Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Aile Sorunları Ve Çözüm Yolları

Günümüz insanının mühim bir sorunu, aile, çocuklar ve çevredir.

Sözlükte aile; karı-koca, çocuklar ve yakınlarından meydana gelen ve yaratılıştan bir takım manevî bağlar üzerine kurulan, şeklen küçük fakat mahiyet itibariyle büyük olan sosyal bir topluluktur. Örfen ve umumî olarak; aralarında soy, evlilik, süt emme gibi yollarla yakınlık münasebeti olan kimselerin hepsine denir.

Dünyada her şeyin bir esası, bir temeli olduğu gibi milletleri teşkil eden toplumların temeli de ailelerdir.

Ailenin devamı için sevgi ve saygının çok büyük önemi vardır. Sevginin en çok arandığı yer aile yuvasıdır. Aile fertlerini birbirine bağlayan şey sevgidir. Sevgiden mahrum olanlar aileden kopar ve aileye ısınamazlar.

Peygamberimiz (s.a.v) sevgi konusunda şöyle buyurur:

"Mü'min sever ve sevilir. Sevmeyen ve sevilmeyen kimselerde hayır yoktur." [1] [2]

Aile Allah’ın emri ve Peygamber Efendimiz’in [s.a.v] sünneti olan nikâhla kurulan kutsal ve şerefli bir ocaktır.

Aile kurumu, kadın ve erkeğin meşru kurallar çerçevesinde, yani nikâh akdiyle bir araya gelmeleriyle oluşur.

Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz de:

“Evlenin, çoğalın. Kıyamet günü ümmetimin çokluğuyla iftihar ederim.” (Beyhaki) buyurarak ümmetini evlenmeye, aile kurmaya teşvik ediyor.[3]

Aile, Allah Teâlâ'nın insanlığa en büyük emanetlerinden biridir. Din ve dünya hayatı aile ile güzel ve düzenli olur. Bunun için aile herkese hayır getiren mübarek, mahrem ve şerefli bir emanettir.

İlk aile cennette kurulmuştur. Hz. Âdem (a.s) ile Hz. Havva validemizin evlilikleri cennette olmuştur. Bu sebeple Allah için yapılan evlilikte, cennetten bir tat vardır.

Aile, insanlık cemiyetinin temelidir. Evlilik, bu temeli Allah'ın (c.c) adıyla atmak ve insanlık şerefine uygun bir bina yapmaktır. Dünyada insanlık hayatı aile üzerine kurulmuş ve aile düzenine göre şekillendirilmiştir.

Aile, karı, koca ve çocuklardan meydana gelen bağlar üzerine kurulan küçük bir sosyal topluluktur. Aile, bir cemiyeti ayakta tutan temel müessesedir.

Her şeyi çift olarak yaratan (Zariyat/49) Allah Tealâ, Hz. Adem’i (a.s) ve Hz. Havva validemizi yaratarak, insan çiftini kadın ve erkekten meydana getirdi. (Nisa/1)

İnsan nesli, ilk aileyi oluşturan bu mübarek çiftten çoğalarak günümüze kadar geldi.

Bugün de toplumların varlığı, neslin çoğalarak devam etmesi aileye bağlı. Kadın, erkek ve bunların çocuklarından oluşan aile, milletlerin üzerine kurulu olduğu temel yapıyı meydana getiriyor.

Bir yuva kurduktan sonra onu korumak,  Allah Tealâ’nın:

قُلْ لِلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ

 “Mümin erkek ve kadınlara söyle. Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar.” (Nur/30-31) emrine uymakla mümkündür.

Bu, hem aile hem de toplum hayatının huzuru, güveni ve geleceği için temel şarttır. Sonra eşler, birbirlerine karşı görevlerini yerine getirmeye çalışmalı, sorumlulukları Allah ve Rasulü’nün (s.a.v) bildirdiği gibi paylaşmalıdır.

Baba, aile reisi olarak çocuklarını yetiştirme ve kötülüklerden korumakla görevlidir. Bu işte anne, babaya yardımcıdır. Çocuklara farz olan ilmihal, buluğ çağına kadar verilmelidir.

Baba, ailenin reisi olup ailedekilerin din ve dünyalarından sorumludur.

Bulûğ çağına kadar bir çocuğun bakım, eğitim, terbiye ve farz olan ilimlerinin öğretilmesi babaya aittir. Baba ya kendisi öğretmeli ya da öğreten birine göndermelidir. Bu işte anne de babanın yardımcısı olup ikinci derece sorumludur. Özellikle kız çocuklarının terbiye ve yetişmesinde annenin hizmeti büyüktür.

Bütün bunlar emanete sahip çıkmak ve yüce Allah'a karşı sorumluluğumuzu yerine getirmektir. Aile içinde Allah rızâsı için yapılan bütün çabalar, çalışmalar ve harcamalar birer sadakadır, hayırdır, hizmettir.

En güzel hizmet, insanın nefsine ve nesline edep kazandırmasıdır; çünkü edebin sonu cennettir. Edep, zengin fakir her ailenin kurtuluş sebebidir. Ona yönelmelidir.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) bir aile reisinin temel görevlerini özetle şöyle belirlemiştir:

"Çocuğun baba üzerinde üç hakkı vardır. Ona kuran-ı kerimi öğretmesi, ismini güzel koyması ve evlenme çağına geldiğinde evlendirmesi.” [4]

Hz. Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Çocuklarınıza yedi yaşına geldiği zaman namazı (öğretin ve kılmalarını) emredin. On yaşına geldiklerinde kılmazlarsa el ile hafifçe dövün. On yaşında yataklarını ayırın." [5]

Yüce Allah, rahmet Peygamberinin (s.a.v) şahsında bütün aile reislerine şu emri vermiştir:

وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا لَا نَسْأَلُكَ رِزْقًا نَحْنُ نَرْزُقُكَ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوَى

"Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; seni biz rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ ile elde edilir.” [6]

Bu âyet indiği zaman, Hz. Fâtıma (r.anha) ile Hz. Ali (k.v) yeni evlenmişler ve özel bir eve ayrılmışlardı.

Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v), sevgili kızı Fâtıma (r.anha) ile damadı Hz. Ali'yi (r.a) sabah namazına kaldırmak için evlerine kadar bizzat teşrif buyuruyor, zahmete giriyor, kendilerine şefkatle seslenerek,

"Allah size rahmet etsin, haydin namaza!”diye çağırıyordu. Buna altı ay devam etti.[7]

Anne ve babalar bu konuda çok hassas olmalıdır. Uyku halindeki bir kimseyi ibadet gibi gönül huzuru isteyen bir işe çağırırken, çok tatlı ifadeler kullanmalıdırlar.

 Sert davranışlar ve hakaret içeren sözlerle ibadete çağrılmaz. Çocuklarımızı ibadete çağırırken gerekirse ciddi olmalı, fakat asla nefret ettirmemelidir. Buna özellikle sabah namazında daha çok dikkat edilmelidir.

Din konusunda baba ve anneye düşen en önemli iş, çocuklarından yapmasını istedikleri güzel şeyleri önce kendilerinin yapmaları ve buna devam etmeleridir.

Âyette,

وَاْمُرْ اَهْلَكَ بِالصَّلٰوةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا

"Ailene namazı emret, sen de sabırla ona devam et!" buyrularak bize terbiyenin temel kuralı öğretilmektedir. Bu hüküm, bütün hayırlı işlerde böyledir.      

Hz. Ali (r.a) der ki:

أَدِّبُوا أَوْلاَدَكُمْ عَلَى ثَلاَثِ خِصَالٍ: حُبِّ نَبِيِّكُمْ ، وَحُبِّ أَهْلِ بَيْتِهِ ، وَقِرَاءَةِ الْقُرْآنِ ، فَإِنَّ حَمَلَةَ الْقُرْآنِ فِي ظِلِّ اللهِ يَوْمَ لاَ ظِلَّ إِلاَّ ظِلُّهُ مَعَ أَنْبِيَائِهِ وَأَصْفِيَائِهِ

"Çocuklarınıza şu üç şeyi öğreterek terbiye verin. Peygamber sevgisini, Ehlibeyt sevgisini, Kur’an okumasını. Çünkü Kur’an okuyanlar hiçbir gölgenin bulunmadığı o günde peygamberler ve Allah’ın veli kullarıyla birlikte arşın gölgesinde gölgelenirler. "[8]

Adamın biri yanında oğlu ile birlikte Hz. Ömer'e (r.a) gelerek,

 "Bu benim oğlumdur; bana karşı geliyor" diye şikâyette bulundu. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a) adamın oğluna, "Allah'tan korkmuyor musun, niçin anne babana karşı geliyorsun? Anne babanın evlâdı üzerinde şu kadar hakkı var” diye genci uyardı. O zaman genç çocuk,

“Ey müminlerin emîri, çocuğun baba üzerinde hakkı yok mudur?" diye sordu. Hz. Ömer de (r.a),

“Evet vardır. Çocuğa iyi bir anne seçmesi, doğunca güzel bir isim koyması, ona Kur'ân-ı Kerim'i, farz ibadetlerini öğretmesi, evlenecek yaşa gelince evlendirmesi, çocuğun babası üzerindeki haklarındandır" buyurdu. O zaman çocuk,

“Vallahi, babam, Müslüman kadınları bırakıp 400 dirheme satın aldığı bir câriye ile evlendi. Bana güzel bir isim vermedi. İsmimi böcek manasına gelen Cu'la koydu. Bana Kur'ân-ı Kerîm'den ve ibadetlerden hiçbir şey öğretmedi" dedi. Bu sözler üzerine Hz. Ömer, çocuğun babasına dönerek,

"Oğlum bana itaat etmiyor, diyorsun. Hâlbuki o sana karşı gelmeden önce sen onun haklarını çiğnemişsin; şimdi kalk ve oğluna karşı vazifeni yap" diye adamı azarladı.

Adamın biri Abdullah b. Mübârek'e (rah) gelerek, çocuğundan şikâyet etti. Abdullah b. Mübarek,

"Çocuğuna hiç beddua ettin mi?" diye sordu. Adam,

"Evet, ettim" deyince, Abdullah b. Mübarek

"Çocuğun ahlâkını sen bozmuşsun" dedi.[9]

Ebü'l-Esved ed-Düelî (r.a) oğullarına hitaben,

"Ben sizin küçüklüğünüzde, büyüklüğünüzde ve hatta siz doğmadan size iyilik ettim" dedi. Onlar da,

"Öbürlerini anladık, ama biz doğmadan bize nasıl iyilik ettin ki?" dediler. Cevap şu oldu:

"Ben size soyu temiz, asalet ve edebi yerinde bir anne seçtim; kimsenin ona bir şey söylemeye dili varamaz."[10]

İnsan anne babasına, büyüklerine ve üstatlarına karşı yaptığı kusurlarına samimi bir tövbe edip helâllik almazsa, cezasını dünyada benzer bir kusur ile çeker.

Bunun bir de âhireti vardır. Bir işte hüküm sahibi yüce Allah olursa, kimse haksız iken haklı duruma geçemez. Şimdiden bunu düşünmeli ve bütün kusurlarımıza tövbe etmeliyiz.

Abdullah b. Ömer (r.a) şöyle demiştir: "Çocuğunu terbiye et; çünkü sen, çocuğuna öğrettiğinden mesulsün. O da sana yapacağı iyilik ve itaatten mesuldür."

Sa'dî-i Şîrâzî (k.s) şöyle der: "Ey insanoğlu! Adının unutulmamasını istersen, çocuğuna ilim, hüner, mârifet öğret ve onu akıllı yetiştir. Böyle yaparsan arkanda seni rahmetle anan bir kişi bırakmış olursun."[11]

Bir baba, çocuğuna bulûğ yaşına kadar farz ilimleri ve ibadetleri öğretir, kendisi de yaparak örnek olursa temel vazifesini tamamlamış olur.

 Çocuğun bulûğ çağından veya evlendikten sonra yapacağı kusurlarından baba sorumlu olmaz. Yeter ki o kötü işlere baba sebep olmasın. Ancak yine de babanın, çocuğunun yanlışları karşısında nasihatçi bir yaklaşım sergilemesi, sabırla ve yılmadan hakkı hakikati kendisine anlatması gerekir.

Baba ve annenin yapacağı en güzel eğitim, güzel olan işleri çocuklarına yaşayarak göstermek ve kötü işlerde asla örnek olmamaktır.

Çocuklar anne-babalarının karneleridir.

İyi çocuklar yetiştirmek için bütün mesele, anne-babanın kendisini eğitmesi ve bu bilgileri hayata geçirmesiyle halledilebilir. Çocuklarda görülen birçok yanlış, anne-babaların hatalı tutumları sebebiyledir.

Aslında problemli çocuk yok, problemli anne-baba vardır. Başarılı çocuk için de başarılı anne-baba gerekir (istisnalar, kaideyi bozmaz).

(Anne-baba akşamları eline kitap alıp okursa, çocuklar kitaba ve okumaya ilgili duyarlar. Ancak anne-baba zamanını televizyon karşısında geçirirse çocuklar bu sefer televizyona ilgili duyarlar.)

Eskiler der ki: “Eğri ağacın gölgesi de eğri olur.” Eğer biz iyi olursak, çocuklarımız da iyi olmaya meyilli olur. O yüzden çocuk yetiştirme işini kolayına kaçmadan, ciddiye almak gerekir.

Çocuk doğduğu andan itibaren, kameraya kayıt yapar gibi, bütün olayları kaydeder. Hatta doğum öncesinden anne karnında kayıt başlar. 5 yaşına kadar devamlı kaydeder. Çocuk aileyi bir sahnede seyreder. Anne-baba sahnede oynarken, problemlerini saygı ve sevgiyle çözerlerse, çocuk da öyle çözmeyi öğrenir. Evde sürekli yapılmayan davranışlar, çocuklar tarafından da yapılmaz.

Anne-babanın çocuğunu eğitirken 3 temel prensibi olmalı: ÖĞRET-TEKRAR ET-TAKDİR ET.

Biz çocuğa öğretiyoruz, daha sonra tekrar etmiyoruz, çocuk yapınca da takdir etmiyoruz.

Mesela büyüklerine karşı saygıyı öğretiyorsak; bu davranışı oturana kadar sabırla tekrar etmeli ve çocuk bu davranışı her yaptığında takdir etmeliyiz. Bu arada çocuklardan istediğimiz davranışların daha iyisini, kendimiz yapmalıyız. Yani kendimiz de büyüklerimize karşı saygıda kusur etmemeliyiz.

Hadis-i Şerifte buyruldu ki:

أَكْرِمُوا أَوْلاَدَكُمْ، وَأَحْسِنُوا أَدَبَهُمْ.

 "Çocuklarınıza ikramda bulunun ve onları en güzel şekilde terbiye edin." (İbni Mace, Edep 3)

Anne-baba önce kendi içlerindeki güzellikleri görüp, sonra çocuğun içindeki güzellikleri ona göstermeli. Çocuklar bizden güler yüzlü olmayı ve şükretmeyi öğrenir:

 "Kuru ekmeğimiz var ama çok şükür.." dediğimizi taklit ederler.

Siz televizyon seyrederken çocuğa, "Git, sen dersini çalış!" diyemezsiniz, çocuğun ders çalışması için sizin de oturup, kitap okumanız gerekir.

Eğer evde anne-baba devamlı maddi imkânsızlıkları konuşuyorlarsa, çocuk parayı gözünde büyütür, bir an önce zengin olmak için, haksız kazanç yollarını araştırabilir. Eğer evde devamlı Kur'an tefsiri konuşulursa, çocuk gözünde onu büyütür. Örnekleri çoğaltmak mümkün…

Fatih Sultan Mehmet gibi bir evlat yetiştirmek için Fatih'in annesi ve babası gibi olmalı. Fatih Sultan Mehmet'in annesi oğlunun ruhuna damgasını vurmuştu.

Anlatıldığına göre Bediüzzaman hazretlerinin babası, ineğini otlatmaya götürürken, başkalarının bahçelerinden otlamasın diye yolda ineğin ağzını bağlarmış. Evlatlarına haram yedirmeme konusunda bu derece hassas davranan babanın oğlu da, fikirleriyle tüm dünyayı aydınlatır. Hayırlı evlat yetiştirmenin sırrı, çocuğa haram yedirmemekte gizli.[12]

Baba ve anne, tövbe, dua ve sadaka ile yuvalarına ilahi rahmeti çekmelidir.

Bir insan için anne babasından daha samimi ve içten dua eden insan bulunamaz. Onların dualarında hiçbir gösteriş yoktur.

Allah-u Teala (c.c.) Kuran-ı Kerim’ de:

يَا اَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا قُوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun."[13] buyurmaktadır.

Peygamber efendimiz ise: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz" [14] buyurur.

Hz. Peygamber [s.a.v] torunları Hasan ve Hüseyin'i (r.anhuma) gördüğü yerde kucaklar, onları öper, "Allahım, ben bu ikisini seviyorum, sen de sev" diye dua ederdi. [15]

Hz. Peygamber’in (s.a.v), Sahabe ve salih insanların aile sorunlarını çözmedeki örnek halleri iyi bilinirse, pek çok sorun daha kolay çözülür.

Ailede huzuru bulmanın en büyük şartı; aile bireylerinin, hak ve sorumluluklarının ne olduğunun bilincinde olmasıdır.

Öte yandan, mükemmel ve cennetlik bir mü'min olmak için insanlarla iyi geçinmek ve onlarla iyi bir diyalog kurmak şarttır.                                                     

Peygamberimiz (s..a.v.), Sahabe-i Kiram'a "Cehennem ateşinin kime haram olduğunu, kimin cehenneme haram olduğunu söyleyeyim mi?" diye buyurunca sahabe, "Elbette Ey Allah’ın Resûlü?" dediler. Peygamberimiz şunları söyledi.

1. Cana yakın, şefkat ve merhameti çok olan, herkese ayıp aramadan, sevgiyle bakan kimse,

2. Geçim ehli olup herkesle iyi geçinen, tatlı dilli, güler yüzlü olanlar,

3. Herkesin işini bitiren, kimseyi boş çevirmeyen kimselerdir.[16]

Görüldüğü üzere, Peygamberimiz bizlere cennete girmenin bir yolunun da insanları ve anne ve babayı sevmekle, onlarla iyi geçinmekle mümkün olacağını haber veriyor. [17]

Güzel geçimin başladığı nokta gönüldür. Gönlün gıdası sevgidir. Sevginin kaynağı yüce Allah'tır. Dâimî huzur yüce Allah iledir.

Hep "ben" diyende huzur olmaz, "ben haklıyım" diyenle hak bulunmaz.

Güzel geçim güzel ahlâktır. Güzel ahlâkın temeli tevazudur. Tevazu, ailede, işte, cemiyette ve her yerde güzel geçim için vazgeçilmez bir ahlâktır. O elde edilmeden gerçek huzur bulunmaz.

Kusuru kendisinde arayan kimse, hem kusurunu kolay bulur hem de karşısındakine karşı edepli olur. Niyeti doğruyu bulmak olana yüce Allah yardım eder, sabır verir, anlayışını açar, kalbini genişletir, nefsinin sertliğini giderir, şeytanın hilesini gösterir, Hakk'ı sevdirir, haklıyı buldurur.

Hz. Ömer (r.a) devrinde bir adam hanımı ile arada bir ağız kavgası edip çekişiyordu. Adam hanımına laf anlatamayınca bunalmış, halifeden yardım ve akıl istemek için evine gelmişti.

Evin kapısını çalmak için yaklaştığında içeriden bir kadının yüksek sesle konuştuğunu duydu. Biraz dikkat edince, bunun Hz. Ömer'in (r.a) hanımı olduğunu anladı. Baktı ki Hz. Ömer de aynı durumda. Adam şaşırdı; koca halife, kendisine karşı sesini yükselten hanımını sükûnetle dinliyordu. Kapıyı hiç çalmadan hemen geri döndü.

O sırada Hz. Ömer (r.a) birinin kapıya doğru geldiğini fark etmişti. Gelen kimsenin kapıyı çalmadan geri döndüğünü görünce, hemen arkasından çıkıp adamı geri çağırdı ve ne için geldiğini, niçin geri döndüğünü sordu. Adam,

"Yâ Ömer, bir derdim vardı, size akıl danışmaya gelmiştim; fakat gördüm ki siz de aynı dert içindesiniz. Onun için rahatsız etmek istemedim!"dedi Hz. Ömer (r.a),

"Derdin neydi?" diye sordu. Adam,

"Hanımım, bazen bana karşı evde yüksek sesle konuşuyor, sözlerime sertçe karşılık veriyor, canımı sıkıyor. Gördüm ki bu durum sizin evde de oluyor" dedi. O zaman Hz. Ömer (r.a) adamı bir kenara çekerek ona,

"Bak, hanımların kocaları üzerinde pek çok hizmeti ve hakkı vardır. Bunun için onlara tahammül etmeliyiz. Onlar bizim evimizi beklerler. Ekmek ve yemeğimizi pişirirler. Çocuklarımızı emzirirler. Elbise ve evimizi temizlerler. Nefsimizi teskin eder ve bizi harama düşmekten korurlar. Ben bana bu kadar hizmeti dokunan bir kadına niçin tahammül etmeyeyim" dedi.

Bunları bir halifeden dinleyen adam, biraz düşündü ve,

"Benim eşim de aynı hizmetleri görüyor" dedi. O zaman Hz. Ömer (r.a),

"Kardeşim, hanımının sıkıntısına tahammül göster. Dünya hayatı çok kısadır, gelir geçer" dedi. [18]

Hak adına yeri gelince demir gibi sert olan Hz. Ömer (r.a), yine Hak hatırına yeri gelince kadife gibi yumuşak olabilmekteydi. Onun tek derdi Hakk'ın hatırını korumaktı.

Asıl güzel geçim, kötü ve aksi insanla olur. Güzel huylu kimse ile hoş geçinmek kolaydır; buna gerçek manada güzel geçim denmez.



[1] Ahmed b. Hanbel. Müsned, II, 400

[2] Hasan Çalışkan, Nesil Yayınları, Anne Baba Hakları ve Evlatlık Görevleri, Sf.52.

[3] S. M. Saki Erol, Aile Toplumun Direğidir, Semerkand Dergisi, Ekim, 1999.    

[4] Müttakî-i Hindî, Kenzü’l-Ummâl, nr. 45416.

[5] Ebû Davud, Salât, 26; Tirmizî, Salât, 182.

[6] Tâhâ 20/132.

[7] bk. Süyûtî, ed-Dürrü'I-Mensûr, 5/613.  

[8] Muttaki-i Hindî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 45409.

[9] Gazzâlî, İhyâ, 2/1037.

[10] Mâverdî, Edebü'd-Dünyâ ve’d-Dîn, s. 236.

[11] Şeyh Sa'dî, Bostan, s. 360.

[12] Şeniz Yücel, Kalbi Kitaplar, Bebeklikten Ergenliğe Çocuklarımızı Nasıl Yetiştirelim?, Sf.15.

[13] Tahrîm, 66/6.

[14] Buhârî, Cum'a, 11; Müslim, İmâre, 5.

[15] Buhârî, Edeb, 18/40; Müslim, Tahâret, 1/237.

[16] Müslim C:4 S.2019

[17] Bkz. Hasan Çalışkan, Nesil Yayınları, Anne Baba Hakları ve Evlatlık Görevleri, Sf.59.

[18] bk. Zehebi, el-Kebâir, s. 179.

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Aralık 18 2014 08:45:50 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,878,032 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024