ـ1ـ عن جابر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]بَيْنَا نَحْنُ نُصَلِّى مَعَ
النَّبىِّ # إذْ أقْبَلَتْ عِيرٌ تَحْمِلُ طَعَاماً فَالْتَفَتُوا إليْهَا
حَتّى مَابَقِىَ مَعَ النَّبِىِّ # إَّ اثْنَا عَشَرَ رَجًُ، مِنْهُمْ أبُو
بَكْرٍ وَعُمَرُ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما. فَنَزلَتْ: وَإذَا رَأوْا تِجَارَةً
أوْ لَهْواً انْفَضُّوا إلَيْهَا وتَرَكُوكَ قَائِماً اŒية[. أخرجه الشيخان
والترمذى.وفي رواية: أنَّهُ كانَ قَائماً يَخْطُبُ وَذَكَرَ نَحْوَهُ .
1.(831)-
Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'le birlikte namaz kılarken yiyecek maddesi taşıyan bir kervan
geldi. Cemaatte bulunanlar, (camiyi bırakıp) kervanı karşılamaya koştular.
Câmide on iki kişi kaldı. Hz. Ebu Bekir ve Ömer (radıyallahu anhümâ)
kalanlar arasındaydı. Bu durum üzerine şu âyet nâzil oldu. (meâlen): "Onlar
bir ticâret, yahud bir oyun, bir eğlence gördükleri zaman ona yönelip
dağıldılar. Seni ayakta bıraktılar. De ki: Allah nezdindeki (sevab,
mü'minler için) eğlenceden de, ticâretten de hayırlıdır. Allah, rızık
verenlerin en hayırlısıdır" (Cum'a, 11). [Buharî, Tefsir, Cum'a 2, Büyû 6,
Cum'a 38; Müslim, Cum'a 36, (863); Tirmizî, Tefsir, Cum'a, (3308).]
AÇIKLAMA:
Hadisin buradaki vechi, vak'anın namaz
sırasında olduğunu ifade ediyor. Ancak başka vecihlerinde hutbe arasında
olduğu belirtilir. Yâni, bir cum'a günü, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) cum'a namazının hutbesini okumak üzere minbere çıktığı vakit,
hitabet esnasında Medine'ye kervan geliyor. Tabii ki kervanın gelişi mutad
olarak belli bir alayiş ve gürültü, neş'e çığlıklarıyla karşılanmaktadır.
Âyet-i kerimenin belirttiği üzere, hutbe
dinleyen cemaatten pekçoğu, eski alışkanlıklarının sevkiyle, hutbeyi bırakıp
kervanı karşılamaya koşarlar. Cenab-ı Hakk, vahiyde görüldüğü üzere, bu
davranışları sebebiyle Ashab'ı itab etmiştir.
Bir rivayette, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in de: "Nefsimi kudret elinde tutan Zât'a yemin olsun, şâyet
herkes gitmiş ve (hutbeyi) dinleyen kimse kalmamış olsaydı vâdiden
üzerinize ateşten bir sel gelecekti" diyerek bu davranışın fenalığını dile
getirmiştir.
Mukâtil İbnu Hayyan'ın ifadesine göre, bu
kervan henüz Müslüman olmamış bulunan Dıhye İbnu Halîfe'ye aittir ve
Medine'ye girerken davul çalınmıştır.
Âlimlerimiz, hutbenin ayakta okunacağı
hakkında âyetten delil çıkarmışlardır. Ancak, rivayetler, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in, namazdan önce okuduğu hutbeyi, iki kısma ayırdığını, iki hutbe
arasında bir miktar oturduğunu tasrih ederler.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e ve
sünnetine saygı ve bağlılıkta zirveyi tutan Ashab'tan bu davranışın sâdırı,
onların yüceliğine gölge düşürmez. Zira, kaydettiğimiz üzere, vak'a Ashâb'ın
İslâmî âdâb üzere terbiye dönemine aittir. Bunun başka örneklerine gerek
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şahsı ve gerekse Ashab hakkında
Kur'ân-ı Kerim'de rastlamaktayız.
Kur'ân-ı Kerim'in bu vak'aya âyetlerinde yer
vermesinden, alışkanlıkların, maddî temayül ve mülâhazaların uyanık bir şuur
halinde değerlendirilmemeleri hâlinde, insan üzerinde ne derece hâkim
olduğuna, bu fıtrî zaafın iman ve İslâm'a bağlılıkta zirveyi tutan Ashâb'ta
bile cârî olduğuna, binâenaleyh bu beşerî zaafın her zaman nazardan uzak
tutulmaması gerektiğine dair bir ders ve bir uyarı görmekteyiz.