Münâfıkların bir diğer faaliyeti, kritik
anlarda Müslümanları terkederek zayıf düşürmeye mâtuftu. Birinci defâ Uhud
Savaşı için Müslüman ordusu Medine'den çıkar çıkmaz, "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) tecrübeli olan kendilerini değil, tecrübesiz olan gençleri
dinliyor, onların sözlerine göre hareket ediyor" bahanesiyle orduyu
terkettiler. Böylece, 1000 kişilik ordu 700'e düşmüştü. İslâm ordusunun
uğradığı başarısızlığa bu durum her hâl ü kârda etki etmiş olmalıdır.
Kezâ Hendek Savaşı için hazırlık
çalışmalarından olmak üzere, hendekler kazılırken Müslümanları çeşitli
yollara bavşurarak oyalayıp, çalışmaları geciktirme gayretlerinden başka,
bizzat kendileri Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den izin almaksızın
işi bırakıp habersizce evlerine dönüyorlardı. Kezâ, Hendek Savaşı sırasında
Müslümanlar şehirde muhâsara edilmiş durumda iken, savaşı terk etmek için
mantıksız bahâneler uydurarak Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e
başvuruyorlardı. Meselâ: "Evlerimize gitmek için bize izin ver, zira
evlerimiz müdâfaasızdır" diyorlardı. Kur'ân-ı Kerim bu mürâcaatlardaki
hakiki gayenin "kaçmak" olduğunu bildirmektedir (Ahzâb 12).
Bizanslılara karşı bir nevi kuvvet gösterisi
yaparak, bütün Ortadoğu ve Arap Yarımadası'nda Müslümanların moralini
takviye etmek, muhâlif ve mütereddidler üzerinde sindirme tesiri sağlamak
gayesini güden Tebük seferine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bütün
Müslümanların katılmasını istiyor, daha önceki seferlerin hiçbirinde olmayan
bir ısrârla, sayıca mümkün mertebe çokluğa ehemmiyet veriyordu. Abdullâh
İbnu Übey, Yahudi ve Araplardan müteşekkil müttefikleriyle birlikte, sefere
katılmak üzere hazırlığa başladı ve Seniyyetü'l-Vedâ tepesine kamp kurdu.
Fakat, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) yola çıkar çıkmaz oldukları
yerde kalıp, sefere katılmadılar.