Kütübü Sitte

TEKÂSÜR SÛRESİ

 

ـ1ـ عن الزبير رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ في قولهِ تعالى: ]ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ. قَالَ: قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّهِ  وَأىُّ النَّعِىمِ نُسْأَلُ عَنْهُ؟ إنَّمَا هُوَ ا‘سْوَدَانِ: التَّمْرُ وَالْمَاءُ، قَالَ: أمَا إنَّهُ سَيَكُونُ[ .

 

1. (881)- Hz. Zübeyr (radıyallahu anh)'in anlattığına göre Tekâsür suresinde geçen: "Andolsun o gün elbet ve elbet nimet(ler)den hesaba çekileceksiniz" (8. âyet), âyeti ile ilgili olarak Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e şöyle demiştir:

"- Ey Allah'ın Resûlü! (yeyip   içtiğimiz) hurma ve su olan iki siyahtan ibaretken hangi nimetlerden hesâba çekileceğiz?"

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu cevabı verir:

"- O, mutlaka olacak!" [Tirmizî, Tefsir, Tekâsür, (3354); İbnu Mâce, Zühd, 12 (4158).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Tekasür sûresi, ölüm ve kıyamet hâlini açıklamada mühim sûrelerden biridir. Yukarıdaki metni kaydedilen rivayet, daha ziyade sûrenin âhirette verilebilecek hesapla ilgili olan son âyetine açıklama getirmektedir.

Rivayetin Tirmizî'deki aslında tasrih edildiği üzere Zübeyr İbnu'l-Avvâm (radıyallahu anh) sorusunu, Tekâsür sûresi nâzil olduğu zaman sormuştur.

2- Âyette geçen naim'den maksad kendisinden lezzet alınan her çeşit nimettir. Hayat, sıhhat, âfiyet, içilen bir yudum soğuk su buna dahildir.

Bazı İslâm mütefekkirleri ciğere çekilen her soluğu, ciğerde vazifesini bitirdikten sonra geri atılan her nefesi ayrı ayrı birer nimet sayarak, "Bir solumaya mukabil iki hamd borcumuz var" demiştir.

3- Hz. Zübeyr (radıyallahu anh), İslâmî telâkkinin tekevvününü henüz tamamlayıp, ruhlarda İslâmî görüş açısının yeterince kemâle ermediği bir safhada, su ve hurma nimetini  yeterince takdir edemeyip, "bu iki siyahtan da mı hesap vereceğiz?" mânasında sualde bulunur. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) iki farklı mânânın çıkarılabileceği bir cevap verir:

"- O, mutlaka olacak."

Yani:

1- Evet, âyetin haber verdiği hesap, senin "iki siyah" dediğin su ve hurma için de olacak!

2- Şimdi elinizde fazla nimete sahip değilseniz de ileride (hesabı zorlukla verilecek) nimete  ereceksiniz.

Şârihler, bu iki mana üzerinde de dururlar.

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in hurma yiyip soğuk su içtiği zaman,    الحَمْدُ لِلَّذِى اطْعَمَنَا وَسَقَانَا وَجَعَلَنَا مُسْلِمِينَ 

 "Bize yedirip içiren ve mü'min kılan Allah'a hamdolsun" diye dua ederdi. Demek ki su ve hurma nimetine sahip olmasak bile sıhhatimizi, imanımızı en büyük nimet bilip hamdetmemiz gerekecektir.

Hz. Ömer (radıyallahu anh)'den yapılan bir rivayette soru şöyle vaz'edilmiştir:

"- Ey Allah'ın Resûlü, hangi nimetten hesap vereceğiz,diyârımızdan, mallarımızdan çıkarılmadık mı?"

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın cevabı aynı meâlde:

"- Sizleri  sıcaktan ve soğuktan koruyan meskenlerin, ağaçların, çadırların gölgelerinden ve sıcak günde içtiğiniz soğuk sudan!"

Bir başka hadiste ise: "Kendi yurdunda emniyette, bedeni âfiyette, günlük azığı yanında olan kimse, sanki dünya kendisinin olmuş gibidir. (Şükrünü, zikrini ve tefekkürünü yapıp öbür dünyasına nur gönderebilir, varolma gayesini yerine getirebilir)" buyurmuştur.

Mevzumuzu tamamlayan bir başka hadis daha var. Bu, suâle  çekileceğimiz  sayısız nimetlerin ana başlıklarını sayar:

"Kıyamet günü, beş şeyden hesaba çekilmedikçe kişi Rabbinin huzurundan ayrılamaz:

1- Ömrünü nasıl tükettiğinden,

2- Gençliğini nerede harcadığından,

3- Malını ne yolla kazandığından,

4- Malını nereye harcadığından,

5- İlmiyle ne derece amel ettiğinden?"

Son olarak Hz. Zübeyr su ve hurmaya niçin iki siyah demiştir? onu belirtelim: Şârihler şöyle derler: "Medine hurması umumiyetle siyahtır. Arap dilinde iki şey beraber zikredilince, her ikisinin de gâlibi olana göre söylenmesi umumi bir kâidedir. Meselâ anne ve baba, baba kelimesine göre tesniye yapılarak ebeveyn kelimesiyle, keza Güneş ve Ay Kamer kelimesiyle kamereyn diye ifade edilir. Burada da öyle yapılmıştır."[2]

 

ـ2ـ وعن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قال رسولُ اللّه #: إنَّ أوَّلَ مَا يُسْألُ عَنْهُ الْعَبْدُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنَ النَّعِيمِ أنْ يُقَالَ لَهُ: ألَمْ نُصِحُّ لَكَ جِسْمَكَ وَنُرْوِكَ مِنَ الْمَاءِ الْبَارِدِ[. أخرجه الترمذى .

 

2. (882)- Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kulun, kıyamet günü, hesaba çekileceği ilk şey (mazhar olduğu) nimettir. Kendisine: "Bedenine sıhhat vermedik mi, soğuk sudan içirmedik mi?" denecektir." [Tirmizî, Tesfir, (3355).][3]

 

AÇIKLAMA:

 

Önceki rivayetin (881) açıklaması sırasında sıhhatin başta gelen nimetlerden olduğunu belirtmiştik. Yukarıdaki hadis, sıhhatin ehemmiyetini te'yid eden bir başka rivayet olmaktadır. Âlimler bu çeşit rivayetlerden hareketle, imandan sonra en kıymetli nimet sıhhattir demişlerdir. Allah'ın arz ve semâvatta  tecelli eden envârının okunması bu iki nimete bağlıdır. İmanla,  تُسَبَّحُ لَهُ السَّموَاتُ السَّبْعُ وَاَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اَِّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ ولكنْ  تَفْقَهُو نَ تَسْبِيحَهُمْ

"Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O'nu  tesbih eder, O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur..." (İsra 44) âyetini okuyup, sıhhatle de,  اللّه نورالسَّموَاتِ وَاَرْضِ   "Allah arz ve semaların nurudur" (Nur 35) âyetinin kâinata serptiği nuru idrak eder ve şevkle kulluk vazifelerini yapmaya koşar.[4]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/406.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/406-408.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/408.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/408-409.