Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Peygamberimizin Komşularına Muamelesi

Peygamberimizin Komşularına Muamelesi

              Bilindiği üzere âilemizden sonra en yakın içtimâi çevremizi komşularımız meydana getirir. Onlarla bütün hayatımız boyunca yanyana yaşarız. Büyük küçük pek çok ihtiyacımız için komşularımıza koşarız. Hayatımızın acı ve tatlı hatıralarını onlarla paylaşırız. Bu sebeple dinimiz komşuluk ilişkilerine son derece önem vermiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'a imanı emreden ve şirki yasaklayan ifadelerin hemen ardından ana baba ve akrabaların yanısıra, yakın ve uzak komşuya da iyilik yapmak emredilmektedir. (en-Nisâ 4/36)

Hadîs-i şeriflerde komşuluk ilişkileri ve komşu haklarının önemine dâir belli başlı prensipler sunulmuştur. Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyuruyor ki:

“Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi o kadar tavsiye etti ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.” (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141)

Fahr-i Kâinat -sallallâhu aleyhi ve sellem- bu beyanlarıyla komşuluk hakkının, birbirlerine varis olabilecek yakın akraba hakkı kadar ehemmiyet arzettiğini belirtmektedir. Dolayısıyla akrabalar arasındaki ilginin benzeri komşular arasında da bulunmalıdır. Hatta komşunun başka bir dinden olması bile bu prensibi değiştirmez. Bir rivayete göre üzerimizdeki haklarına göre komşular üç kısma ayrılmaktadır:

Gayr-i müslim komşular: Bunların sadece komşuluk hakkı vardır.

Müslüman komşular: Bunların hem komşuluk, hem de din kardeşliği hakkı vardır.

Akraba ve Müslüman olan komşular: Bunların komşuluk, din kardeşliği ve akrabalık hakkı vardır. (Heysemî, VIII, 164)

Hz. Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- ashabını komşuluk münasebetleri hususunda daima uyarır , onlara bu konudaki edep kaidelerini detaylı bir şekilde öğretirdi. Ebû Zer -radıyallahu anh- diyor ki:

Dostum Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- bana şöyle vasiyet etti:

“Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy. Sonra da komşularını gözden geçir ve gerekli gördüklerine güzel bir şekilde takdim et!” (Müslim, Birr, 143)

Bu hadîs-i şerîfte yemeklerin en sâdesi olan çorbadan bahsedilmesi mecâzîdir. Hiçbir şeyin olmasa, sadece çorban bulunsa bile, komşularına ondan bir pay ayır, denmek istenmiştir. Ayrıca bilhassa varlıklı kimseler, evlerinde bolca bulunan ama fakir komşularının tadamadığı yiyeceklerden onlara ikram etmesini bilmelidirler.

Öte yandan çorbanın suyunu çok koymak ifadesinde ince bir mana daha vardır: Çorbaya fazladan su katıldığı zaman, nefâseti büyük ölçüde kaybolur. Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- bu sözüyle âdeta; etrafındaki yoksulların karnı açken senin ağız tadı, damak zevki araman uygun olmaz, sen mü'minsin, zevk peşinde koşacak adam değilsin, açları, yoksulları gözetmelisin demektedir. Nitekim Resûl-i Ekrem bir başka hadis-i şeriflerinde:

“Yanıbaşında komşusu açken kendisi tok yatan kimse mü'min değildir.” buyurmuştur. (Hâkim, II, 15)

Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- basit bir şey dahi olsa komşuların birbirlerine ikramda bulunmaları gerektiğini ifade sadedinde hanım sahabîlere şöyle seslenmiştir:

“Ey Müslüman kadınlar! Komşu hanımlar birbirlerine ikramda bulunmayı küçümsemesin! İkram edilen şey bir koyun paçası bile olsa!..” ( Buhârî, Edeb 30; Müslim, Zekât, 90)

Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- Müslüman hanımlara, ikram edilecek şeyin son derece sade olsa bile “Canım bundan da hediye mi olurmuş!” diye düşünmeden komşuya göndermelerini tavsiye etmektedir. Zira “el-Cûd mine'l-mevcûd: cömertlik elde olandan yapılır” denilmiştir. “Çam sakızı, çoban armağanı” atasözümüz de bu manayı ne güzel ifade eder.

İkram edilen komşunun da kendisine takdim edilen şeyi küçük görmemesi, büyük bir minnettarlık içinde kabul etmesi lâzımdır. Basit gibi gözüken bu tavrın bir ibadet hüviyetine sahip olduğu unutulmamalı, Peygamberimizin komşuya iyilikle ilgili emir ve tavsiyeleri hatırlanarak, niyetler ona göre tashih edilmelidir. Nitekim onu takip eden ashabı hep bu doğrultuda hareket etmeye çalışmıştır.

Sahabeden Abdullah bin Amr bir koyun kestirmişti. Ailesine:

- Yahudi komşumuza verdin mi? Yahudi komşumuza verdin mi? diye telaşla sordu ve sonra, “Ben Hz. Peygamber'den şöyle işittim” diyerek Cebrâil'in Resûlullah'a komşuya iyilik hususunda sürekli tavsiyede bulunduğuna dair hadisi nakletti. (Ebû Dâvûd, Edeb, 122, 123; Tirmizî, Birr, 28)

Yine rivayete göre ashaptan birine bir koyun başı tasadduk edilmiş, o da;

- Kardeşim falan ve ailesi buna bizden daha fazla muhtaçtır, deyip komşusuna göndermişti. Ancak komşusu da ihtiyaç içinde olduğunu düşündüğü bir başka komşuya vermiş, derken koyun başı bu şekilde tam yedi ev dolaşmış ve nihâyet ilk sahâbîye dönüp gelmişti. (Hâkim, II, 526)

Komşuluk hukukunun ciddiyetini çok iyi kavrayan mü'minlerin annesi Hz. Aişe, iki komşusundan hangisine öncelikle hediye vermesi gerektiğini Peygamberimize sormuş, Efendimiz:

“- Kapısı sana daha yakın olana ver.” buyurmuştur. (Buhârî, Edeb, 32)

Hediye verirken veya herhangi bir ikramda bulunurken kapısı daha yakın olanın gözetilmesinin sebebi şudur: Komşunun durumunu en iyi onlar bilir. Komşunun mutfağında pişen şeylerin kokusunu herkesten önce onlar alır. Dolayısıyla kapı bir komşuların birbirlerinin haklarına riayet etmelerinin özel bir önemi vardır.

İnsanoğlu bir kısım ihtiyaçlarını kendi gayretiyle karşılarken bir kısmını da komşuluk münasebetleri sayesinde temin etmektedir. Bu çerçevede “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” sözü ne kadar anlamlıdır. Allah Teâlâ, cimrilik ederek komşular arasında alınıp verilmesi âdet olan kapkacağı bile vermek istemeyen ve başkalarına da engel olan kimselere “Yazıklar olsun” (el-Mâûn, 107/4-7) şeklinde târizde bulunmuştur.1 (Râzî, XXXII, 108)

Komşuluk ilişkileriyle ilgili belli başlı hususlara, bir hadis-i şerifte şöyle dikkat çekilmektir:

1) Borç veya ödünç bir şey isteyince vermek,

2) Darda kaldığında yardımına koşmak,

3) Maddî sıkıntıya düşünce gözetip kollamak, ?

4) Mutlu günlerinde sevincine, kederli günlerinde üzüntüsüne ortak olmak,

5) Kokusu komşunun evine gidecek bir yemek yapınca ona da bir miktar ikram etmek,

6) İzni olmadan evinin önünü kapatacak şekilde bina yapmamak,

7) Hastalanınca ziyaret etmek,

8) Ölünce kabre götürüp defnetmek. (Heysemî, VIII, 165)

Hiç şüphesiz Hz. Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-'in bu tavsiyeleri komşuluk ilişkilerinde oldukça kuşatıcı bir çerçeve çizmekle birlikte komşunun komşusu üzerindeki bütün haklarını saymayı değil, belki önemli olanlarına işaret etmeyi amaçlamaktadır. Bu itibarla bir Müslümanın din ve dindarlık farkı, kültür ve bölge farkı gözetmeksizin bütün komşularıyla iyi ilişkiler içinde olması, İslâm'ın yardımlaşma, dayanışma, zarar vermeme ve küs durmama ilkeleri doğrultusunda hareket etmesi gerekir.

Ebû Hureyre -radıyallahu anh-'den nakledildiğine göre bir adam Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-'e:

- Ey Allah'ın Resûlü! Falan kadının nâfile olarak çok namaz kıldığından, çok sadaka verdiğinden, çok oruç tuttuğundan, ancak diliyle komşusuna eziyet ettiğinden söz ediliyor, (ne buyurursunuz) dedi.

Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“- O cehennemde olacaktır.” buyurdu.

Adam tekrar dedi ki:

- Ey Allah'ın Resûlü! Bir kadının da nâfile olarak az oruç tuttuğundan, az namaz kıldığından, az sadaka verdiğinden, sadece yağsız peynir (keş) gibi şeylerden tasadduk ettiğinden, ancak diliyle komşusunu rahatsız etmediğinden söz ediliyor (bunun hakkında ne dersiniz?)

Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“- O da cennette olacaktır.” buyurdu. (İbn-i Hanbel, II, 440)

Komşularla iyi münasebetler içinde bulunmak, söz ve davranışlarla onlara zarar vermemek imanın bir gereğidir. Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusuna ikramda bulunsun...” (Müslim, Îmân 74)

“Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin...” buyuruyor. (Buhârî, Rikak 23; Müslim, Îmân, 75)

Ebû Hureyre - radıyallahu anh-'ın naklettiği bir hadis-i şerife göre birgün Fahr-i Kâinât -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“- Vallâhi imân etmiş olmaz. Vallâhi imân etmiş olmaz. Vallâhi imân etmiş olmaz.” buyurmuştu.

Sahabîler:

- Kim imân etmiş olmaz, yâ Resûlallah, diye sordular.

“- Yapacağı fenalıklardan komşusu emniyette olmayan kimse!” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 29)

Bir başka rivayette ise Efendimiz:

“Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse cennete giremez.” buyurmuştur. (Müslim, Îmân, 73)

Görüldüğü gibi Müslüman, imanı gereği maddî veya manevî açıdan daima komşusuyla yardımlaşma ve dayanışma içinde bulunarak ona emniyet telkin etmelidir. Fakat günümüzde aynı apartmanda yaşadıkları hâlde, yardımlaşma ve dayanışma bir tarafa, birbirleriyle tanışmayan, selâmlaşmayan insanlar mevcuttur. Hâlbuki Müslümanların elden geldiğince komşularıyla tanışmaya gayret etmeleri lâzımdır. En azından komşuluk ilişkilerinde olumsuz tutumlardan kaçınmak mümkündür. Meselâ evde bağırarak konuşmak, televizyon, teyp vb. gibi cihazların sesini yükselterek komşuları rahatsız edecek her türlü davranıştan uzak durmak gerekir.

Gerçek Müslüman, komşusunun evine, bahçesine, malına mülküne zarar vermediği gibi onunla ilgili sırları, ayıp ve kusurları da örtmesini bilmelidir. Komşunun ırz ve namusuna göz dikmek, zaten hakiki mü'min için düşünülemeyecek bir durumdur.

Hasılı çevresindeki insanlarla iyi komşuluk münasebetleri gerçekleştirmek her Müslümanın vazifesidir. Ancak komşularına karşı sorumsuz davranan, onları rahatsız eden kimseler de bulunabilir. Bu tür insanlara sabır ve tahammül göstermek, duruma göre münasip bir dille uyarmak, hatta onlara da iyilik yapmak ve ıslahları için dua etmek gerekir. Bu sayede umulmadık dostluklar elde edilebilir. Kendisine faziletli amellerden bahsetmesini isteyen Ukbe bin Âmir'e Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“Seninle ilgisini kesenle sen ilgini kesme! Sana vermeyene sen ver, sana kötülük edeni sen bağışla!” tavsiyesinde bulunmuştur. (İbn-i Hanbel, IV, 148)

 

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Nisan 11 2013 13:12:32 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.03 saniye 14,840,204 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024