“Âdâb", edeb kelimesinin çoğuludur. "Edeb", sözlük anlamı ile, "terbiye", "utanma", "usul", "yol" ve "kaide” gibi anlamlara gelir. ”Muaşeret" ise birlikte yaşayıp iyi geçinme demektir. Bir İslam ahlakı terimi olarak “adab", göz önünde bulundurulması gerekli olan kaideler, usuller, ahlaken uyulması gereken hususlar, terbiye ve nezaket kuralları anlamında kullanılır.
Sözlükte, saflığını anlamak için altın ve gümüş gibi değerli maddeleri ateşte eritmek anlamına gelen fetn (fütûn) kökünden türemiştir. Nitekim iyiliği ve kötülüğü belli olsun diye insanın değişik muamelelere tabi tutulup denenmesi, kısaca insanın herhangi bir şekilde imtihana tabi tutulması karşılığında da “fitne” kelimesi kullanılmıştır.
İnsan başıboş yaratılmamıştır. Yaptıklarından sorumludur. Çünkü insan, insan olmanın, diğer bir deyişle yeryüzünde Allah’ın halifesi olmanın sorumluluğunu taşımaktadır. Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
Şüphesiz Allah, insanı boş yere yaratmadığı gibi, onu başı boş da bırakmamıştır. Onu ibadetle yükümlü kılmış, hayatı ve ölümü ile imtihana tabi tutmuştur
Asr-ı saadet hanımlarından; İlklerin ilki olan; İlk mümin; İlk cemaat olup, namaz kılan; İlk Müslüman kadın;Kalbi Efendimizin (sav) aşkı ile dolu olan;Müminlerin annesi;Tesellici;Tahir;Kübra;Hem seven hem de sevilen;
Kâinatı yoktan var eden yüce Allah, yarattığı mahlûklar arasında insana ayrı bir değer verir. Bundan dolayı insan, yaratılmışlar arasında “Biz elbette insanı en güzel biçimde yarattık.” “eşrefü’l-mahlûkât” (yaratılmışların en şereflisi) olarak bilinir.
İslam dini; sosyal ilişkilere, ahlâkî davranışlara, kişilik haklarının korunmasına, güven, huzur ve barış ortamını yok edecek, kavga, tartışma ve dargınlıklara sebep olacak davranışlardan kaçınılmasına büyük önem vermiştir.
Gıybet diye bilinen kötü huyun Türkçe'deki karşılığıdır. Bir insanın bazı kusurlarını ele alarak kötülemektir. Bir adamın arkasından işittiği zaman hoşlanmayacağı şeyleri söylemektir. Bu haram bir davranış olup ahlâk dışı bir harekettir.