ـ1ـ عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده قال: ]كانَ رَجُلٌ يُقَالُ لَهُ مَرْثَدُ
ابنُ أبى مَرْثَدٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ. وَكانَ رَجًُ يَحْمِلُ ا‘سْرى مِنْ
مَكّةَ حَتَّى يأتِى بِهِمُ الْمَدِينَةَ فَكَانَتْ امْرأةٌ بَغِىٌّ بِمَكّةَ
يُقَالُ لَهَا عَنَاقٌ وَكَانَتْ صَدِيقةً لَهُ، وَكانَ وَعدَ رَجًُ مِنْ أسْرى
مَكّةَ يَحْمِلُهُ. قالَ: فَجِئْتُ حَتَّى انْتَهَيْتُ إلى ظِلِّ حَائِطٍ مِنْ
حَوائِطِ مَكّةَ في لَيْلَةٍ مَقْفِرَةٍ. فَجَاءَتْ عَنَاقٌ فَابْصَرَتْ
سَوَادَ ظِلِّى تَحْتَ الحَائِطِ فَلمَّا انْتَهتْ إلىَّ عَرَفَتْنِى فقَالَتْ:
مَرْثدٌ؟ قُلتُ: مَرْثدٌ. فقالت: مَرْحَباً وَأهً هَلُمَّ فَبِتْ عِنْدَنَا
اللَّيْلَةَ. فقُلْتُ يَا عَنَاقُ: قَدْ حَرَّمَ اللّهُ تعالى الزّنَا. قَالتْ:
يَا أهلَ الخِيَامِ هذَا الرَّجُلُ الَّذِى يَحْمِلُ أسْراكُمْ، قالَ:
فَتَبِعَنِى ثَمَانِىَةٌ فانْتَهَيْتُ إلى غَارٍ فَجَاءُوا حَتَّى قَامُوا
عَلَى رَأسِى وَبَالُوا فَظلَّ بَوْلُهُمْ عَلَى رَأسِى وَأعْمَاهُمُ اللّه
تعالى عَنِّى. قَالَ: ثُمَّ رَجَعُوا ورَجَعْتُ إلى صَاحِبِى فَحَمَلْتُهُ
حَتَّى قَدِمْتُ الْمَدِينَةَ. فَأتَيْتُ النَّبىَّ # فقُلْتُ: يَارسُولَ
اللّهِ أنْكِحُ عُنَاقاً؟ فأمْسَكَ وَلَمْ يَرُدَّ عَلَىَّ شَيئاً حَتَّى
نَزلَ: الزَّانِى َ يَنْكِحُ إَّزَانِيَةً أوْ مُشْرِكَةً وَالزَّانِيةُ َ
يَنْكِحُهَا إَّ زَانٍ أوْ مُشْرِكٌ وَحُرِّمَ ذلِكَ عَلَى المُؤمِنِينَ.
فَقَالَ رسولُ اللّه #: يَا مَرْثَدُ َ يَنْكِحْهَا[. أخرجه أصحاب السنن .
1. (716)-
Amr İbnu Şu'ayb, babası, dedesi tarikiyle rivayet ediyor: "Kendisine Mersed
İbnu Ebî Mersed denen bir zât (radıyallahu anh) vardı. Mekke'den Medine'ye
esir taşırdı. Mekke'de Anâk adında fâhişe bir kadın bu adamın dostu idi.
Mekkeli esirlerden birine, kendisini götürmeyi vaadetmişti. (Şimdi
hikâyesini kendisinden dinleyelim):
Mersed der ki: "Mekke'ye geldim, Mekke'nin
duvarlarından birinin gölgesine mehtaplı bir gecede indim. Derken Anâk
geldi, duvarın dibindeki gölgemin karaltısını gördü. Yanıma gelince beni
tanıdı ve:
"- Mersed'sin değil mi?" dedi. Ben:
"- Evet Mersed'im" dedim.
"- Merhaba, hoş geldin, gel yanımızda geceyi
geçir!" dedi. Ben:
"- Hayır, ey Anâk, Allah zinayı haram etti"
dedim. Kadın
:"- Ey çadır ahalisi, bu adam esirlerinizi
götürüyor!" diye bağırdı. Kaçtım.
Beni sekiz kişi takip etti. Handeme Dağı'nın
yolunu tuttum, bir mağaraya girdim. Takipçiler arkamdan gelip mağaranın
ağzını tuttular. Tepemden üzerime bevlettiler. Sidikleri başıma isâbet etti.
Ancak Allah, onların beni görmelerine mani oldu. Sonra dönüp gittiler.
Ben de arkadaşımın yanına döndüm. Onu
sırtlandım. Ağır birisiydi. Mekke'nin dışındaki İzhir denen mevkiye geldim.
Orada demir bukağılarını çözdüm. Onu sırtımda taşıyordum. Beni çok yormuştu.
Nihayet Medine'ye geldim. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın huzuruna
çıktım:
"- Ey Allah'ın Reshulü, Anâk'la evleneyim mi?"
dedim.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) cevap
vermedi. Sonra şu âyet indi: "Zina eden erkek, ancak zina eden veya
putperest bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da, ancak zina eden
veya putperest olan bir erkek evlenebilir..." (Nur, 3).
Bu vahiy üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) bana:
"- Ey Mersed, zina eden erkek ancak zina eden
veya putperest bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da ancak zina eden
veya putperest olan bir erkek evlenebilir, onunla evlenme!" dedi. [Tirmizî,
Tefsir, Nur, (3176); Ebu Davud, Nikâh 5, (2051); Nesâî, Nikâh 12, (6, 66).]
AÇIKLAMA:
Yukarıdaki rivayette, mü'min erkeklere zâniye
kadınla evlenmesinin haram kılındığı görülmektedir. Hz.Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm), fahişeliği ile tanınan Anâk'la evlenme arzusunu
ifade eden Mersed (radıyallahu anh)'e önce cevap vermemiş ise de, mesele
üzerine gelen vahiyden sonra çağırıp, âyeti okuduktan sonra, "Onunla
evlenme" demiştir.
Ayet-i kerimenin iniş sebebi, bu rivayete
göre Mersed (radıyallahu anh)'in fâhişe Anâk'la evlenme arzusudur.
Başka sebepler de rivayetlerde gelmiştir.
Bunlardan, Ebu Bekr İbnu'l-Arabî'nin kaydettiği birine göre, Ashâb-ı Suffe
ile ilgili olarak inmiştir.
"Suffe ashâbı: Muhacir, Medine'de evi ve
yakını olmayan kimselerdi. Mescid-i Nebevi'nin suffe kısmında
barınıyorlardı. Bunlar dört yüz kişiydiler, gündüzleri rızıklarını ararlar,
geceleri suff'ya sığınırlardı. Medine'de, fücurlarını alenî işleyen fahişe
kadınlar vardı. Giyecek ve yiyecek yönüyle bolluk içindeydiler. Ehl-i Suffe
bunlarla evlenip, meskenlerine sığınıp, giyecek ve yiyeceklerinden istifade
etmek istediler. Bunun üzerine mezkûr ayetler indi."
Bu âyetten çıkarılan hükme gelince, bu hususta
çok farklı görüşler ileri sürülmüştür. Görüşlerin farklı oluşuna, âyetin
iniş sebebiyle ilgili ihtilâflar müessir olduğu gibi, âyetin emir değil,
hikâye tarzında gelmiş olması da müessir olmuştur.
"Zâni, bir zâniye veya müşrikeden başkasını
nikah etmez; zâniye, onu da bir zâni veya müşrikten başkası nikâh etmez.
Mü'minlere ise bu haram kılındı" buyurulmaktadır. Haberle emir sâbit
olmayacağı görüşü mevcuttur.
Ulemânın ihtilâfına, bu mevzu üzerine başka
âyetlerin gelmiş olması da müessir olmuştur. Zira sonradan gelen vahiylerin,
bu âyeti neshettiğini söyleyenler de olmuştur. Bu vahiylerden biri Nûr
suresinin 32. ayetidir: "İçinizden bekârları ve kölelerinizden,
cariyelerinizden sâlih (mü'min) olanları evlendirin." Diğer bir âyet Nisa
suresinin 3. âyetidir: "...Sizin için helal olan kadınlardan ikişer, üçer,
dörder olmak üzere nikâh edin..."
Ulemânın dayandıkları delillere inmeden, ileri
sürdükleri görüşleri şöyle özetleyebiliriz:
1- Bazı âlimler: "Bu ayetten asıl maksad
nikâhın hükmünü beyân değil, zinânın şenaetini, kötülüğünü beyandır"
demiştir.
2- Bazıları, bu âyete dayanarak: "Bir erkek
bir kadınla zina edecek olsa, bunlar evlenemezler, âyet haram kılmıştır"
demiştir. Bu görüşe göre, nikâhsız berâberlik başlatanlar evlenecek olsalar
ebediyen zina hayatı yaşamış olurlar. Hz. Aişe İbnu Mes'ud, Berâ İbnu
Azib'in bu görüşte olduğu belirtilir.
3- Hasan Basrî: "Âyette gelen hurmet, had
cezası yiyen zâni ve zâniye hakkındadır, onlarla evlenmek iffet sahiplerine
haramdır" der.
4- Bu haram âyeti Medine'de İslâm'ın
bidayetinde geldiği ve sonradan neshedildiği kanaatindedir. Said İbnu
Müseyyeb bu kanaati beyân etmiştir. Bu âyeti nesheddiği söylenen âyetleri
yukarıda kaydettik.
5- Bazılarınca bu âyet, Medine'de fuhuşhane
çalıştıran kadınlardan bazılarının, Müslüman olan fakirlere evlilik teklifi
yapmaları üzerine inmiştir. Ashab-ı Suffe'den bazılarının da buna
meylettiklerine dair rivayeti kaydetmiştik. "Ayet-i kerime bu durumu
yasaklamak için inmiştir" denmiştir. Abdullah İbnu Ömer, İbnu Abbâs (radıyallahu
anhümâ), Said İbnu Cübeyr, Mücâhid, Said İbnu Müseyyeb'den gelen rivayetler
böyle demektedir.
6-Müfessirler çoğunluk itibariyle, "Bu âyetin
asıl maksadı, mü'minleri (kadın olsun erkek olsun) zina etmiş kimselerle
evlenmekten zecr ve tahzir etmek, uzaklaştırmak içindir" demişlerdir.