ORUCU BOZAN FAKAT KEFFÂRETİ
GEREKTİRMEYEN ŞEYLER1. 1
Gündüzün Oruçları Bozulduktan
Sonra Oruç Tutmaya Devam Etmesi Gerekenler 3
Oruçluya Mekruh Olan ve Olmayan
Şeyler île Oruçluya Müstehap Olan Şeyler 4
Oruçluya Mekruh Olan Şeyler 4
Oruçluya Mekruh Olmayan Şeyler 4
Oruçluya Müstehap Olan Şeyler 5
Arızî Şeyler 5
Hastalar, Hamile ve Emzikli
Kadınlar 5
Yolcu. 5
Oruç Tutmayan Özür Sahibinin Yapması ve Yapmaması Gereken Şeyler 6
Pir-i Fânî (Yaşlı) 6
Ömür Boyu Oruca Nezretmek. 6
Fidyenin Verilemeyeceği Haller 6
Nâfîle Bir Orucu Bozmak. 6
Bunların sayısı elli
yedi olup şunlardır:
(1) Oruçlu bir kimse pişmemiş pirinç,
(2) yahut hamur,
(3) yahut un,
(4) yahut bir defada çokça tuz,
(5) yahut yemesini alışkanlık haline getirmediği kilermeni
dışındaki kil,
(6) yahut çekirdek,
[7) yahut pamuk,
(8) yahut kâğıt,
(9) yahut olgunlaşmamış ve pişi-rilmemiş
ayva,
(10) yahut yaş (olgunlaşmamış) ceviz yese;
(11) yahut
çakıl taşı
(12) veya demir
(13) veya toprak
(14) veya taş yutsa,
(15) yahut makatına
(16) veya burnuna ilâç damlatsa,
(17) yahut
Bu hususta genel bir
kaide olarak şunları söylemek mümkündür: Gıda olmayan ve gıda özelliği
taşımayan herhangi birşey (yenilse), yahut (yenilen
şey) gıda olmak veya gıda özelliği taşımakla beraber (yiyen kimsenin) şer'î bir
özrü bulunsa veya bu gıdaların herhangi bir kusuru bulunsa, bu gibi şeyleri
oruçlu bir kimsenin yemesi veya bunların, oruçlunun dimağına ulaşması halinde
tutulan orucun kaza edilmesi gerekir, keffâret lâzım
gelmez.
Öte yandan tam olarak
(cinsel ilişki sayılamayacak ve) şehevî tatmin sağlamayan davranışlar keffâret değil, yalnızca kazayı gerektirdiği gibi, kâğıt ve
ceviz kabuğu gibi hiçbir gıdaî özelliği bulunmayan
maddeler yutulduğunda da aynı şekilde yalnızca kaza lâzım gelir, keffâret değil.
Şer'î özür ise şudur:
Bir kadın oruçlu olduğunu bilerek yese veya içse ve aynı günde de hayız görmeye
başlasa, bu kadına sadece kaza lâzım gelir, keffâret
değil...
Pişmemiş pirinç yahut
içerisine yağ veya şeker kanştmlmamış hamur gibi gıda
yönünden bir eksiği bulunan şeylerden yenilse keffâret
değil, kaza lâzım gelir, çünkü normal olarak bunları insanların canı çekmez.
Dolayısıyla bunları yemek tam bir gıdalanma değildir.
Tam olarak şehevî
tatmin sayılamayacak şeyler ise; bir ölüyle veya bir hayvanla cinsel ilişkiye
girmek veya bacaklardan istifâde etmek yahut da öpmek suretiyle meniyi getirmek
gibi davranışlardır.
boğazına birşey dökse (oruç bozulur keffaret
lâzım gelmez, ki) en doğrusu da budur.
(18) Yahut
kulağına yağ veya su damlatsa, (aynı şekilde oruç bozulur, kefîaret
lâzım gelmez) doğrusu da budur. (19)
Yahut karnında
(20) veya
başında bulunan bir yarayı tedavi için sürdüğü ilaç (karın) boşluğuna veya
beynine giderse,
(21) yahut boğazına yağmur
(22) veya kar gider, fakat bunu isteğiyle yutmazsa,
(23) yahut ağzına (veya burnuna) aldığı su yanlışlıkla
içine kaçarsa,
(24) yahut cinsel ilişkiyle de olsa bir kimse orucu
bozmaya zorlanırsa,
(25) yahut kadın cinsel ilişkiye zorlanırsa,
(26) yahut
câriye olsun, nikahlı (hür) kadın olsun sundukları hizmetler yüzünden
hastalanacakları endişesiyle oruçlarını
bozarlarsa,
(27) yahut
oruçlu uyurken birisi ağzına su dökerse,
(28) yahut
unutarak yedikten sonra, (unutarak yendiğinde orucun bozulmayacağına dair
hadis-i şeriften) haberdar olsa dahi
bilerek ye(meye devam ede)rse (keffaret
lâzım gelmez ve) en doğrusu da budur;
(29) yahut
unutarak cinsel ilişki kurmasının ardından kasden cinsel
ilişki kur(maya devam ed)erse,
(30) yahut
geceden değil de oruca gündüz niyet edip sonra da bozarsa,
(31) yahut (geceden oruca niyet etmişken) sabah yolculuğa
çıkıp (sonra) ikâmete niyet ettikten sonra orucu yerse,
(32) yahut (geceden niyet edip) sabahleyin mukîm iken yola
çıktıktan sonra orucu yerse,
(33)
yahut-oruçlu olup olmamak gibi bir niyet beslemeksizin (yeme, içme ve benzeri
şeylerden gün boyu) sakınırsa,
(34) yahut tan yeri ağardığı halde, ağarıp ağarmadığı
hakkında şüphe içerisinde iken sahur yer
(35) veya cinsel ilişki kurarsa,
(36) yahut güneş batmadığı halde battığım sanarak orucunu
açarsa;
(37) yahut ölüyle veya
(38) hayvanla cinsî ilişki kurmak
(39) yahut bacak veya
(40) karın (bölgesine) temas etmek
(41) yahut öpmek veya
(42) dokunmak suretiyle meni gelirse;
(43) yahut
ramazan orucunu edanın dışında tuttuğu bir orucu bozarsa (kaza değil keffâret lâzım gelir.
(44) Öte yandan) uyumakta olan oruçlu bir hanımla cinsî
temas kurulursa
(45) veya oruçlu bir hanım, tenasül uzvuna birşey damlatırsa (bu hanımın orucu bozulduğu halde keffâret lâzım gelmez), ki en doğrusu,da budur.
(46) Yahut (oruçlu bir kimse) suyla ıslanmış
(47) veya yağlı parmağını makatına
sokarsa
(48) veya bir hanım bu durumdaki parmağını fercine
(tenasül uzvuna) sokarsa (bu kimselerin oruçları bozulduğu halde kefîaret lâzım gelmez), tercih edilen de budur.
(49) Oruçlu
bir kimsenin makatına soktuğu bir parça pamuk makatında kaybolursa
(50) yahut
(bir hanım böyle birşeyi) tenasül uzvuna sokarsa,
(51) yahut (oruçlu bir kimse) boğazına kendi isteğiyle
duman çekerse,
(53) yahut
ağız dolusu olmasa dahi (kasden) kusarsa (keffâret değil, kaza lâzım gelir) ki nakledilen haberin
zahirine göre de bu böyledir; Ebû Yûsuf ise kusmuğun
ağız dolusu olmasını şart koşmuştur ki bu da doğrudur. (53) Yahut (oruçlu bir kimse elinde
olmayarak) ağız dolusu kustuğunda oruçlu olduğunu bile bile
bu kusmuğu yeniden içine çekerse,
(54) yahut dişlerinin arasında bulunan nohut
büyüklüğündeki birşeyi yerse,
(55) yahut gündüzün, henüz niyet etmeden tuttuğu orucu
unutarak bozduktan sonra oruca niyet ederse,
(56) yahut bayıhrsa; -isterse bir ay boyunca baygın kalmış olsun.
Ancak bayılmanın meydana geldiği gün veya gecenin orucu kaza edilmez.-
(57) yahut (oruçlu) delirir ise -fakat bu hal bir ay
boyunca devam etmezse- keffâret değil, kaza lâzım
gelir. (Deliren bir kimse) gece veya gündüz niyet zamanı geçtikten
sonra ayıhrsa (o günün orucunu) kaza etmesi icab eder, ki doğrusu da budur.
Orucu bozulanlar, tan
yeri ağardıktan sonra temizlenen hayızlı ve lohusalar,
erginlik çağma gelmiş çocuklar, tan yeri ağardıktan sonra Müslüman olan
kimseler günün geri kalan kısmım oruçlu geçirmelidirler. (Ayrıca) son ikisi
hariç bu
durumda olanların o günkü oruçlarım kaza etmeleri de gerekir.
Oruçluya yedi şey
mekruh olup şunlardır:
(1) Bir şeyi tatmak
(2) veya Özürsüz olarak herhangi birşey
çiğnemek,
(3) sakız
çiğnemek,
(4) meninin
gelmesinden veya cinsel ilişkiyle sonuçlandırmaktan emin olunmadığı takdirde
Öpmek veya
(5)
oynaşmak, ki rivayetin zahirine göre de bu böyledir;
(6) tükrüğü ağızda (kasden)
biriktirip yutmak,
(7) (tedavi maksadıyla vücuttan) kan çıkartmak, ve
kan aldırmak gibi bünyeyi halsiz bırakacağı zannolunan
şeyler yaptırmak.
Oruçluya mekruh
olmayan dokuz şey şunlardır:.
(1) Kendine
güvenildiği. takdirde öpmek
(2) ve oynaşmak,
(3) bıyığı yağlamak,
(4) (göze) sürme çekmek,
(5) kan aldırmak, (tedavi maksadıyla vücuttan) kan
çıkartmak;
(6) günün sonunda, yaş veya suyla ıslatılmış dahi olsa,
misvak kullanmak; aksine, misvak kullanmak günün evvelinde olduğu gibi, (günün
sonunda dahi)
sünnettir.
(7) Abdestin haricinde ağıza ve
(8) buruna su vermek, ;
(9) yıkanmak, serinlemek için ıslak elbiseye sarınmak, ki
fetva da auna göre verilmiştir.
Oruçluya Müstehap Olan Şeyler
Oruçluya üç şey müstehaptır:
(1) Sahur yemek,
(2) sahuru geciktirmek,
(3) bulutlu olmayan günlerde utan (tehir etmeyip) acele
etmek.
Hastalığının
artacağından veya iyileşeceğinin gecikmesinden endişe edenlerin; aklında bir
eksikliğe sebep olacağından yahut öleceğinden, yahut kendisinin veya öz
çocuğunun yahut da emzirmekte olduğu çocuğun hastalanmasından korkan hamile ve
emzikli kadınların -ki bu korku, tecrübeyle kesinlik derecesine yakın bir
tahmine, yahut Müslüman, sahasında uzman ve salih bir
doktorun verdiği bilgiye dayandığı takdirde muteber olur-, öleceğinden endişe
edilecek derecede susamış veya acıkmış olanların orucu yemeleri caizdir.
(Tan yeri ağarmadan
önce) yola çıkan kimse orucu tutmayabilir. (Ama) eğer oruç kendisine zarar
vermezse, yol arkadaşlarım çoğu oruçlu iseler ve (yolda yapılan yeme içme)
harcamalarına atılmıyorlarsa, (bu durumdaki bir kimsenin) oruç tutması daha âdir. Şayet arkadaşları harcamalara iştirak ediyorlar veya
oruç utmuyorlarsa topluluğa uymak için yemesi daha iyidir.
Daha önce de temas
edildiği gibi, oruç tutmamayı mazur gös-erecek
hastalık, yolculuk ve benzeri bir özre sahip olanların bu ızürleri
ortadan kalkmadan evvel Ölenlerin (yedikleri günlerin :effâreti
için) vasiyet etmeleri gerekmez. Mukîm ve sağlıklı olduk-arı ölçüde ve güçleri
yettiği kadarını kaza ederler. Kaza oruçlarımı peşpeşe
tutulması şart değildir. (Kaza orucu tutulurken) diğer rir
ramazan ayı gelse, buna öncelik verilerek kaza orucu daha son-*aya bırakılır.
Bu tehir yüzünden fidye verilmesi gerekmez.
Çok yaşlı erkek ve
kadınlar oruç tutmayabilirler, (ammadıkları) her gün
için yarım sâ' buğday vermeleri gerekir.
Bir kimse Öbür boyu
oruç tutmayı nezreder ve (ailesinin) geçimi için çalıştığından dolayı tuttuğu
oruç (kendisini) zayıf düşürür-se, yer ve fidye
verir. Fidye vermek de zor gelirse, Allah sübhâne-hu
ve teâlâya (tevbe ve)
istiğfar eder.
Bir kimse pîrfânî iken kendisine yemin veya katil (öldürs) keffâreti lâzım gelse de âzâd edecek bir (köleye) sahip bulun asa yahut pîr-i fânî
oluncaya kadar oruç tutmasa, böyle bir kim-nin keffâret orucu yerine fidye vermesi caiz olmaz. Çünkü bu
uç, başka birşeyin yerine tutulan bir oruçtur.
Nafile bir oruç,
rivayete göre herhangi bir mazerete dayan-Lasa da
bozulabilir. Ziyafet (misafir ağırlama) ise» kuvvetli görüşe azaran hem misafiri ağırlayan, hem de misafir için bir
mazeret lup (böyle bir durumda"oruç
bozanlara) büyük bir müjde vardır. [angi durumda olursa olsun nafile oruç bozulduğunda, kaza
edil-lesi gerekir;
ancak şu beş günde (yani) İM (dinî) bayram günle-iyle
teşrik günlerinde başlanılan (nafile) oruç bozulduğunda ivâyetin
zahirine göre kazası lâzım gelmez.(Yine
de) her şeyin n doğrusunu Allah Teâlâ bilir.
|
Yani makatına, burnuna ve
ağzına ilaç vb. şeyler dökmekle keffaret lâzım gelmez
denilmek isteniyor. Ama Ebû Yûsuf bu üçünün de keffareti gerektireceği görüşündedir.
Nitekim Efendimiz (AleyhissalâtÜ
vesselam), unutarak yiyen ve içenin orucunun bozulmayacağını şu hadis-i
şerifinde haber veriyor:
"Kim oruçluyken
unutarak yer veya içerse
(orucunu bozmayıp)
tamamlasın." .
Rivayet olunan
haberin zahirine göre kasden kusup oruç bozulduktan
sonra£|
ağzın kusmukla dolu
olup olmaması arasında fark yoktur. Nitekim Efendimiz (Meyhissalâtü
vesselam): "Kim kasden kusarsa (orucunu) kaza
etsin'% buyuruyorlar.
Ebû Yûsuf, bir kimse kasden kusar da kusmuğu ağzım doldurursa oruç bozulur, kaza
etmesi gerekir, keffâret değil... Ama eğer ağız
dolusundan az| kusarsa, ne kaza lâzım gelir, ne de keffâret...
Çünkü ağzı doldurmayan kusmuk yok kabul edilir; nitekim bu, abdesti de bozmaz. Ancak ister az, isterse| çok kusulsun
çıkan kusmuğun geri yutulma ması halinde bu böyledir.
Hayız ve nİfasin gerçekleşmesi halindeyse yeme(yip
oruç tut)maya devam etmek haramdır. Çünkü hayızlı ve nifaslılarm oruç tutmaları haram olup, harama benzeyen
davranışta bulunmak da haramdır.
Hasta ve yolcunun ise
aynı şekilde yememeye devam etmeleri gerekmez. Çünkü bunların yemelerine
müsâade edilmesi karşılaştıkları güçlükten dolayıdır. Bunları oruçlulara
benzemeye zorlamış olsak, bu durumu (değiştirmiş ve) bozmuş oluruz. Ne var ki
hasta olsun, yolcu, hayızlı ve lohusa
olsun bunlar oruçlarını açıktan açığa yememelidirler.
Son ikisi, tan
yeri ağardıktan sonra erginlik çağına gelen çocuk ile yine tan yeri ağardıktan sonra
müslüman olan kimsedir.
Bunlar, imsak vaktinin
başlangıcı olan tan yerinin ağardığı vakitte oruç tutmakla emrolunmuş
bulunmadıklarından, tutamadıkları bu oruçları kaza etmeleri gerekmez. Bunlar o
vakit oruç tutmaya ehil bulunmadıkları için oruç tutmaları farz değildir. Ama
vaktin bir kısmı geçtikten sonra çocuk bulûğa erse ve
kâfir Müslüman olsa bunlara namaz farz olur. Çünkü bunlar vaktin namaz
kılınabilecek bir kısmına, namaz kılmaya ehil bir halde iken yetişmiş
bulunuyorlar.
Mekruh olmasının sebebi, orucun bozulmaya maruz
bırakılmış olmasındandır. Tutulan oruç, farz olsun nafile olsun bu konuda
herhangi bir fark yoktur.
Sakız ağacı (günlük, kenger vs.)den elde edilen sakızı
çiğnemek, tükrükle içeriye herhangi birşey gitmese bile mekruhtur. Çünkü sakız çiğneyeni
görenler onun birşey yediğini zannederler.
Bu şekilde insanların
yanlış anlamalarına yol açacak davranışlarda bulunmak doğru değildir. Nitekim
Peygamberimiz (Aleyhisselâm): "Allah'a ve âhiret gününe inananlar, (kendilerini) töhmet altına
sokacak davranışlardan kesinkes kaçınsınlar" buyurmuşlardır. Ali b. Ebu Tâlib (Kerremaüa-hu
vecheh) de şöyle buyurmuşlardır: "Red ve inkâr etme durumunda kalacağın bir sözü sarfetmekten sakın, isterse öne sürecek bir mazeretin bulunsun."
Eğer tükrükle birlikte içeriye birşey
gidecek olursa oruç bozulur. Tükrükle içeriye giden
şeyler üç türlüdür: İster oruçlu değilken çiğnenmiş olsun ister olmasın, sakız
siyahken içeri giden; oruçlu değilken çiğnenmemiş bulunan beyaz sakızla
(içeriye giden); oruçlu değilken çiğnenmiş ve fakat dağınıklıktan kurtulmamış
beyaz sakızdan içeriye giden şey... İçeriye birşeyin
gitmesine yol açmayan beyaz sakız, oruçlu değilken çiğnenmiş ve (dağınıklıktan
kurtularak) tamamen toplu bir hale gelmiş olan beyaz sakızdır. İşte oruçluyken
çiğnenmesi mekruh olan sakız bu sakızdır.
Yorucu bir iş de tıpkı tedavi maksadıyla vücuttan kan
çıkartmak ve kan aldırmak gibidir. Çünkü bu gibi
davranışlar orucun
bozulmasına yol açabilirler.
Bu iki şeyden
birinin halsiz düşüreceğini zannetmemek şartıyla,
Nitekim Hz. Peygamber: "Misvak kullanmak, oruçlunun en hayırlı I işlerinden
biridir" buyurmuştur. (Öte yandan) Rasûlullah (Aîeyhis&elam), % "Oruçluyken günün evvelinde de,
sonunda da misvak kullanırdı." Bu husus bilinen birşeydi.
Yine Peygamber (Aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz
-."Misvak (kullanmak) sünnettir, binâenaleyh, istediğiniz zaman misvak
kullanınız" buyurmuştur. Bu hadis-i şeriflerin hepsi göz önünde bulundurulduğunda,
günün başlangıcıyla sonu arasında bir fark bulunmadığı görülür. Ancak bir
kısmında, fark bulunmadığına dair biraz açıklamaya ihtiyaç vardır. İmam Şafiî
ise, zeval vaktinden (güneşin tepe noktasındaki | pozisyonundan batıya doğru
yönelişinden) itibaren, yani öğle vaktinin | girişinden itibaren misvak
kullanmanın mekruh olduğu görüşündedir.
Aız kelimesi Arap dilinde, insanın yüz yüze geldiği şeye
denir. Ramazanda 1
onıç yemeyi
günah olmaktan çıkaran ve şer'an muteber olan sekiz
arızî şey vardır ki şunlardır: (1) Hastalık, (2)
yolculuk, (3) baskıya
maruz kalmak, (4)| hamilelik, (5) emzikli bulunmak, (6) açlık, (7) susuzluk ve
(8) yaşlılık.
Pîr-i fânî demek oruç tutamayacak derecede yaşlanmış
kimse demektir. Bu gibilere "fânî" denilmesi iki sebepten dolayıdır:
Birincisi güç ve kuvvetinin fânî olmuş bulunmasından, yani gücünün gitmiş
olmasından dolayı; ikincisi ise fenaya, yani ölüme yüz tutmuş olduğundandır.
Bu hususta ölçü
şudur: Herhangi bir şeye karşılık tutulanlar değil de ramazan ve nezir orucu
gibi esastan oruç olanların yerine yaşlılık sebebiyle fidye verilebilir. Ancak kefîarete karşılık tutulan oruçların yerine fidye
verilemez. Çünkü tutulan keffâret orucu, ancak keffaretin malla karşılanamaması halinde caiz olup malla kefîarete bedel olarak tutulur.
Rivayet
olunduğuna göre Peygamber Efendimiz (Suttallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurmuşlardır: "Bir (müslüman) kardeşinin hatırına (nafile) orucunu bozan
kimseye, bin günlük (nafile) oruç sevabı verilir. (Bozduğu) bir günlük (nafile)
orucu kaza eden kimseye de iki bin günlük (nafile) oruç sevabı verilir,"
Müellif merhumun büyük müjde diye işaret ettiği şey, işte. bu hadis-i şerifte
gecen büyük sevaptır.
Bunun sebebi, bu beş günde tutulan orucun bozulması emrolunduğu ve| tamamlanmasının caiz olmadığı içindir.
Çünkü özellikle bu günlerini herhangi birinde oruç tutmaya başlamak,
yasaklanmış birşeyi irtikâb
etmekl ve Allah'ın ziyafetine yüz çevirmek
olacağından (bu günlerde başlanılan bir)| orucun bozulması emrolunmuştur.
Ebû Yûsuf ile Muhammed ise, bozulan| bu orucun kazası
lâzım geldiği görüşündedirler. Çünkü bir ibâdete başlan dığında
tıpkı nezir gibi ve mekruh vakitlerde başlanılan namazlar gibi
namaza
başlamak arasındaki farkın Ebû Hanîfe'ye
göre sebebi, başlanılan bir ibâdetin tamamlanması vacip
bağlayıcı
olur, (yani tamamlanması gerekir). Bu günlerin herhangi birinde oruca başlamak
ile mekruh vakitlerde
olduğu
ve bozulduğunda kaza edilmesi de bu vücûba bağlı
olduğu içindir; ama bu günlerin herhangi birinde
oruca başlayanların
oruçlarını tamamlamaları vacip değildir.