Kütübü Sitte

DÖRDÜNCÜ BÂB

 

KAZF (İFTİRA) HADDİ

 

ـ1ـ  عن عائشة رَضِىَ اللّهُ عَنْها قالت: ]لَمّا نَزَلَ عُذْرِى قَامَ رسولُ اللّهِ # عَلى المِنْبَرِ فَذَكَرَ ذلِكَ وَتََ ـ تَعْنِى القُرْآنَ ـ فَلَمَّا نَزَلَ مِنَ المِنْبَر أمَرَ بِرَجُلَيْنِ وَالمَرأةِ فَضُرِبُوا حَدَّهُمْ، تَعْنى حَسَّانَ بْنَ ثَابِتٍ، وَمِسْطَحَ بْنَ أثَاثَةَ، وَحَمْنَةَ بِنْتََ جَحْشٍ[. أخرجه أبو داود .

 

1. (1621)- Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Maruz kaldığım iftiradan beni temize çıkaran vahiy indiği zaman, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) minbere çıkıp, durumu hatırlattı ve ilgili âyeti (Nur 11-23) tilavet buyurdu. Minberden inince iki erkek ve bir kadına kazf haddi vurulmasını emretti. Ve derhal icra edildi. Burada hadd icra edilen şahıslar Hassân İbnu Sâbit, Mistah İbnu Üsâse ve Hamnâ Bintu Cahş (radıyallâhu anhüm) idi." [Ebû Dâvud, Hudud 35, (4474, 4475).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) kendisine yapılan iftiradan beraetini ifade eden vahyi özür kelimesiyle ifade ediyor: "İftiradan berî olduğumu ifade eden âyet, vahiy geldiği zaman" demeyip, "özrüm indiği zaman" diyor. Tercümeyi kastedilen mânaya göre yaptık.

2- Hz. Aişe'ye iftira (İfk) hâdisesini 715 numaralı hadiste bütün teferruatıyla anlattığımız için oraya müracaatı tavsiye ediyor, burada  tekrar anlatmıyoruz.[2]

 

ـ2ـ وعن أبى الزناد رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]جَلَدَ عُمَرُ بْنُ عَبْدِالْعَزِيز رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ عَبْداً في فِرْيَةٍ ثَمَانِينَ. قالَ أبُو الزِّنَادِ: فَسألتُ عَبْدَ اللّهِ بْنَ عَامِرِ بْنَ رَبِيعَةَ عَنْ ذلِكَ فقَالَ: أدْرَكْتُ عُمَرَ بْنَ الخَطَّابِ، وَعُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ، وَالخُلَفَاءَ، وَهَلُمَّ جَرَّا فَمَا رَأيْتُ أحَداً جَلَدَ عَبْداً في فِرْيَةٍ أكْثَرَ مِنْ أرْبَعِينَ[. أخرجه مالك.

 

2. (1622)- Ebû'z-Zinâd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ömer İbnu Abdilaziz (radıyallâhu anh) iftira sebebiyle bir köleye seksen sopa vurdu. Ebû'z-Zinâd der ki: "Bu hüküm hakkında, Abdullah İbnu Âmir İbni Rebîa'ya sordum. Bana şu cevabı verdi:

"- Ben, Osman İbnu Affân ve arkadan gelen diğer halifelerin zamanlarına yetiştim, hiç birisinin iftira sebebiyle köleye kırktan fazla vurduğunu görmedim!" [Muvatta, Hudud 17, (2, 828).][3]

 

AÇIKLAMA:

 

Zürkânî der ki: "Bu rivâyet, selefin iftira için seksen sopa  hükmünü hür kimselere tatbik ettiklerine delildir. Selefi buna sevkeden şu âyet-i kerimedir:    فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِ  "Cariyelere, muhsan olan kadınlara terettüp eden azabın yarısı vardır" buyurmaktadır.[4]

 

ـ3ـ عن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: إذَا قَالَ رَجُلٌ لِرَجُلٍ يَايَهُودِىُّ: فاضْرِبُوهُ عِشْرِينَ، فإنْ قال يَا مُخَنَّثُ فَمِثْلُهُ، وَمَنْ وَقَعَ عَلى ذَاتِ مَحْرَمٍ فَاقْتُلُوهُ، هَذَا إذَا عَلِمَ[. أخرجه الترمذى .

 

3. (1623)- İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir insan diğer bir insana: "Ey Yahudi" diye hitab edecek olursa  ona yirmi sopa vurun. "Ey muhannes (kadınlaşmış)" diyecek olursa yine o kadar ceza verin. Nikâhı haram olan birine, bunu bilerek muvakaa (aşk-ı memnû) yaparsa öldürün." [Tirmizî, Hudûd 28, (1462).][5]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir Müslümanın diğer bir Müslüman kardeşine onu rencide edecek hitapta bulunmamasını emretmiştir. Hatta bu meseleye âyet-i kerimenin de yer verdiğini görürüz: "Ey iman edenler, bir kavm diğer bir kavm ile alay etmesin... Birbirlerinizi kötü  lakablarla çağırmayın" (Hucurât11).

Sadedinde olduğumuz hadis, Müslümanın imanî vasfını reddedici hitaplardan kaçınmaya bilhassa dikkat çekip, bunu bir nevi iftira sayarak ciddi bir müeyyideye bağlamaktadır. Âlimler, "...Ey Yahudi!... demeyin" yasağıyla, "Ey Hıristiyan!..", "Ey Mecusi!...", "Ey kâfir!" gibi benzer hitapların da yasaklandığını anlamışlardır. Tîbî, Ey Yahudi! ifadesinde tevriye sanatı olduğunu, bu sözle küfür ve zillet kastedildiğini, çünkü "Yahudi" kelimesinin küçüklük 'e mesel olmak üzere zikredildiğini belirtir.

2- Nikâhı haram olan birisine bilerek cinsî temasta bulunmak da ölümü gerektiren bir cürümdür. Bu hadiste emir mutlaktır. Yani "Bu muvâkaayı bilerek yapan, muhsan mı, değil mi bakılmaz, öldürülür"  mânası esastır.

Ahmed İbnu Hanbel bu hadisin zâhirine göre hükmetmiştir. Başkaları, bu ifadeyi zecre hamledip böyle bir teması, diğer zinâ hâdiseleri gibi değerlendirip fail muhsansa recme, gayr-ı muhsansa celdeye mahkum etmek gerektiğini söylemişlerdir. [6]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/256.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/256.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/257.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/257.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/257.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/257-258.