Hz. Peygamber'in amcası, Şehidlerin efendisi.
Künyesi; Ebn Ya'la veya Ebû Ammâre; Lakabı; Esedullah
(Allah'ın Aslanı)dır. Babası Abdulmuttalib, annesi Hâle'dir.
Hz. Hamza, Peygamberimizin amcalarının en küçüğüdür.
Doğumdan bir kaç gün sonra, Peygamberimizi emziren Ebû Lebeb'in câriyesi
Süveybe daha önceleri Hz. Hamza'yı da emzirmiş olduğundan, Hamza
Peygamberimizin süt kardeşi idi.
Hz. Hamza, orta boylu, güçlü kuvvetli, heybetli, onurlu
bir sahabîdir. Hz. Hamza (r.a) iyi bir avcı, keskin nişancı, Kureyş'in en
şereflilerindendir. Mazlumlara yardım etmeyi seven cesur bir savaşçıydı. Av
dönüşü evine gitmeden Ka'be'yi tavaf edecek kadar kutsal kabul ettiği
değerlere saygılı, karşılaştığı şahıslara selâm verip sohbet etmesini seven
mürüvvetli bir insandı. Onun gençlik dönemine ait bilgilerimiz yok denecek
kadar azdır (İbnu'l-Esîr, İsdit'l-Gâbe, II, 52).
Peygamberimiz yakınlarına İslâm'ı tebliğ etmiş olmasına
rağmen, Hz. Hamza henüz müslüman olmamıştı. Ebû Cehil'in Peygamberimize
yaptığı bir hakaret sonucunda müslüman olmuştur. Peygamberimiz bir gün Safâ
tepesinde iken Ebû Cehil ve arkadaşları onun yanına gelirler. Ebû Cehil
Peygamberimize hakaret eder. Abdullah b. Cüdâ'nın câriyesi bu olayı seyredin
av dönüşü Kabe'ye uğramayı âdet edinen Hz. Hamza'ya anlatır. Hz. Hamza, eve
gitmeden Ebû Cehil'in yanına uğrayarak elindeki yayı Ebû Cehil'in kafasına
çalar, başını yaralar ve hakaret eder. Bir gün sonra da Allah Rasûlünün
yanına giderek (Bi'set'ten iki yol sonra) müslüman olur.
Hz. Hamza'nın müslüman olması Peygamberimizi çok
sevindirmiştir. Onun İslâm'a girmesiyle müslümanlar güçlendi. Müşrikler
rahatsız oldular.
Mekke müşrikleri, hicretten sonra da rahat durmadılar.
Peygamberimizin ve müslümanların Medine'den çıkarılması için Abdullah b.
Übeyy, Hazreç ve Evs kabilesi müşrikleriyle ilişki kurdular. Müslümanların
hac yollarını da kapadılar.
Müşriklerin gözlerini korkutmak, Şam ticaret yollarını
keserek onları sıkıntıya düşürmek gerekiyordu. Peygamberimiz bu amaçla Hz.
Hamza'yı Sifu'l-Bahr'a gönderdi. Otuz kişilik bir kuvvetle Hz. Hamza
belirtilen yere vardı. Müşriklerin kervam Sifu'l-Bahra gelmişti. Kervanda
Ebû Cehil de bulunuyordu. Üçyüz kişilik bir kuvvetleri vardı.
Hz. Hamza, müşriklerle çarpışmak istiyordu. Yanında
bulunan müslümanlar da aynı duyguyu yaşıyorlardı.
Henüz müşrik olan Mecdi b. Amr b. Cühenî bu iki grubun
arasına girdi. Hem müslümanlarla hem de müşriklerle görüştü. Sonunda iki
tarafı çarpışmaktan vazgeçirdi.
Bundan Sonra Hz. Hamza'yı Bedir savaşında görüyoruz.
Bedir savaşında Utbe, Vefid, Şeybe meydana çıktılar. Çarpışmak için er
dilediler. Hz. Hamza, Şeybe ile çarpıştı. Bir hamlede Şeybe'yi öldürdü. Daha
sonra Utbe'yi ve Tuayma b. Adiyy'i öldürdü.
Hz. Hamza, Bedir savaşında kahramanca savaştı. Allah ve
Rasûlünün hoşnutluğunu kazandı.
Bedir savaşında Hz. Hamza (r.a)'nın etkinliği ileri
boyutlara ulaştı ve müşriklere karşı amansız bir savaş verdi.
Hârisû't-Temîmî, HzHamza'nın Bedir'deki durumunu anlatan bir rivayetinde
şöyle diyor: "Hamza b. Apdülmuttalib(r.a)'in, Bedir savaşında üzerinde, deve
kuşu olan kim" diye sordu. "Hamza b. Abdulmuttalib" diye cevap verildi. O
müşrik: "Ne yaptıysa O bize yaptı" diye mırıldandı" (M. Yusuf Kandehlevi,
Hadislerle müslümanlık, ll, 553).
Hz. Hamza, Bedir Savaşını mütekaib Kaynukoğulları
gazvesine katıldı.
Peygamber Medine'ye geldiğinde Yahudilerle anlaşma
yapmıştı. Yahudiler, Bedir savaşını müslümanların kazanmasını
hazmedemediler.
"Siz savaşın ne demek olduğunu bilmeyen adamlarla
çarpıştınız" dediler. Savaş için fırsat kollamaya başladılar.
Kaynuka gazvesi'nin genel sebebi bir kadına karşı yapılan
terbiyesizliktir. Kadıncağız bazı eşyalarını Kaynuka pazarında sattıktan
sonra bir kuyumcuya giriyor. Kuyumcu yahudi kadının eteğinin alt kısmını üst
kısmına bir dikenle iğneliyor. Kadıncağız ayağa kalktığında üzeri açılıyor.
Utanıyor, sıkılıyor, feryat ediyor, çevresinden yardım istiyor. Kadının
yardımına koşan müslümanlar Yahudiyi öldürüyor. Yahudiler de müslümanın
başına üşüşüyorlar ve onu şehid ediyorlar.
Öldürülen müslümanın akrabaları Peygamberimizden yardım
istiyorlar. Bunun üzerine-Peygamberimiz Yahudilerden antlaşmanın
yenilenmesini istedi. Yahudiler Peygamberimizin bu isteğini reddettiler.
Bu olay üzerine Peygamberimiz beyaz sancağım Hz.
Hamza'nın eline verip Kaynukaoğullarının üzerine gönderdi. Kaynukaoğulları
Yahudileri bekledikleri yardıma kavuşamayınca teslim olmak zorunda kaldılar.
Bedir savaşı'nın acısını unutmayan Kureyşliler yeniden
savaş için hazırlığa başladılar. Bir yıl önceki kervanın gelirini savaş için
harcamaya karar verdiler. Savaş için değişik müşrik kabilelerden yardım
isteyerek büyük bir kuvvet oluşturdular.
Bu kez de Kureyş'in kadınları da katılacaktı. Bedir
Savaşı'nın bozgunla bitmesi sebebiyle müşrik kadınlar erkeklerini
suçluyorlardı. Bedir'in matemini tutarak erkekleri savaşa teşvik
ediyorlardı.
Cübeyr b. Mut'i'nin Vahşi adında Habeşli bir kölesi
vardı. Bu köle harbe (Habeşlilere özgü bir mızrak) atmakta oldukça maharetli
idi. Hz. Hamza, Cübeyr b. Mut'im'in amcası Tuayma b. Adiyy'i Bedir savaşında
öldürmüştü. Cübeyr, amcasının acısını unutmamıştı. Kölesi Vahşi ile konuştu.
Hz. Hamza'yı öldürmesi şartıyla kendisini serbest bırakacağını bildirdi.
Peygamberimiz, Medine'nin içinde kalmayı, savunma savaşı
yapmayı düşünüyordu. Bedir Savaşı'na katılmayanlar düşmanla yüz yüze gelmek,
Medine dışında savaşmak istiyorlardı. Peygamberimiz Ashabın bu tavrı
karşısında Medine dışında savaşılmasına karar verdi.
Hz. Hamza'da Medine dışında savaşılmasına taraftardı.
Hattâ Peygamberimize "sana, kitabı indirmiş olan Allah'a yemine eder, and
içerim ki, bu kılıcıma Medine dışında Kureyş müşrikleriyle çarpışmadıkça
yemek yemeyeceğim" demişti.
Hz. Hamza Cuma günü oruçlu idi. Cumartesi müşriklerle
karşılaştığı zaman da oruçlu bulunuyordu.
Peygamberimiz, sabahleyin "Rüyada, meleklerin, Hamza'yı
yıkadıklarını gördüm" diye buyurdu. Uhut bölgesine varıldı, orduya savaş
düzeni verildi. Kureyş'in birinci bayraktarı Talha b. Ebî Talha, Hz. Ali
tarafından, ikinci bayraktarı Osman b: Ebî Talha da Hz. Hamza tarafından
öldürüldü. Sancaktarların ölmesi Kureyş'i şaşkına çevirdi. Sarsıldılar,
sendelediler. Halid b. Velid'in saldırıları da sonuç vermedi: Müşrikler,
kaçışmaya başladılar. Hz. Hamza Uhud günü "ben Allah'ın Arslanıyım" diyerek
kıhç salladı. Sâfvân, Hz. Hamza'yı savaşırken görüyor, "Ben, bugüne kadar
kavmini öldürmeye onun kadar hırslı bir kimse daha görmedim" buyuruyor. Uhud
savaşında müşriklerin çoğunu Hz. Hamza öldürmüştür.
Kureyşliler bozguna uğrayıp kaçmaya başlayınca
Peygamberimiz tarafından görevlendirilen okçular yerlerini bırakmaya
başladılar. Birbirlerine "ne duruyorsunuz? Allah, düşmanı bozguna uğrattı.
Siz de, müşriklerin ordugahına giriniz. Kardeşlerinizle birlikte ganimet
toplayınız" dediler. Diğer bir kısmı bu teklife itiraz ettiler. "Siz
Rasûlullah'ın: Bizi arkamızdan koruyunuz! Sakın yerinizden ayrılmayınız!
Bizim öldürüldüğümüzü görürseniz de yardımımıza koşmayınız! Ganimet
topladığımızı görürseniz de, bize katılmayınız! Bizi arkamızdan koruyunuz"
buyurduğunu bilmiyor musunuz?" dediler.
Okçular, komutanları Abdullah b. Cübeyr'i dinlemediler;
"ganimetten nasibimizi alacağız" diyerek yerlerini terkettiler. Abdullah b.
Cübeyr'in yanında çok az bir kuvvetin kaldığını gören Halid b. Velid bu
fırsatı değerlendirmek istedi. Kuvvetlerini bir araya topladı, okçuların
üzerine yürüdü. Abdullah b. Cübeyr, kendilerine doğru bir kuvvetin geldiğini
görünce arkadaşlarına dağılmamalarını söyledi. Müslüman okçular, üzerlerine
gelen Kureyş müşriklerini ok yağmuruna tuttular. Okları bitinceye kadar
kahramanca savaştılar. Abdullah b. Cübeyr, okları bitince mızrağı ile
savaştı. daha sonra kılıcını kınından sıyırdı. Şehid düşünceye kadar
çarpıştı. Diğerleri de aynı şekilde savaştılar. Kureyş'in süvarileri
insanlığa yakışmayan bir davranışla Abdullah b. Cübeyr'in karnını deştiler,
barsaklarını döktüler.
Okçuların yerlerini bırakması, kalan kısmının şehid
edilmesiyle müslümanlar gâfil avlandılar. Hem arkadan, hem önden
kuşatıldılar. Müslümanlar şaşkınlıkla birbirlerine kılıç sallamaya
başladılar.
Hâris b. Amr kızı ile Utbe'nin kızı Hind de Hz. Hamza'yı
öldürmesi için Vahşi'yi. teşvik ediyorlardı. Vahşi, açık dövüşmekten
korkuyor, gizli dövüşmeyi tercih ediyordu.
Vahşi, Uhud Savaşındaki durumu şöyle açıklıyor: "Halk
arasında Ali'yi aradım. Çok uyanık, girişken, çevik, çekingen ve etrafına
çok bakınan bir adamdı. Kendi kendime:"benim aradığım adam bu değildir"
dedim. O sırada Hamza'yı gördüm. Halkı kasıp kavuruyor, kesip biçiyordu.
Fırsat kollamak için kayanın arkasına gizlendim. Bir ara Şiba'b. Ümmü Emmâr
"var mı benle çarpışacak bir yiğit' diyerek meydan okuyordu. Hamza ona:
"Allah ve Rasûlüne sen misin meydan okuyan' dedi. Göz açtırmadan,
bacaklarından vurdu yere serdi. Sel suları arkalarına eriştiği sırada ayağı
kayıp düşünce mızrağımı fırlatıp attım; böğründen vurdum."
Hz. Hamza'yı Şehid eden Vahşi daha sonra bir kenara
çekilir. Hind üzerindeki takılarını çıkarır Vahşi'ye verir. Hz. Hamza'nın
yanına gelen Hind, onun burnunu, kulaklarını keser, cesedine işkence yapar,
hatta ciğerini bile çiğneyerek parçalar.
Vahşi müslüman oluşunu anlatırken: "Mekke'nin fethinden
sonra Mekke'ye gelerek Rasûl-i Ekremi gördüm. Bana dedi ki: "Sen Vahşi
misin?" Ben cevap verdim: "Evet" Hamza'yı sen mi öldürdün? buyurdular. "Öyle
oldu" dedim. Bunun üzerine Allah Rasûlü buyururdular ki: "bana yüzünü
göstermemen mümkün mü? Ben de çıkıp gittim. Rasûlullah'ın vefatından sonra
yalancı peygamber Müseyleme ortaya çıktı. Belki bu herifi öldürürüm de
günahımı öderim, diye düşündüm. Müslûmanlarla birlikte Yemâme'ye gittim ve
bildiğiniz gibi Mûseyleme'yi öldürdüm (Sahihi Buharî, V, 36, 37).
Allah Rasûlünün Hz. Hamza'ya derin bir sevgisi vardı. Bu
sevgiden dolayı elinde olmayarak "Vahşi"ye karşı olumsuz bir tutum içinde
olmaktan da çekiniyordu. Bu sebeple de Vahşi'yi görmek istememişti.
Peygamberimiz, Hz. Hamza'nın şehit olduğunu öğrenince
onun başı ucuna gelir ve dua eder. Hz. Hamza, kız kardeşi Safiyye'nin
getirdiği bir hırka ile kefenlendi. Peygamberimiz, amcası Hamzâ'nın cenaze
namazını kıldırdı. Hz. Hamza, Uhud'a defnedildi.
Hz. Peygamber'den iki veya dört yaş büyük olan Hamza,
öldürüldüğünde elli yedi yaşında idi. Hz. Peygamber (s.a.s) öldürülen her
şehid ile beraber Hamza'nın namazını tekrarlamış; o gün yetmiş iki defa onun
cenaze namazını kıldırmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s)'in ilk cenaze namazı
kıldığı şehidin de Hz. Hamza olduğu söylenmiştir. Hz. Hamza'nın eşi,
çocukları Medine'de olmadığı için şehâdetine ağlanmamış bunu gören Hz.
Peygamber "Hamza'nın niye ağlayanları yok" buyurmuştur. Bunu duyan Ensâr
önce Hamza için sonra kendi şehidleri için ağlamaya başlıyorlar. Tarihçi
Vâkıdî (V. 207/223) benim zamanıma kadar bu adet devam etmekteydi diye
naklediyor (İbnü'l-Esir, Usdü'l-Gâbe, II, 51, 55).
Hz. Hamza, bir gün Peygamber Efendimize gelerek Cebraîl
(a.s)'ı asli yapısıyla görmek istediğini bildirdi. Peygamberimiz, Hz.
Hamza'ya "O'nu görmeye dayanabilir misin?" diye sordu. Hz. Hamza, "Evet,
dayanabilirim" diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz "otur,
öyleyse" buyurdular. Cebrail (a.s.) müşriklerin Kâbe'yi tavaf edecekleri
zaman elbiselerini üzerine koymakta oldukları kütüğe indi. Peygamberimiz Hz.
Hamza'ya "Kaldır gözünü, bak" dedi. Hz. Hamza'ya bakıp, Cebrail'in zebercede
yeşil cevhere benzeyen ayaklarını görünce bayıldı. Arkasının üzerine düştü.
Bu olayı İbn Sa'd Tabakat'ında anlatmaktadır.
Hz. Hamza Peygamber (s.a.s)'den şu hadisi rivâyet
etmiştir: "Şu duayı hiç bırakmayın; "Allahümme inni es'eluke bismike'l-a'zam
ve rıdvânıke'lekber" (İbn Esîr, Usdü'l-Gâbe, II, 55).
Bekir SAĞLAM