ـ1ـ عن بريدة رَضِىَ
اللّهُ عَنْه قال: ]أتَى مَاعِزُ بْنُ مالِكٍ ا‘سْلَمِىُّ رَضِىَ اللّهُ عَنْه
النَّبِىَّ # فقَالَ يَا رسُولَ اللّهِ: إنِّى ظَلَمْتُ نَفْسِى وََزَنَيْتُ،
وَإنِّى أُرِيدُ أنْ تُطَهِّرْنِى فَرَدَّهُ، فَلَمَّا كَانَ مِنَ الْغَدِ
أتَاهُ، فقَالَ يَارسُولَ اللّهِ: إنِّى قَدْ زَنَيْتُ، فَرَدَّهُ
الثَّانِيَةَ، فَأرْسَلَ رسولُ اللّهِ # إلى قَوْمِهِ فقَالَ: هَلْ تَعْلَمُونَ
بِعَقْلِهِ بَأساً تُنْكِرُونَ مِنْهُ شَيْئاً: فقَالُوا: مَا نَعْلَمُهُ إَّ
وَفِىَّ الْعَقْلِ مِنْ صَالِحِينَا فِيمَا نَرَى فَأتَاهُ الثَّالِثَةَ
فَأرْسَلَ إلَيْهِمْ أيضاً فَسَألَ عَنْهُ، فَأخْبَرُوهُ أنَّهُ َ بَأسَ بِهِ
وََ بِعَقْلِهِ، فَلَمَّا كَانَ الرَّابِعَةَ حَفَرَ لَهُ حُفْرَةً، ثُمَّ
أمَرَ بِهِ فَرُجِمَ. قالَ: فَجَاءَتِ الغَامِديَّةُ، فقَالَتْ يَارسُولَ
اللّه: إنِّى قَدْ زَنَيْتُ، فَطَهِّرْنِى فَرَدَّهَا، فَلَمَّا كَانَ مِنَ
الْغَدِ قَالَتْ يَارسُولَ اللّهِ: لِمَ تَرُدُّنِى؟ لَعَلكَ أنْ تَرُدَّنِى
كَمَا رَدَدْتَ مَاعِزاً فَوَاللّهِ إنِّى لَحُبْلَى. قَالَ: إمَّا َ
فَاذْهَبِى حَتَّى تَلِدِى، فَلَمَّا وَلَدتْ أتَتْهُ بِالصَّبِىِّ في
خِرْقَةٍ. قالَتْ: هذَا قَدْ وَلَدْتُهُ. قَالَ: فَاذْهَبِى فَأَرْضِعِيهِ
حَتَّى تَفطُمِيهِ، فَلَمَّا فَطَمَتْهُ أتَتْهُ بِالصَّبِىِّ فِي يَدِهِ
كِسْرَةُ خُبْزٍ، فقَالَتْ: هذَا يَا نَبىَّ اللّهِ قَدْ فَطَمْتُهُ وَقَدْ
أكَلَ الطَّعَامَ، فَدَفَعَ الصَّبىَّ إلى رَجُلٍ مِنَ المُسْلِمِينَ، ثُمَّ
أمَرَ بِهَا فَحُفِرَ لَهَا إلى صَدْرِهَا، وَأمَرَ النَّاسَ فَرَجَمُوهَا
فَأقْبلَ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ رَضِىَ اللّهُ عَنْه بِحَجَرٍ فَرَمَى
رَأسَهَا فَنَضَحَ الدَّمُ عَلى وَجْهِهِ فَسَبَّهَا، فَسَمِعَ النَّبىُّ #
سَبَّهُ إيَّاهَا، فقََالَ مَهًْ يَا خَالِدُ: فوَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ
لَقَدْ تَابَتْ تَوْبَةً
لَوْ تَابهَا صَاحِبُ
مَكْسٍ لَغُفِرَ لَهُ، ثُمَّ أمَرَ بِهَا فَصَلَّى عَلَيْهَا وَدُفِنَتْ[.
أخرجه مسلم وأبو داود .
1. (1605)-
Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissâlatu
vesselâm)'a, Mâiz İbnu Mâlik el-Eslemî (radıyallâhu anh) gelerek:
"- Ey Allah'ın Resûlü, ben nefsime zulmettim,
zinâ fazihasını işledim, beni temizlemeni istiyorum" dedi. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) onu reddetti (geri çevirip meselenin üzerine
gitmedi). Ancak Mâiz ertesi gün tekrar geldi. Yine:
"- Ey Allah'ın Resûlü, ben zinâ fazihasını
irtikab ettim!" diye ikinci sefer itirafta bulundu. Adamı ikinci sefer geri
çeviren Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) adamın kavmine birisini
yollayarak:
"Onun aklında bir noksanlık biliyor musunuz,
normal bulmadığınız bir davranışına rastladınız mı?"diye tahkik ettirdi.
Ancak hep beraber:
"Biz onu gördüğümüz kadarıyla, aramızdaki
sâlih kişilere denk akıl (ve feraset) sahibi biliyoruz" dediler. Mâiz üçüncü
sefer müracaatta bulundu. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) onlara yine
birini göndererek adam hakkında sordurdu. Yine ne kendinde, ne aklında bir
kusur olmadığını söylediler.
Adam dördüncü sefer müracaat edince, ona bir
çukur kazdırdı. Taşlanmasını emretti ve taşlandı.
Râvi der ki: Gâmidiye adında bir kadın da
gelerek:
"Ey Allah'ın Resûlü, ben zina fazîhasını
işledim. Beni temizle!” dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), onu da
geri çevirdi. Ertesi gün gelen kadın:
"Ey Allah'ın Resûlü, beni niye reddediyorsun.
Görüyorum ki, beni de Mâiz gibi geri çevirmek istiyorsun. Allah'a kasem
olsun ben hamileyim de!" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
"Öyle ise hayır. Sen git ve çocuğu doğurunca
gel" dedi. Kadın gitti, çocuğu doğurunca, bir beze sarılmış olarak çocukla
geldi.
"İşte çocuk, doğurdum!" dedi. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm):
"Git, sütten kesinceye kadar emdir, sonra
gel!" buyurdu. Kadın gitti, o çocuğu sütten kesince çocukla birlikte geldi.
Çocuğun elinde bir ekmek parçası vardı.
"Ey Allah'ın Resûlü, işte çocuk, sütten
kestim, yemek de yedi" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) çocuğu
alıp, Müslümanlardan birine teslim etti. Sonra bir çukur kazılmasını emir
buyurdu. Göğsüne kadar derinlikte bir çukur kazıldı. Bundan sonra halka
taşlamalarını emretti. Herkes taşladı. Hâlid İbnu Velid (radıyallâhu anh)
elinde bir taş ilerledi, başına attı. Kan yüzüne fışkırmıştı, kadına
küfretti. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hâlid'in kadına küfrettiğini
işitince:
"Ey Hâlid ağır ol!" dedi ve ilâve etti:
"Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e
kasem olsun, bu kadın öyle bir tevbe yaptı ki, şâyet alışverişte
sahtekârlık yapanlar aynı tevbe ile tevbe yapsalardı, onların bile
mağfiretine yeterdi!"
Sonra Resûlullah (tekfin) emretti. Kadının
üzerine namaz kıldırdı ve defnedildi." [Müslim, Hudud 22, (1695); Ebû Dâvud,
Hudud 24, 25, (4434, 4441).]
AÇIKLAMA:
1- İslâm dini, insanlar arasında işlenen
cürümler içerisinde en ibaretâmiz cezayı zinâ fazihasına takdir etmiştir:
Recm, yani taşlayarak öldürme... Cezanın ağırlığı, işlenen bu fiilin
çirkinliğinden ve Allah indinde kötülüğünün büyüklüğünden ileri gelir. Bir
insanın, ceza olarak taşlanarak öldürülmesi, işlediği cürmün büyüklüğünü
idrakte hissî bir şok sağlar. Cezanın ağırlığı nisbetinde, tatbikini
imkânsız kılacak şartlar koşulmuştur: İtiraf veya dörtten aşağı düşmeyecek
sayıda, fiil halinde görgü şahidi. Bu durum, recm vak'asını İslâm
cemiyetlerinde parmakla sayılacak kadar azaltmıştır. Ancak, zinâ
hadiselerinin İslâm cemiyetlerinde asgarî seviyede sınırlandırılmasında,
mü'minlerin bunun cezasının recm olduğunu bilmeleri yetmiştir.
2- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
zamanında, recm tatbikatının bir kaç örneği var. Hemen hepsi de itirafa
dayanır. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), Allah'ın gizlemiş olduğu
günahı insanlara açmamayı, bir başka ifade ile kişinin hâkimin önüne giderek
yaptığı suçları beyan etmemesini tavsiye ettiği halde, bazı zânilerin
taşlanarak öldürüleceklerini bile bile "Zinâ yaptım beni temizle!" diye Hz.
Peygamber'e müracaat etmiş olmaları onların imanlarının derecesini ifade
eder.
3- Hadiste dikkatimizi çeken mühim bir husus,
zinâ yaptığını itiraf eden kimseye Hz. Peygamber'in yüz çevirmesi veya adamı
geri göndermesidir. Yani, tavrı ile, zinâyı itiraf etmesini hoş
karşılamıyor. Adamı ve kadını geri çevirmek, -başka rivâyetlerde itirafta
bulunan adama- sırt çevirmek gibi davranışlara, bir de adam hakkında
tahkikat devreye giriyor: Adamın aklî muvazenesi yerinde mi, arada sırada da
olsa aklından şüphe ettirecek davranışları olmuş mudur? soruşturmuştur. *
üslim'in bir rivâyetinde Resûlullah, Mâiz'in sarhoş olup olmadığının tedkik
edilmesini işaret buyurur, cemaatte bulunan bir adam kalkıp ağzını koklar ve
şarap kokusu bulamaz.
Resûlullah'ın bu tavrı sadece Mâiz'e karşı
değil, Ezd kabilesinin Gâmid kolundan olan ve rivâyetlerde Gâmidiye
nisbetiyle zikri geçen kadına da öyle davranır, geri çevirir. Hattâ kadın:
"Görüyorum ki, beni de Mâiz gibi geri çevirmek istiyorsun" der.
4- Yine dikkat çeken bir husus, zinâ
itirafında bulunanlara: "Kiminle zinâ yaptın?" diye sorulmuyor. İtirafı
yapan erkekse, "hangi kadınla?" veya kadınsa "hangi erkekle?" diye öbür
suçluyu arama cihetine gidilmemiştir.
5- Hadisten çıkarılan bazı hükümler