ـ1ـ عن عائشة رَضِىَ
اللّهُ عَنْها قالت: ]دَخَلَ رسولُ اللّه # عَلى صُبَاعَةَ بِنتِ الزُّبيرِ
رَضِىَ اللّهُ عَنْها. فقَالَ: لَعَلَّكِ أرَدْتِ الحجَّ؟ فقَالَتْ: وَاللّهِ
مَا أجِدُنِى إَّ وَجِعَةً فقَالَ: حُجِّى وَاشْتَرِطِى، وَقُولِى: اللَّهُمَّ
مَحِلِّى حَيْثُ حَبَسْتَنِى[. أخرجه الشيخان والنسائى .
1. (1564)-
Hz.Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
Subâa Binti'z-Zübeyr (radıyallahu anhâ)'in yanına girdi:
"Herhalde sen hacc yapmak istiyorsun?" dedi.
Subâa:
"Vallahi kendimi hasta buluyorum" diye cevap
verince:
"Hacca çık, fakat şart koş ve de ki: "Ya
Rabbi, beni nerede hapsedersen orası (ihramdan çıkıp haccı bırakma)
yerimdir." [Buhârî, Nikâh 15; Müslim, Hacc 104, (1207); Nesâî, Hacc 60, (5,
168).]
AÇIKLAMA:
1- Burada adı geçen Subâa, Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm)' in amcasının kızıdır.
Anlaşıldığı üzere, hacc yapmak arzusundadır ve
fakat kendisini hasta hissetmektedir. Durumu Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'e arzedip fetva isteyince, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm),
ibâdet yapamayacak yerde ihramdan çıkma niyetiyle hacca karar vermesini
tavsiye etmiştir."
Müslim'in bazı rivayetinde Subâa (radıyallahu
anhâ)'nın hacca katılıp, tamamladığı tasrih edilir.
2- Ulemâ, böyle bir şartın câiz olup
olmayacağı hususunda ihtilâf etmiştir. Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz.
İbnu Mes'ud, Ammâr ve İbnu Abbas (radıyallahu anhüm ecmâin) ile Tâbiin'den
Said İbnu'l-Müseyyeb, Urve İbnu Zübeyr, Atâ, Alkame ve Şüreyh
(rahimehumullah) tecviz etmişlerdir. Şâfiî'nin meşhur kavli de budur. Ahmed
İbnu Hanbel, İshâk ve Ebu Sevr de aynı görüştedirler.
Bazı âlimler böyle bir şartın bâtıl olduğunu
söylerler. Ashab'tan Hz. Aişe ve İbnu Ömer (radıyallahu anhum) bu
kanaattedir. İmam-ı Âzam, İmam Mâlik, Nehâî, Tâvus, Said İbnu Cübeyr, Hakem
ve Süfyan Sevri'nin mezhepleri de budur.
ـ2ـ وللترمذى قال:
]كَانَ ابنُ عُمَرُ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما يُنْكِرُ اشْتِرَاطَ في الحَجِّ
وَيَقُولُ: أَلَيْسَ حَسْبُكُمْ سُنَّةَ نَبِيِّكُمْ #؟[.وزاد النسائى: أنَّهُ
لَمْ يَشْتَرِطْ. فَإنْ حَبَسَ أحَدَكُمْ حَابِسٌ فَلْيَأتِ الْبَيْتَ
وَلْيَطُفْ بِهِ وَبَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ثُمَّ ليَحْلِقْ أوْ
لِيُقَصِّرْ ثُمَّ ليُحِلَّ وَعَلَيْهِ الحَجُّ مِنْ قَابِلٍ .
2. (1565)-
Tirmizî de der ki: "İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ), haccda şart koşmayı
reddeder ve şöyle derdi: "Size Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in
sünneti kifâyet etmiyor mu?" Nesâî'nin rivayetinde şu ziyade yer alır: "O,
hiçbir zaman şart koşmamıştır. Eğer sizden biri bir mâniden dolayı haccını
tamamlayamazsa, Beytullah'a giderek tavaf etsin, Safâ ve Merve arasında
sa'yetsin, sonra traş olsun yahut saçını kısalttırsın. Böylece ihramdan
çıkmış olur ve gelecek sene hacc yapıncaya kadar her şey kendisine helal
olur."
Şârihler, bu hadisi İbnu Abbâs (radıyallahu
anhümâ)'tan rivayet eden Tâvus ile Said İbnu Cübeyr'in de bununla amel
etmediklerini belirtirler.
Esâsen haccı tamamlamaya mani bir engelle
karşılaşacak olanların tâbi olacakları ihsâr ahkâmı varken, önceden koşulan
şart, yeni bir hak getirmiyor.