Hz. Yusuf (A.S) Kıssası Ve Alınacak Dersler
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
لَقَدْ كَانَ فِى يُوسُفَ وَاِخْوَتِهِ اَيَاتٌ لِلسَّآئِلِينَ
"Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır." (Yûsuf, 12/7)
Yusuf suresinde Yusuf (a.s)’un hayatta karşılaştığı çeşitli sıkıntılardan, bunlara karşı göstermiş olduğu sabırdan ve sonuçta ulaştığı başarıdan bahsedilmektedir.
Okuduğumuz ayette لَقَدْ كَانَ فِى يُوسُفَ وَاِخْوَتِهِ اَيَاتٌ لِلسَّآئِلِينَ “Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır” buyurularak “kıssaların en güzeli" (Yûsuf, 12/3) olan Yusuf (a.s) ve kardeşlerinin kıssasında biz inananlar için faydalı öğütler ve önemli mesajlar verilmektedir. Öncelikle Yusuf (a.s)’un kıssasını kısaca hatırlayalım ve daha sonra da alınacak derslere temas etmeye çalışalım.
اِذْ قَالَ يُوسُفُ لاَبِيهِ يَااَبَتِ اِنِّى رَاَيْتُ اَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ رَاَيْتُهُمْ لِى سَاجِدِينَ
“Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti.”
قَالَ يَابُنَىَّ لاَ تَقْصُصْ رُءْ يَاكَ عَلَى اِخْوَتِكَ فَيَكِيدُوا لَكَ كَيْدًا اِنَّ الشَّيْطَانَ لِلاِنْساَنِ عَدُوٌّ مُبِينٌ
“Babası, şöyle dedi: “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” (Yûsuf, 12/4-5) diye Yusuf (a.s)’u uyarmıştı. Bu uyarıdan sonra olaylar şöyle gelişti: Yusuf (a.s)’un kardeşleri babalarının Yûsuf ve kardeşini (Bünyamin) kendilerinden daha fazla sevdiği gerekçesiyle Yusuf (a.s)’u öldürmeyi veya bir kuyuya atmayı planlamışlar, babalarına Yusuf’u bizimle gönder gezsin, bize güven biz onu koruruz demişlerdi. Tertipledikleri gezide, kardeşler yapmış oldukları plan gereği Yusuf (a.s)’u kuyuya attılar. Akşamleyin de ağlayarak Yusuf’un sahte kan bulaştırılmış gömleğini babalarına getirdiler ve onu kurdun yediğini söylediler ancak Yakub (a.s) buna inanmadı... (Yûsuf,l2/8- 18)
وَجَاءَ تْ سَيَّارَةٌ فَاَرْسَلُوا وَارِدَهُمْ فَاَدْلَى دَلْوَهُ قَالَ يَابُشْرَى هَذَا غُلاَمٌ وَاَسَرُّوهُ بِضَاعَةً وَاللهُ عَلِيمٌ بِمَا يَعْمَلُونَ
“Bir kervan gelmiş, sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca, “Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu.” (Yûsuf, 12/19)
وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍ وَكاَنُوا فِيهِ مِنَ الزَّاهِدِينَ
“Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı” (Yûsuf, 12/20)
وَقَالَ الَّذِى اشْتَرَيهُ مِنْ مِصْرَ لاِمْرَاَتِهِ اَكْرِمِى مَثْوَيهُ عَسَى اَنْ يَنْفَعَنَا اَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا وَكَذَلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِى اْلاَرْضِ وَلِنُعَلِّمَهُ مِنْ تَأْوِيلِ اْلاَحَادِيثِ وَاللهُ غَالِبٌ عَلَى اَمْرِهِ وَلَكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ
“Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki: “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” İşte böylece biz Yûsuf’u o yere (Mısır’a) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Yûsuf, 12/21)
وَلَمَّا بَلَغَ اَشُدَّهُ اَتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَكَذَلِكَ نَجْزِى الْمُحْسِنِينَ
“Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız”. (Yûsuf, 12/22)
وَرَاوَدَتْهُ الَّتِى هُوَ فِى بَيْتِهَا عَنْ نَفْسِهِ وَغَلَّقَتِ اْلاَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَ قَالَ مَعَاذَ اللهِ اِنَّهُ رَبِّى اَحْسَنَ مَثْوَاىَ اِنَّهُ لاَ يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
“Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek, “Haydi gelsene!” dedi. O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler” dedi.” (Yûsuf, 12/23)
وَاسْتَبَقَا الْبَابَ وَقَدَّتْ قَمِيصَهُ مِنْ دُبُرٍ وَاَلْفَيَا سَيِّدَهَا لَدَى الْبَابِ قَالَتْ مَا جَزَاءُ مَنْ اَرَادَ بِاَهْلِكَ سُوء اً اِلاَّ اَنْ يُسْجَنَ اَوْ عَذَابٌ اَلِيمٌ
“İkisi de kapıya koştular. Kadın, Yûsuf’un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında hanımın efendisine rastladılar. Kadın dedi ki: “Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır.” (Yûsuf, 12/25)
قَالَ هِىَ رَاوَدَتْنِى عَنْ نَفْسِى وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ اَهْلِهَا اِنْ كَانَ قَمِيصُهُ قُدَّ مِنْ قُبُلٍ فَصَدَقَتْ وَهُوَ مِنَ الْكَاذِبِينَ
“Yûsuf, “O, benden arzusunu elde etmek istedi” dedi. Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti: “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o (Yûsuf) yalancılardandır.” (Yûsuf, 12/26)
وَاِنْ كَانَ قَمِيصُهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ فَكَذَبَتْ وَهُوَ مِنَ الصَّادِقِينَ
““Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. O (Yûsuf) ise, doğru söyleyenlerdendir.” (Yûsuf, 12/27)
فَلَمَّا رَاَ قَمِيصَهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ قَالَ اِنَّهُ مِنْ كَيْدِكُنَّ اِنَّ كَيْدَكُنَّ عَظِيمٌ
“Kadının kocası Yûsuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki: “Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür.” (Yûsuf, 12/28)
وَقَالَ نِسْوَةٌ فِى الْمَدِينَةِ امْرَاَةُ الْعَزِيزِ تُرَاوِدُ فَتَيهَا عَنْ نَفْسِهِ قَدْ شَغَفَهَا حُبًّا اِنَّا لَنَرَيهَا فِى ضَلاَلٍ مُبِينٍ
“Şehirde birtakım kadınlar, “Aziz’in karısı, (hizmetçisi olan) delikanlısından murad almak istemiş. Ona olan aşkı yüreğine işlemiş. Şüphesiz biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler.” (Yûsuf, 12/30)
فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ اَرْسَلَتْ اِلَيْهِنَّ وَاَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَاً وَاَتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكِّينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّ فَلَمَّا رَاَيْنَهُ اَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ اَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلَّهِ مَا هَذَا بَشَرًا اِنْ هَذَا اِلاَّ مَلَكٌ كَرِيمٌ
“Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsuf’u görünce, onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler.” (Yûsuf, 12/31)
وَلَقَدْ رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِهِ فَاسْتَعْصَمَ وَلَئِنْ لَمْ يَفْعَلْ مَا اَمُرُهُ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُونَ مِنَ الصَّاغِرِينَ
“Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı….”(Yûsuf, 12/32)
ثُمَّ بَدَا لَهُمْ مِنْ بَعْدِ مَا رَاَوُا اْلاَيَاتِ لَيَسْجُنُنَّهُ حَتَّى حِينٍ
Neticede “Sonra onlar, Yûsuf’un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular.” (Yûsuf, 12/35)
Orada sıkıntılı olaylar yaşadı...
Bu sureden alınması gereken dersleri özetle şöyle sıralayabiliriz:
-Bu surede öncelikle sabretmenin ne denli önemli olduğuna işaret edilmektedir. Yusuf (a.s), yaşadığı sıkıntılar karşısında nasıl sabredip tüm iftira ve olumsuzluklardan kurtulduysa, Hz. Muhammed ve biz ümmetine, sabrettiğimiz takdirde Hz. Yûsuf’a verilmiş olan mükâfatın bir benzerinin verileceği hatırlatılmaktadır.
-Yusuf (a.s)’un kardeşlerinin sahte delil getirmeleri ve babaları Yakub (a.s)’un araştırmadan buna inanmaması bizler için örnek olmalıdır. Hucurât suresinde de belirtildiği gibi gelen haberleri hemen kabul etmek yerine doğruluğunu araştırmalı ve ona göre karar vermeliyiz
يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوآ اِنْ جَآءَ كُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ فَتَبَيَّنُوآ اَنْ تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ
“Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” (Hucurât, 49/6).
-Bir mümin her nerede olursa olsun her zaman inanan insana yakışır şekilde davranmalı ve İslam ahlakı üzere bulunmalıdır. Nasıl Yusuf (a.s) inancının gereği olarak doğru dürüst davrandı ve Rabbinin yasaklarından kaçındıysa, bizlerde her nerede olursak olalım ve şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun aynı şekilde haram lardan kaçınmalıyız. Kimse görmese de yüce Allah’ımızın bizi her an gözetlediğini düşünerek ona göre hareket etmeliyiz. Bu şuurla hareket ettiğimiz takdirde Rabbi- miz bizi başarıya ulaştıracaktır.
-Hiçbir olay karşısında kin ve nefret duymamalı ve müsamahalı davranmalıyız. Yusuf (a.s)’a çeşitli sıkıntılar, eziyetler vermelerine rağmen Hz. Yusuf’un kardeşlerine karşı kin ve düşmanlık beslememesi bize örnek olmalıdır. En yakınımızdan gelse bile sıkıntılara sabretmemiz ve onlara kin ve düşmanlık beslemememiz, hoşgörü ile muamele etmemiz Yusuf kıssasından alacağımız ibretlerden biridir. Çünkü sonuçta Yusuf (a.s) nasıl bu sabrı ve hoşgörüsüyle otuz yaşında Mısır’a sultan olduysa ve sonsuz saadete kavuştuysa bizler de kin ve nefretten uzak kalarak hoşgörüyle hem dünya hem de ahirette mutluluğa ulaşabiliriz.
Medet COŞKUN |