Muhammed Alâaddin bin Ali bin Muhammed
bin Ali bin Abdurrahman Haskefî, Hans-ı Keyfa'lıdır... Bu yer
Diyarbakır'da Dicle üzerinde İbni Ömer adasıyla Meyyafarıkin
(Silvan) arasındadır.
Kaideye göre ismi mensubu hasni
gelmeli idi. Nitekim öyle diyenler de olmuştur. Fakat ulema iki isme
nisbet edecekleri vakit birini diğerine izafet yapar ve bunları bir
isim haline getirerek ism-i mensûbu ondan meydana getirirler.
Haskefi denilmesi bundandır. Nitekim Abdul-lah'ın ism-i mensûbunda
Abdelî, Abd-i Şems'in mensûbunda da Abşemî derler. Haskefî evvelâ
Şam'daki Benî Ümeyye Camiinde imamlık, sonra Dımeşk'te beş sene
müftülük yapmıştır. Muhibbî'nin tarihinde beyan Olduğuna göre fetva
hususunda son derece dikkatli davranırmış, verdiği fetvalar arasında
sahih olmayan bir şeye rastlanmamıştır.
Haskefî fıkıhta ve diğer ilimlerde
telifat sahibi bir zattır. Telifatından biri tercemesini yaptığımız
Dürrü'l-Muhtar'dır. Bu eserde gösterdiği inceliklerden dolayı İBNİ
ÂBİDİN zaman zaman kendisini takdir ve methediyor. Onun fazilet ve
irfanını hocalarıyla zamanının uleması dahi takdir etmişlerdir.
Şeyhi Hayreddin Remlî verdiği icazetnamede, "Bana öyle sualler
sormaya başladı ki, bunlardan onun rivayet hususundaki kemalini ve
melekesinin genişliğini anladım. Kendisine kısa cevap verdim. Daha
âlâsını istedi. Ziyade ettim. O da ziyade istedi ..............."
diyor.
Tilmizi Muhibbî O'nun hakkında şunları
söylemiştir: "Haskefî, âlim, muhaddis, fakih ve nahivci bir zattı.
Ezberi ve rivayeti çoktu. Hatip, fasîh, takrir ve tahriri güzeldi,
(1088) yılının şevvâl ayında 63 yaşında vefat ederek Babis-Sağîr
kabristanına defnedildi".
Eserlerinden bazıları: Mültekâ şerhi,
Usûl-ü fıkıhtan Menâr şerhi, mahivden Katru'n-Nedâ şeyhi, muhtasar
Fetâvâ's-Sofiyye, Sahih-i Buhârî'ye ta'lîka, Bakara suresinden
İsrâ'ya kadar Tefsir-i Beyzâvi'ye ta'lîka, Dürer hâşiyeleri ve diğer
bir çok risale ve makalelerdir.