn Sûresi  ayet 3

[2] Kâf,Suresi ayet 18.

[3]  Riyâzü’s-Sâlihîn Cilt 6

[4] Hucurat 49/12

[5] İsra/36

[6] Kalem 68/10-12

[7] Nûr 24/19

[8] Hucurât 49/11

[9] İbn Mâce, 4119

[10] Buhari, Edeb 69; Müslim, Birr 103

[11] Hucurât 49/6

[12] Nur/12

[13] Nur/15

[14] Nur/16

[15] Nur/23

[16] Abdullah b. Mübarek, Kitabu’z-Zühd ve’r-Rekâik, 728

[17] Nisa/79

[18] Rûm/41

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Mart 09 2017 15:49:31 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,840,586 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024