Kütübü Sitte

MUTAFFİFÎN SÛRESİ

 

ـ1ـ عن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ. ]أن رسولَ اللّه # قال: إنَّ الْعَبْدَ إذَا أخْطَأ خَطِيئَةً نُكِتَتْ في قَلْبِهِ نَكْتَةٌ. فَإذَا هُوَ نَزَعَ وَاسْتَغْفَرَ وَتَابَ صُقِلَ قَلْبُهُ، وَإنْ عَادَ زِيدَ فيهَا حَتَّى تَعْلُوَ قَلْبَهُ. وَهُوَ الرَّانُ الذِى ذَكَرَ اللّهُ تَعَالى[ أخرجه الترمذى وصححه.»النَّكْتُ« ا‘ثر في الشئ، »وََرَانَ عَلى قَلْبِهِ« أى غطى .

 

1. (859)- Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Kul bir hata yaptığı zaman kalbinde siyah bir iz meydana gelir. Eğer kişi, o hatadan nefsini uzaklaştırır, af taleb eder ve tevbede bulunursa kalbi cilalanarak (leke silinir). Bilâkis, aynı günahı işlemeye devam ederse, kalpteki leke artırılır. Hatta bir zaman gelir, kalbi tamamen kaplar. İşte bu durum Cenab-ı Hakk'ın: "Bilakis, onların irtikab edegeldikleri, kalplerini paslandırmıştır" (Mutaffifin 14) meâlindeki âyette zikrettiği pasdır." [Tirmizî, Tefsir, Mutaffifin (3331); İbnu Mace, Zühd 29, (4244).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu hadiste tevbe ve istiğfarın ehemmiyetini çok güzel bir teşbihle anlatmaktadır. Kasdî veya gayr-ı kasdî olarak işlenen bir hata -ki Ahmed İbnu Hanbel'in rivayetinde "her bir günah" denmektedir- ruhta siyah bir leke meydana getirmektedir. Günahlar arttıkça lekeler çoğalmakta ve temiz yerler azalmaktadır. Günahlardan uzaklaşmak, lekenin artmasını önler ise de tevbe ederek, mevcutların da silinmesi, o pasların yeniden cilalanması gerekmektedir.

Şârihler, günahla ruhta hasıl olan lekeyi, bir teşbih olarak kabul etmek istemezler, ifadeyi hakikata hamletmenin evlâ olduğunu belirtirler. Onlara göre günahın lekesi tıpkı ayna veya kılıç üzerindeki bir kir, veya kâğıt üzerine düşen bir mürekkep  damlası gibi bârizdir. Bu  leke işlenen günahın cinsine ve miktarına göre muhtelif büyüklüktedir. Aliyyü'l-Kârî'ye göre, "Kalp tıpkı, bembeyaz ve tertemiz bir elbise, günah da bu beyaz elbiseye isâbet eden siyah bir leke gibidir. İster istemez bu leke elbiseyi çirkinleştirecektir. Günah karşısında insan bundan farksızdır."

Günahtan hâsıl olan bu lekenin kalbi kaplaması, kalbteki nurun sönmesi, basiretin kapanması  demektir. Kalpteki bu fıtrî nur sönüp basiret körleşince, kişi, artık günahı günah olarak göremez, hayrı da hayır bilemez.

Tîbî "hadiste açıklanan âyetin aslında kâfirlerle ilgili olduğunu, ancak, mü'min günâh işlediği takdirde, kalp karalığında onlara benzeyeceğini, günah arttıkça da bu benzerliğin artacağını" belirtir.

İbnu Melek de şunu söyler: "Bu âyet, kâfirler hakkında söylenmiştir. Ancak Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bunu mü'minleri korkutmak gâyesiyle zikretmiştir, tâki, fazla günah işlemekten kaçındırıp, kalplerinin kâfirlerinki gibi kararmasını önlemiş olsun. Bu sebeple: "Günâhlar küfrün postacısıdır" denmiştir."[2]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/375.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/375-376.