Dinî Tebliğde Aceleci Davranmanın Yanlışlığı
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلاَ تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِ اِذْ نَادَى وَهُوَ مَكْظُومٌ
"Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, (balığın karnında) kederli bir hâlde Rabbine yakarmıştı.” (Kalem, 68/48)
لَوْلآ اَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَآءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ
“Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı.” (Kalem, 68/49)
فَاجْتَبَيهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِحِينَ
“(Fakat böyle olmadı.) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve salih kimselerden kıldı." (Kalem, 68/50)
Allah Teala izahını yaptığımız bu ayetlerde, dinî tebliğde aceleci olmamamız, sabırla ve karşımızdakine anlayışla yaklaşmamız gerektiği bizlere açıkça ifade edilmekte, Yunus (a.s)’un aceleci yaklaşımı örnek verilerek bu tür yaklaşımların yanlışlığı belirtilmektedir.
Bu ayetlerde Hz. Peygamber’e, Allah’ın verdiği görevi sabırla yerine getirmesi emredildikten sonra, Yunus (a.s)’a atıf yapılmakta ve Resûlullah’a onun hatalı davranışını tekrar etmemesi telkin edilmektedir. Çünkü Yunus (a.s), tebliğ ettiği dini halkın hemen kabul etmediğini görünce, sabır ve azimle görevine devam edeceği yerde, halkına kızarak ülkeyi (Ninova) terk etmiş, bir gemiye binip denize açılmış, yolda fırtına çıkmış, yolcuların bir kısmının denize atılmasına karar verilince çekilen kurada Yunus’un şansına denize atılmak düşmüş, fakat denizde bir balık (balina) tarafından tutularak boğulmaktan kurtulmuştu. Böylece kendisine burada da Allah’ın rahmeti yetişti; Allah Teâlâ’nın lütfuyla bu balık onu sahile bıraktı ve ölümden kurtuldu. Yunus (a.s) Allah’ın emriyle ülkesine dönüp peygamberlik görevini sürdürmeye, tevhid inancını yaymaya devam etti. Müslüman ve insan olarak yapacağımız bütün faaliyetler şu üç sınıfın içine girmektedir:
1-Dinî tebliğ faaliyetleri:
Bizler de diğer Müslüman kardeşlerimiz gibi dinimizi bildiğimiz kadarıyla anlatmalıyız. Bu esnada da sabırlı olmalıyız. Nitekim Yunus Peygamber’in kıssasına de-ğinilerek Hz. Muhammed (s.a.s)’in şahsında biz ümmeti de uyarılmaktayız. Nasıl ki Peygamberimiz (s.a.s)’e Mekke müşriklerinin kendisine gösterdiği muhalefete kızıp da ümitsizliğe kapılmaması ve peygamberlik görevini sürdürmesi telkin edilmekte ise, bugün bizler de dinini yaşamayan bazı din kardeşlerimize kızıp da onları terk etmemeliyiz. Onlarla alakamızı kesmek, kendilerine kızmak yerine sabırla ve anlayışla tebliğ görevimizi sürdürmeliyiz.
2-Dinî yaşama faaliyetleri:
Dinimizi yaşamaya çalışırken emredilen ibadetleri zamanında yerine getirmek için aceleci davranmalı veya onları erteleyerek son vaktine bırakmamalıyız.
وعن ابنِ مسعودٍ رضي اللَّه عنهُ قالَ
İbn Mes’ud (r.a.) şöyle dedi:
سَأَلتُ رسولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: أَيُّ الأَعْمَالِ أَفْضَلُ ؟ قال : « الصَّلاةُ على وَقْتِها » قلتُ : ثُمَّ أَيٌّ ؟ قال : « بِرُّ الوَالِدَيْنِ » قلَتُ : ثُمَّ أَيٌّ ؟ قال : « الجهادُ في سَبِيلِ اللَّهِ »
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– Hangi ameller daha faziletlidir? diye sordum.
– “Vaktinde kılınan namaz” buyurdu.
– Sonra hangisi? dedim.
– “Ana babaya iyilik etmek” cevabını verdi.
– Daha sonra hangisidir? diye sordum.
– “Allah yolunda cihâd etmektir” buyurdular. (Buhârî, “Mevâkît", 5; Müslim, Îmân 137-139. Ayrıca bk. Tirmizî, “Salât",14; Nesâî, “Mevâkît", 51)
3-Dünyevî faaliyetlerimiz:
Dünyevî faaliyetlerimizde acele etmememiz gerekir. Atacağımız her adımı belli bir plan ve program dâhilinde atmalıyız. Önemli işlerimizde de başta ailemiz, çocuklarımız ve bu sahada ehil olan kişilerle istişare ederek adım atmalıyız. İşleri aceleye getirip sonradan doğacak yanlış ve zararları kaderimize havale etmemiz yanlıştır. Bu bağlamda Peygamberimiz (s.a.s)
العجلة من الشيطان
“Acele şeytandandır” (Muhtaru’l-Ehadis, No:26) buyurarak bizleri uyarmıştır.
Tahir TURAL |