Kibir ve ucub sâhibi kişi, herkesi küçük görme illetine müptelâ olduğu için “gayz, kin, yalan, iftirâ ve öfke” gibi her türlü nefsânî kötülüğü sînesinde barındırır ve netîcede rûhuna zehir saçar.
Kibir; bir insanın servet, makam, ilim, ibadet, soy, güzellik ve kuvvet gibi her hangi bir meziyetinden dolayı kendini başkasından üstün görme hastalığıdır.
Kibir, insanın kendini büyük görmesi ve Allah’ın verdiği şeylerin emanet olduğunu unutarak kendine mal etmeye kalkışmasıdır. Bu hastalığa tutulan kimse, başkasının fikrini beğenmez ve kimsenin sözü ile hareket etmez.
İslamın öngördüğü kutsal bir bağ olan evlilik, aile kurumunu oluşturan, karı-koca arasındaki hayat müşterekliğinin adıdır. Yüce Allah, insanın soyunun korunması ve devamı için, yeryüzünün imarı ve gelişimi için evliliği yasalaştırmıştır.
Yanlış davranışların yol açtığı kötü sonuçlardan ders almak anlamında kullanılan, sözlükte ‘geçmek, aşmak' manasındaki ibret kelimesi, genellikle "görünenden görünmeyene geçmek, nesnelerin ve olayların dış yüzüne bakıp onlardaki hikmeti kavramaya çalışmak, olaylardan ders alıp doğru sonuçlar çıkarmak ve buna göre davranmak" anlamında kullanılır.
İmtihan deyince; hastalık, fakirlik, ölüm gibi acı şeyler de akla gelebilir. Fakat imtihan sadece bunlar değildir. İnsan, sağlık, zenginlik ve rahatlık ile de imtihan edilebilir. Hayır ya da şer, her şeyin içinde imtihan vardır.
Müslümanlar arasında birbirinden farklı derecelerde bir soy, bir neseb, bir hısımlık ve akrabalık vardır. Bu bakımdan da aralarında birtakım görevler haklar ve hükümler bulunur. Bunların gözetilmesi dinimizin emridir.
Din, toplum hayatını düzenleyen en önemli kaynaktır. İslam dininde "ahlâki görevler ve haklar, dini emirler ile iç içedir. Hiçbir ahlâki buyruk yoktur ki, aynı zamanda dini ve insanî bir buyruk olmasın."
Yaratıldığımız dünya imtihan dünyası. İmtihan dünyasından sonra karşılaşacağımız ebedi yurt ise ahiret yurdu. Ahiret yurdunun tarlası olan bu dünyada hepimizin başına farklı farklı sıkıntılar gelebilmektedir.