İMAMLIK.. 1
İmamlık ve Fazileti 1
İmamlığın Sıhhatinin Şartları 1
İmama Uymanın Sıhhatinin
(Doğruluğunun) Şartları 2
Üstün Haldeki Birinin Daha Düşük
Halde Olan Bir Kimseye Uyması 2
Cemaate Gelmemeyi Mazur
Gösterecek Haller 3
İmamlığa Liyâkat ve Safların
Tertibi 3
imamlığa liyâkat 3
İmamlık Yapması Mekruh Olan
Kimseler 4
(İmama Göre) Cemaatın Yeri 4
Namazda Safların Düzeni 4
Cemaatın İmama Uyup Uymayacağı
Haller 5
Farzlardan Sonra Yapılan Dua,
Zikir ve Tesbihat 5
Geçmiş Konularla İlgili Sorular 5
İmamlık yapmak, ezan
okumaktan (derece itibariyle) daha üstündür. Cemaatle namaz kılmak, özürsüz ve
hür erkekler için sünnettir.
Sağlığı yerinde olan
erkekler için imamlığın sahih (ve doğru) olmasının şartlan altıdır:
1) Müslüman olmak,
2) erginlik çağında bulunmak,
3) akıllı olmak,
4) erkek olmak,
5) (namaza yetecek kadar Kur'an'dan
âyet) oku(yabil)mak;
6) imamın, sürekli burun kanaması, (konuşurken "fe" veya "te" harflerini
tekrarlamak, pelteklik gibi
özürlerden uzak bulunmasının yanı sıra, temizlik ve avret mahallinin örtülmesi
gibi (her türlü) şartın (kendisinde) mevcut bulunması.
İmama uymanın sahih
olmasının şartları on dörttür:
(1) (İmama) uyarak namaz kılacak kimsenin imama uymaya
niyet edip onunla birlikte tekbir alması;
(2) [kendilerine kadınların da uyabilmesi için erkeklerin
imamlığa niyet etmeleri şarttır.]
(3) imamın topuklarının kendisine uyanlardan Önde olması
ve
(4) imamın durumunun cematmkinden
(meselâ imamın nafile kılıp cemaatın farz kılması
gibi) daha düşük bir mertebede bulunmaması,
(5) imamın, cemaatın kıldığı
farzdan başka bir farz kılıyor olmaması;
(6) dört rek'atlı (farz)larda mukîm olan kimsenin, seferi (yolcu) olanlara imam
olmaması ve
(7) (cemaatle kılman bir namaza) sonradan iştirak etmiş(lerden) olmaması,
(8) imamla (erkeklerden oluşan) cemaat arasında
kadınların saf tutmuş olmamaları,
(9) imam ile cemaat arasında, kayık (vs. gibi şey)lerin gelip geçebileceği bir
ırmak, araba1 (vs. gibi şey)lerin gelip geçeceği bir yol bulunmaması,
(10) imamın (rükünler arasındaki) geçişlerinin
birbirinden ayırd edilmesini engelleyecek (herhangi)
bir duvarın bulunmaması, [eğer imam(ın okudukları
rahatça) duyulabiliyor veya (hareketleri) görülebiliyorsa, (bu durumda ima-
Nitekim Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam): "Kendisiyle imam arasında,
ırmak, yol yahut kadınlardan meydana gelmiş bir saf bulunan kimselerin namazı
olmaz" buyurmuştur. Burada ırmakla, kayık vs. gibi şeylerin; yol ile de
araba vs. gibi şeylerin gelip geçebileceği yerler kasdedilmektedir. Kayık ve arabanın bilfiil geçmesi şart değildir.
ma) uyulabilir ki doğrusu da budur
(11) imam binekte, (ona) uyanlar yaya olmamalı,
(12) yanut imam, binek (hayvanm)dan başka bir binekte bulunmamalı;
(13) imam bir gemide, (ona) uyanlar yanında bulunmayan
bir başka gemide olmamalı;
(14), cemaatın, kan çıktığı ve
kustuğu halde imamlarının yeniden abdest almamış
olduğu hakkında ki bu, onların namazlarını bozucudur- bir kanaate sahip
bulunmamaları.
Abdestli bir kimse teyemmümlüye;
uzuvlarını yıkayan mes heden
kişiye; ayaktaki oturana ve kambur bir
kimseye; îmâ (v işaret) ile kılan, kendisi gibi birine; nafile kılan farz
kılana uyabilir.
İmamın namazının
bozulduğu anlaşıldığında iade etmelidir.
İmam, mümkün mertebe cemaata namazlarını iade etmeleri ni
bildirmelidir ki tercih edilen görüş de budur.
On sekiz şey, cemaata gelmemeyi mazur gösterir:
(1) Yağmur,
(2) soğuk
,( 3) korku,
(4) karanlık,
(5) hapis,
(6)körlük,
(7) felçli olmak,
(8) el ve ayak
kesikliği,
(9) hastalık]
10) yürümeye engel olan dizlerdeki dermansızlık,
(11) çamur,
(12) tötürüm halde bulunmak,
(13) yaşlılık,
(14) cemaate gitmekle nüzakere
ettiği fıkıh dersini kaçırma (endişe)si,
(15) canın çekeceği bir yemeğin hazır
bulunması,
(16) yola çıkmaya niyetlenme,
(17)
bir hastayla ilgileniyor olmak,
(18) gündüz değil de geceleyin şiddetli rüzgâr esmesi.
Geçerli bir özür
sebebiyle cemaattan geri kalanlara da cemaat sevabı
verilir.
(Namaz için) hazır
bulunanlar arasında ev sahibi, (namaz kıldırmakla) vazifeli veya
(idarî) yetkiye sahip herhangi bir kimse
bulunmadığı takdirde, (bunlar arasında şer'î hükümleri) en çok bilenler
imamlığa daha lâyıktır. (Bunlardan) sonra en çok (Kur'ân
ezberinde olan ve) okuyanlar,
sonra (şüphelilerden) en
çok sakınanlar,
sonra (aralarında) daha yaşlı olanlar,
sonra (içlerinde) ahlâkı daha güzel olanlar, sonra daha güzel yüzlü olanlar,
sonra soy ve sülâlece (diğerlerinden) daha (asıl ve daha) şerefli olanlar,
sonra sesi daha güzel olanlar ve nihayet elbisesi daha temiz olanlar imamlığa diğerlerinden
daha lâyıktır.
Eğer bütün bunlarda
eşitseler (imamlığı İrimin yapacağını tesbit için)
kur'a çekilir, yahut (imamı) cemaat seçer. Şayet bu hususta ihtilâfa
düşülürse, çoğunluğun seçtiği kabul edilir. (Aralarından) daha iyisini öne
geçirmedikleri takdirde iyi birşey yapmamış olurlar.
(1) Kölenin,
(2) âmânın,
(3) Araplardan (olsun, diğer milletlerden olsun câhil)
çöl insanının,
(4) zina sonucu doğmuş bulunan (kimsen)in,
(5) câhilin,
(6) (dine önem vermeyen) fâsıkın
ve bid'atçı (dinde olmayan şeyleri dine sokan)ların imamlık yapmaları mekruhtur.
Namazı uzatmak, çıplakların
ve kadınların cemaat olması mekruhtur. (Kadınlar) cemaat oldukları takdirde,
tıpkı çıplakların imamı gibi, (onların) imamları (da) ortalarında durur.
(İmama) bir kişi
(uyacaksa) imamın sağma,
fazlası arkasına durur.
(En önde) erkekler saf
tutarlar, bunların arkasına ço sonra çift cinsiyetliler
ve en son kadınlar saf
tutarlar.
Cemaatın İmama Uyup Uymayacağı Haller
.
(1) Cemaat
henüz "et-tahiyyâtü"yü bitirmeden imam
selâm verirse, cemaat tahıyyâtı tamamlamalı,
(2) rükû ve
secdelerde üç kere teşbih söylemeden imam başını kaldırsa cemaat imama
uymalıdır.
(3) İmam, unutarak fazladan bir secde yapsa veya son
oturuştan sonra sehven ayağa kalksa kendisine uyulmaz. Eğer (imam, sehven
kılmak üzere kalktığı rek'ata devam eder ve bunu
secdeyle) tescil ederse, cemaat (imamı beklemeden) selâm verir.
(4) İmam eğer son oturuştan önce unutarak ayağa kalkarsa
cemaat bekler; imamın fazladan kılmaya kalktığı rek'atm
secdesini 'henüz yapmadan cemaat selâm verirse (kıldıkları) farz(namaz)ları bozulur.
(5) İmamın teşehhüd miktarı oturmasından sonra ve onun selâmını
beklemeden cemaatın selâm vermesi mekruhtur.
Farzdan hemen sonra
(varsa) sünnetti kılmay)a kalkmak sünnettir. Şemsü'l-Eimme el-Hulvânî: "Farzla sünnet arasında dua okumanın bir
sakıncası yoktur" demiştir. İmamın farzdan sonra, sünnet kılmak için sol
tarafa çekilmesi ve daha sonra da insanlara dönmesi müstehabdır.
(İmam ve cemaat
namazdan sonra) üç kere istiğfar ederler; Âyet
el-kürsî'yi, Muavvizeteyn'i,
okurlar ve otuz üç kere (sübha-nallah
diyerek) teşbih getirirler, aym şekilde (otuz üç kere
elhamdülillah diyerek) Allah'a hamd eder ve (otuz üç
kere Allâhü ekber diyerek)
Allah'ı tekbir ederler. Sonra da: "Lâ ilahe illallahü
vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü
ve lehü'l-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir
derler. En sonunda da ellerini kaldırıp hem kendileri, hem de müslümanlar için dua edip
ellerini yüzlerine sürerler.
İmamlık nedir, cemaat
ve cemaatla namazın hükmü nedir? Âlimlerin, imamlıkla
ilgili görüşlerini söyleyin.
İmamlığın {fazilet
yönünden) derecesi nedir? İmamlığın sıhhatinin (doğı ğunun) şartı nedir?
Daima burnu kanayanlar
ve konuşurlarken "fe" veya "te"yi tekrar edenler ve peltek konuşanlarla ilgili
hükümler nelerdir? İmama uymanın sıhhatinin şartları nelerdir?
Kendisine uyanların
namazlarının sahih olabilmesi için hangi hallerde imamlığa niyet etmelidir.
İmamla cemaatın arasında vasıta geçebilecek
bir yol bulunması halinde (imama) uyanların namazlarının bozulacağına delil
nedir?
Üstün bir haide bulunanların kendilerinden daha düşük bir halde
bulunan kimselere uymaları doğru olur mu? Buna üç misal getiriniz.
İmamın namazının
bozulduğu anlaşılınca, ona uyanlar ne yaparlar? Cemaate gelmemeyi mazur
gösterecek beş şey söyleyin.
Canının çektiği bir
yemeğin hazır bulunması halinde namaz kılan bir kimse cemaata
gitmekten neden mazurdur?
Herhangi bir Özürden
dolayı cemaata gidemeyenlerle ilgili hükümler
nelerdir?
İmamlık yapmak,
insanlar arasında en çok kimlerin hakkıdır? İki veya daha fazla kimselerin
imamlığa liyâkat yönünden eşit olmaları halinde bunlar arasında nasıl bir
tercih yapılacaktır?
İmamlık yapması mekruh
olanlar kimlerdir? İmama tek bir kişi uyarsa nereye, iki kişi uyarsa nereye
duracaklardır?
İmama uyanların bir
kısmı erkek, bir kısmı kadın, bir kısmı çocuk ve bir kısmı da çift cinsiyeti!
olmaları halinde nasıl bir saf tutmaları gerekir?
(İmama) uyan kimse
henüz et-Tahıyyatü'yü bitirmeden imam selâm verirse
durum ne olur? İmam teşehhüd miktarı oturmadan,
fazladan bir rek'at için kalkarsa durum ne olur?
(İmama) uyan kimsenin,
imamdan Önce selâm vermesi halinde durum ne olur?
imamlık,
kıldıkları namazın bir kısmında cemaatın imama
uymalarıdır. Cemâat da lügat itibariyle bir topluluğa; şer'î yönden ise, camide
olsun
olmasın, imamm bir
kişiyle (de olsa) birlikte (namaz kılması)na denilir.
Beş vakit namazın cemaatla
kılınması hususunda islâm şeriatı âlimleri çeşitli
görüşlere sahiptirler. Hanefî mezhebinde en meşhur görüş, bunun sağlamlık
yönünden vacibe benzemesi itibariyle erkekler için müekked
sünnet olduğudur. Çünkü Efendimiz (Aleyhissalâtü
vesselam), buna devam etmiş ve: "Cemaatla
kılınan namaz, sizin tek başınıza kıldığınız namazdan yirmi beş derece daha faziletlidir"
buyurmuştur. Bir kısmı bu namazın vâcib olduğunu
söylemiştir. Aralarında el-Kerhî ve et-Tahâvî'nin de bulunduğu bir grup Hanefî âlimi ise, farz-ı kifâye olduğunu ifade etmişlerdir ki bu, Şâfıî mezhebince de yaygın bir görüştür. Hatta İmam Ahmed b. Han-bel (Radıyallahü anh) gibi bunun farz-ı ayın olduğunu söyleyenler de vardır.
Pelteklik
"se" harfinin, dilin üst ön dişleri
konularak söylenmesi yahut "rar yerine "ğayın" veya "lam" telefruz
edilmesidir. Böylelerinin namazına gelince, eğer bu kimseler
her zaman bir başkasına uyarak namaz kılma imkânına sahiplerse tek başlarına
namaz kılmaları doğru olmaz. Aksi halde, eğer güçleri yetiyorsa, mutlak yanlış
söylenilen harfleri içermeyen âyetlerden ezberleyip namazı bunlarla kılmalı, bu
mümkün olmazsa dillerindeki peltekliği gece gündüz gidermeye çalışmalıdırlar.
Bu çalışmaları sırasmda kıldıkları namaz sahih (ve
doğru) olur.
Rivayet
olunduğuna göre Efendimiz (Aleykissalâtü vesselam),
"Aişe (Radıyallâhu
anha)'nin odasında
kılar,
insanlar da Mescid'de O'na
uyarlardı."
Muhammed b. Hasan (Rahimehullah),
abdestlinin teyemmümlüye uymasını uygun görmemiştir.
Muhammed b.
Hasan (Rahimehullah), ayakta namaz kılanın, oturup
rükû ve secde ederek namaz kılan kimseye uymasına cevaz vermemiştir.
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem), vefatından önceki hastalığında, öğle namazını
oturarak kılmış, insanlar da ayakta kendisine uymuşlardır.
Canın çektiği
bir yemeğin hazır bulunması cemaate gitmeye mânidir. Çünkü kalp, o anda yemekle
meşgul olur, dolayısıyla namazın rükünlerini, vacip ve menduplarını
(hakkıyla) yerine getirmek mümkün olmaz.
Niyeti cemaatla kılmak olanlar için bu böyledir. Çünkü bunların
özrü bulunmamış olsaydı, cemaata gidecekleri kesindi.
"Vazifeli" ifadesiyle, o mahallin imamı kasdolunmaktadır.
Çünkü namaz kıldırma hususunda idarî otoriteyi o temsil etmektedir.
İdarî yetkiye
sahip olanlar; emîr, vali, kadı gibi idarî otoriteye sahip kimselerdir. Bunlar
(imamlığa hepsinden, ev sahibinden, vazifelilerden daha lâyıktırlar. Çünkü
herkesin vekilidir onlar. Bu sıfata sahip olanlardan biri ve imam bir arada
bulunsalar, (imamlık için) bunlar vazifeli imama tercih edilir.
"En çok bilenler" ifadesiyle, şer'î
hükümleri en çok bilenler, ezberinde Kur'an'dan
âyetler bulunan ve alenî günah işlemekten sakınanlar kasdolun-makta
olup, bunların diğer ilimlerde derinlemesine bilgi sahibi olmaları şart
değildir.
"En çok (Kur'an ezberinde olan ve ) okuyanlar" ifadesiyle bir
yandan ezberinde daha çok Kur'ân'(dan sûre va âyet) bulunurken, bir yandan da (Kur'an'ı)
okuma (usûl ve) ahkâmını bilenler kasdolunuyor, yoksa
bu bilgiden yoksun ve yalnızca ezberinde Kur'an'dan
çok âyet bulunanlar değil.
Arapça vera1
kelimesi, şüpheli olan şeylerden dahi sakınmak demek olup,], takvadan da ileri
bir sıfattır. Çünkü takva, haramlardan sakınmaktır.
Nitekim Rasûlullah (Saüallahu aleyhi vesellem), yola çıkmak istediğinde? Mâlik b. el-Huveyris ve amcasının oğluna: "Namaz vakti geldiğinde
ezan okuyun ve sonra kamet getirin ve yaşça büyük olanınız imamlık yapsın"
buyurmuş olup, hadisi Buharı ve Müslim rivayet etmiştir.
îmamın, uzun uzun Kur'an, tesbihat
ve benzeri şeyler okumak suretiyle namazı uzatması mekruhtur. İmama uyanların
bundan memnun olup olmamaları birşeyi değiştirmez.
Nitekim Rasûlullah (Sallallahu
aleyhi vesellem): "îmam olanlar (namazı) kısa
tutsun" buyurmuştur. Bir başka ha-dis-i
şerifinde Efendimiz: "Ey insanlar, içinizde (namazın uzun tutulmasını) hoş
karşılamayanlar olabilir. (Dolayısıyla) cemaatla
namaz kılanlarınız (namazı uzatmayıp) kısa tutsunlar; çünkü içlerinde yaşlı
(düşkün), zayıf ve ihtiyaç sahipleri olabilir' buyurmuştur. (Öte yandan)
Peygamber (Aley-hissalâtü
vesselam), sabah namazında Felak ve Nâs sûrelerini okuyunca, "Ya
Rasûlallah, kısa tuttun" dediler. Efendimiz,
bunun üzerine buyurdu ki: "Küçük bir çocuk ağlaması duydum ve annesinden
uzaklaşmış olacağından endişelendim."
(Tek kişinin)
imamın sol yanına veya arkasına durması mekruhtur, çünkü İbn
Abbas (birlikte namaz kılarken) Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselâm)'m soluna durunca, o sağ yanına
durdurmuştur.
Rivayet
olunduğuna göre Ebû Mâlik el-Eş'arî
(Radıyallahu anh):
"Peygamber (Aleyhisselam) namaz kıldığında
erkekler onun ardına durdular, çocuklar bunların arkasına ve kadınlar da
çocukların arkasına durdular" demiştir.
Yine Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) bir
hadis-i şerifinde:
"Akıllı ve
erginlik çağında bulunanlar benim (hemen) ardımda dursun lar"
buyurmuştur.
Müslim'in Sevban'dan rivayetine
göre, «Peygamber (Aleyhissalâtü
vesselam), "namazını kılıp (insanlara) döndüğünde üç kere Allah'a istiğfar
eder ve: 'Allahümme entesselâmü
ve minkesselâmü tebarekte yâ ze'1-celâli ve'1-ikrâm' derdi."
Başka bir rivayette
Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam): "Her namazın
ardından kim üç kere Allah'a istiğfar ederek: "Estağfirullahe'l-azîmüllezî lâ ilahe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûm ve etûbu ileyh' derse; ordudan firar
etmiş olsa dahi günahları affolunur" demiştir.
Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam): "Her namazın sonunda âyet el-kürsî okuyanların cennete
girmelerine ölümden başka
bir engel yoktur" buyurmuştur.
Ukbe b. Âmir de: "Rasûlullah
(Aleyhissalâtü vesselam) bana, her namazın sonunda muavuizeleri (yani Felah ve Nâs
sûrelerini) okumamı emretti" demiştir.
Rivayete göre Efendimiz (Aleyhissalâtü
vesselam): "Her namazdan sonra kim otuz üç kere Sübhanallah,
otuz üç kere el-Hamdülillah, otuz üç kere Allâhü ekber derse -ki tamamı
doksan dokuz eder- ve yüzüncüde de 'lâ ilahe illallâhu
vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü
ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir, derse, günahı deniz köpüğü
kadar da olsa affolunur" buyurmuştur.
Rivayet olunduğuna göre Efendimiz (Aley
his selâm) Muaz'a: "Vallahi ya
Muaz, seni seviyorum. Her namazdan sonra, tavsiye
ederim, 'Allahümme emnî alâ
zikrike ve şükrike ve hüsni ıbâdetike' diye dua
etmekten asla geri durma" diye söylemiştir.