Hul' ve hal' giyilmiş bir elbiseyi çıkarmak mânasındadır. Ancak hul', bir nevi
boşanmayı ifadede ıstılah olmuştur. Muhâlaa kelimesi de aynı mânada kullanılır.
Karı ile koca, aralarındaki ilginin fazlalığı sebebiyle, bizzat âyet-i kerimenin
nassıyla (Bakara 187) birbirlerine libas (giysi) olarak tavsif ve telâkki
edilmişlerdir. Şu hâlde boşanma, bu elbisenin çıkarılmasına teşbih edilerek hul'
denmiştir.
Hul' boşanmanın bir nev'idir. Daha ziyade kadının boşanma talebinin erkek
tarafından kabul edilmesiyle vukua gelen boşanmayı ifade eder. Boşanma yetkisi
normalde erkeğin elinde bulunması sebebiyle, kadın, bir ivâz (karşılık)
mukabilinde kocasını boşanmaya ikna etmiştir. Mesela mehr-i muacceli iade eder,
mehr-i müeccelinden vazgeçer veya belli bir meblağda anlaşır. Şu halde kocanın,
zevcesine: "Şu kadar meblağ mukabilinde seni hul' ettim" demesi durumunda
zevcenin "kabul eyledim" demesi ile boşanma tahakkuk eder.
Hul' muamelesi emir sigasıyla da olabilir. Şöyle ki koca, hanımına: "Nefsini şu
kadar meblağ mukabilinde hul' et" der, zevece de "hul' ettim" derse, boşanma
tamam olur.
Boşanma bu muhtevâda (yani kadının, kocayı bir ivaz mukabili boşanmaya razı
etmesi suretinde) olmak şartıyla, başka kelimeler de kullanılabilir. Mesela koca
zevcesine: "Nefsini mehrin mukabilinde sana bey' ettim (sattım) dese, öbürü de,
"iştira ettim (satın aldım)" dese boşanma gerçekleşir.
Mevzu ile alâkalı teferruat, fıkıh kitaplarının talâkla ilgili bölümlerinde yer
alır. Burada şunu belirtmek isteriz: Hul' suretiyle boşanmanın meşruiyeti
hususunda ulemânın icmaı mevcuttur. Zira Kur'ân-ı Kerim'de bunun cevazını ifade
eden âyet mevcuttur."
Boşanma iki defadır. Ondan sonrası ya iyilikle tutmak, ya güzellikle salmaktır.
Ey zevcler, onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi (mehri) geri almanız size
helâl olmaz. Meğer ki erkekle kadın Allah'ın sınırlarını (evlilik haklarını)
ayakta tutamayacaklarından korkmuş, (ümidlerini kesmiş) olsunlar. Eğer bu
suretle siz de onların (zevc ve zevcenin) Allah'ın sınırlarını hakkıyla muhâfaza
ve îfa edemeyeceklerinden korkarsanız o halde (kadının serbest boşanması için)
fidye vermesinde ikisi üzerinde de vebal yoktur..." (Bakara 229).
Âyet, önce normal boşanmalarda kadına verileni geri almayı yasaklar. Ancak kadın
ve kocanın birbirlerine karşı evliliğin getirdiği vazifeleri yerine
getiremeyeceklerinden korkulması halinde, kadının fidye diye ifade edilen bir
nevi boşanma tazminatı ödeyerek boşanmasını tecviz etmekle, hul' suretiyle
boşanmaya yer verir ve başlıca şartını belirtir.
Âlimler, bu korku halinin, kadının, erkekten gerek hulken ve gerekse halken,
yâni ahlâk yönüyle veya yaratılış yönüyle nefret duymasıyla tahakkuk edeceğini
belirtirler. Misal olarak kadının: "Senin için cünüblükten yıkanmayacağım"
sözünü kaydederler. Böyle bir sözün boşanmayı tecviz eden bir nefreti ifade
ettiğini söylerler. Şu halde dinimiz, kadın böyle bir gerekçeyle boşanma
hususunda ısrar ettiği takdirde, erkek kadından memnun da olsa, ivaz ödemek
kaydıyla boşanmasını tecviz etmektedir. Bazı âlimler "gereklidir" demiştir.
İvazın miktarı tesbit edilmemiştir. Mehirden vazgeçmek suretiyle olabileceği
gibi, erkek, verdiğinden fazlasını da isteyebilir.
Buhârî'nin kaydettiği bir rivayete göre, Hz. Osman: "Saç tokasına varıncaya
kadar her şeyi geri alabilir" demiştir. Ulemâ: "Verilen her şeyi almak dinen
caiz ise de, mürüvvete yakışmaz" diye hükmetmiştir. Ebû Kılâbe, Muhammed İbnu
Sîrin gibi bâzıları da: "Kadınla bir yabancı erkek görmedikçe, kocanın ivaz
alması caiz değildir" görüşündedir. Ancak Cumhur âyeti ve sünnetteki tatbîkatı
esas almıştır.
ـ1ـ عن ثوبان رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قال رسولُ اللّه #: أيُّمَا امْرَأةٍ
اخْتَلَعَتْ مِنْ زَوْجِهَا مِنْ غَيْرِ مَا بَأسٍ لَمْ تُرَحْ رَائحَةَ
الجَنَّةِ[. أخرجه الترمذى.وفي أخرى ‘بى داود: ]أيُّمَا امْرَأةٍ سَألَتْ مِنْ
زَوْجِهَا طََقَهَا، وَذَكَرَ نَحْوَهُ[.وفي أخرى للنسائى عن أبى هريرة رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُ: ]إنَّ المُخْتَلِعَاتِ هُنَّ المُنَافِقَاتُ[.
1. (1747)-
Sevbân (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki:
"Ciddi bir sebep olmadan, kocasından hul' yoluyla boşanan kadın, cennetin
kokusunu alamaz." [Tirmizî,Talâk 11, (1186, 1187); Ebû Dâvud, Talâk 18, (2226);
Nesâî, Talâk 34, (6, 168). Ebû Dâvud'un bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Hangi
kadın zevcesinden boşanma taleb ederse..." Ebû Hüreyre'nin Nesâî'de gelen bir
rivayetinde: "Kocasından hul' suretiyle boşanan kadınlar (günahça) münâfıklar
gibidir" buyurulmuştur.]
AÇIKLAMA:
1- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
اَبْغََضُ الْحََلِ اِلَى اللّهِ الطََّقُ
"Allah'ın en çok nefret ettiği helâl, boşanmadır" buyurmuştur.
Evet dinimiz, Hıristiyanlığın aksine, boşanmayı helâl ve meşru kılmıştır. Ama
tecviz etmemiştir. Karı ve koca her iki taraf birbirlerinde gördükleri hoşlarına
gitmeyen hususlara sabrederek basit şeylerden boşanmaya tevessül etmemeleri
gerekir. Bu meselede kadınlar daha hissî, daha aceleci, daha çabuk boşanma
yolları arayabilecekleri için, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onları
zikrederek meselenin kerâhetine parmak basmaktadır. Hul', kadının teklifi
üzerine vukua gelen boşanma olduğu için, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
burada kadını mevzubahis etmiştir. Sebepsiz kadın boşayan erkeklerin durumu
farklı olmamalıdır.
2- Hadis muhâlaa suretiyle boşanan kadınları bu işten zecretmek maksadıyla
mübâlağalı bir üslubla gelmiştir. Bu durumdaki kadınların cennete girmeyeceği
hükmü çıkarılmaz. Mamafih "girse bile kokusunu alamaz" te'vili de yapılmıştır.
ـ2ـ وعن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما: ]أنَّ امْرَأةَ)ـ1( ثَابِتِ بْنِ قَيْسِ
بْن شَمَّاسٍ أتَتْ رسولَ اللّهِ #، فَقَالَتْ لَهُ: مَا أعْتِبُ عَلَى ثَابِتٍ في
خُلقٍ وََ دِينٍ، وَلكِنِّى أكْرَهُ الْكُفْرَ في ا“سَْمِ: تَعْنِى تَبْغَضُهُ،
فقَالَ #: أتَرُدِّينَ عَلَيْهِ حَدِيقَتَهُ؟ قالَتْ نَعَمْ، فقَالَ #: اقْبَلِ
الحَدِيقَةَ وَطَلِّقْهَا تَطْلِيقَةً[. أخرجه البخارى والنسائى.»الحَدِيقَةُ«:
البستان من النخل إذا كان عليه حائط.
2. (1748)-
İbnu Abbâs (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Sâbit İbnu Kays İbni Şemmâs
(radıyallâhu anh)'ın hanımı Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelerek:
"Ben Sâbit'i ahlâk ve diyanetinden dolayı itab etmiyorum. Ancak İslâm'da küfre
düşmekten korkuyorum -bu sözüyle nefret ettiğini söylemek istedi-" dedi.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"(Mehir olarak aldığın) bahçesini iade eder misin?" diye sordu. Kadın:
"Evet!" deyince, Sâbit'e:
"Bahçeyi al ve onu boşa!" dedi. [Buhârî, Talak 12; Nesâî, Talâk 34, (6, 169);
İbnu Mâce, Talak 22, (2056).]
AÇIKLAMA:
Bu rivayet, hul'un meşruiyyetine sünnetten bir örnektir. Kadın, Müslüman
olduktan sonra küfre düşmekten korktuğunu ifade etmiştir. Ulemâya göre, bu söz
"kadını imana girdikten sonra tekrar küfre düşmesine sebep olabilecek ciddi bir
nefret hâlinin ifadesidir ve bu, fiilen de mümkündür." "Müslüman olduktan sonra
küfre yakışan bir ahlâka düşme korkusu da olabilir" diye de yorumlanmıştır. Her
iki durumda da boşanmaları gerekmektedir. Bu sebeple Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm) mehir olarak kadına verilenleri, erkeğe iâde
ettirdikten sonra boşamasını emretmiştir.
ـ3ـ وعن نافع عن موة لصفية)ـ1( رَضِىَ اللّهُ عَنْها: ]أنَّهَا اخْتَلَعَتْ مِنْ
زَوْجِهَا بِكلِّ شَئٍ لَهَا فَلَمْ يُنْكِرْ ذَلِكَ ابْنُ عُمَرَ رَضِىَ اللّهُ
عَنْهما[. أخرجه مالك .
3. (1749)-
Nâfi, Safiyye (radıyallâhu anhâ)'nin bir azadlısından rivayet etmiştir: "Safiyye,
kendine ait ne varsa hepsini vermek karşılığında kocasından ayrılmıştır da İbnu
Ömer (radıyallâhu anhümâ) bunu yadırgamamıştır." [Muvatta, Talak 32, (2, 565).]