Kütübü Sitte

NEML SÛRESİ

 

ـ1ـ عن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قالَ: ]قالَ رسولُ اللّه #: تَخْرُجُ الدَّابَّةُ وَمَعَها عَصَى مُوسَى وَخَاتَمُ سُلَيْمَانَ فَتَجْلُوا وَجْهَ المُؤمِنِ بِالْعَصَى وتَخْطِمُ أنْفَ الْكَافِرِ بِالْخَاتَمِ حَتَّى إنَّ أهْلَ الخِوَانِ لَيَجْتَمِعُونَ فَيَقُولُ هَذَا يَا مُؤمِنُ، وَيَقُولُ هذَا يَا كَافِرُ[. أخرجه الترمذى .

 

1. (728)- Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) buyurdu ki: "Dabbetu'l-arz, berâberinde Hz. Mûsa'nın asâsı ve Hz. Süleyman (aleyhimâ'sselam)'ın mühürü olduğu halde çıkar. Asâ ile mü'minlerin yüzünü cilalar, mührü de kâfirlerin burnuna basar. Öyle ki, sofra ehli toplanınca biri diğerine (yüzündeki  parlaklıktan dolayı) "Ey mü'min!" der, diğeri de (öbürüne, burnundaki mühür damgası sebebiyle): "Ey kâfir!"der. (Yani mü'min de kâfir de yüzünden tanınır). [Tirmizî, Tefsir, Neml (3186).] [1]

 

AÇIKLAMA:

 

Tirmizî bu hadisi, Dâbbetu'l-arz'ı mevzubahis eden   وَاِذا وَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْأخْرَجْنَا لَهُمْ دَابَّةً  "Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği vakit, yerden bir çeşit hayvan çıkarırız ki, o, onlara, insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler" (Neml 82) âyetini tefsir sadedinde kaydetmiştir. Burada, hadislerde kıyamet alametlerinden biri olarak zikri geçen Dâbbetü'l-arz mevzubahis edilmektedir. Ayette geçen  اِذَا وَقَعَ عَلَيْهم القَول  yani, "Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği vakit" ifadesi "onlara azab vâcib olduğu zaman" "Allah onlara gazab ettiği zaman"; "Onlara hüccet vacib olduğu zaman" gibi farklı yorumlara tâbi tutulmuştur. Bütün bunların emr-i bi'lma'ruf ve nehy-i ani'l münker'i  terketmenin sonucu meydana geleceği belirtilmiştir.

Ayrıca, âyette geçen "kavl"den murad, onun ilgili olduğu şeydir, o da kıyamet saatidir, onun vukûu da kıyametin husûlüdür, öyle ise bundan maksad kıyametin yaklaşması ve alâmetlerinin zuhûrudur" denmiştir.

Dâbbetü'l-Arz'ın nasıl birşey olduğu münâkaşalı bir husustur. Bunu tavsifte çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.

Dâbbe kelime olarak hafif yürüyen, kımıldayan , debelenen gibi mânâlara gelir. Bütün hayvanlar hakkında kullanılır. Dâbbe ile ilgili garib tavsifler, zayıf rivayetler olduğu için burada onları kaydetmeyi gereksiz buluyoruz.

Râğıb İsfehânî, Müfredâtu'l-Kur'ân'da: "Dâbbe, tanıdığımızın hilâfına bir hayvandır ki, kıyamet sırasında çıkacaktır. Bir de denildi ki, "bununla cehalette hayvanlar menzilesinde olan eşrar (şerliler) murad olunmuştur."

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'den kaydettiğimiz hadise dayanarak Elmalılı şöyle bir yoruma yer verir: "Bu hadise nazaran da, bu dâbbe maddî ve manevî hârikulâde bir kuvvet ve saltanat ile zuhur edip büyük bir İslâm devleti teşkil edecek, bir sâhib-i huruc (baş kaldıran) olmuş oluyor. Şüphe yok ki, Asayı Musa ile Mühr-ü Süleyman'ı haiz olan zât büyük bir şahsiyet olacaktır. Hem de şirâr (şerliler)dan değil, hıyardan (hayırlılardan) olacak, çünkü mü'minin yüzünü güldürecek, kâfirin burnunu kıracak."

Dâbbetu'l-arz tâbirinin nasıl farklı yorumlara imkân tanıdığını göstermek için şu pasajı da Bediüzzaman merhumdan kaydediyoruz:

"Amma, "Dabbetu'l-arz", Kur'an'da gayet mükemmel bir işaret ve lisan-ı halinden kısacık bir ifade, bir tekellüm var. Tafsili ise, ben şimdilik, başka meseleler gibi kat'î bir kanaatle bilemiyorum. Yalnız bu kadar diyebilirim:

  َ يعْلَمُ الغَيْبَ اّ اللّه    (Gaybı ancak Allah bilir), nasıl ki kavm-i Fir'avn'e, "Çekirge âfâtı ve bit belâsı" ve Kâbe tahribine çalışan kavm-i Ebrehe'ye "Ebâbil kuşları"  musallat olmuşlar, öyle de: Süfyân'ın ve deccallerin fitneleriyle bilerek, severek isyan ve tuğyana ve Ye'cüc ve Me'cüc'ün anarşistliği ile fesada ve canavarlığa giden ve dinsizliğe, küfür ve küfrana düşen insanların akıllarını başlarına getirmek hikmetiyle arzdan bir hayvan çıkıp musallat olacak, zir ü zeber edecek Allahu a'lem, o dâbbe bir nevidir. Çünkü gayet büyük bir tek şahıs olsa, her yerde herkese yetişmez. Demek dehşetli bir tâife-i hayvaniye olacak. Belki   اِّ دَابَّةِ اَرْضِ تَأكُلُ مِنْسَاتَهُ   (Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere farkettirdi) (Sebe 14) âyetinin işâretiyle, o hayvan, dâbbetü'l-arz denilen ağaç kurtlarıdır ki, insanların kemiklerini ağaç gibi kemirecek, insanın cisminde dişinden tırnağına kadar yerleşecek. Mü'minler iman bereketiyle ve sefâhat ve su-i isti'malattan tecennübleriyle (kaçınmalarıyla) kurtulmasına işâreten, âyet, iman hususunda o hayvanı konuşturmuş..."

Şu noktaya dikkat çekmek isteriz: Ayette geçen ve dâbbetu'l-arz'ın konuşacağını ifade eden,  تُكَلِّمُهُمْ 

 = (insanlara konuşur) ibâresine dayanan bâzı eski yorumcular dâbbetu'l-arz'ın insan gibi konuşacağını, insan nevinden olacağını söylerken Bediüzzaman, bu konuşmayı lisân-ı kâl ile değil lisan-ı hâl ile olacak bir konuşma olarak değerlendirir ve bu hayvanın bir kurt, bir mikrop gibi vücuda yerleşecek  son derece küçük bir mahlûk olacağı neticesine varır.[2]

 


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/153.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/154-155.