Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
İslam’da Batıla Benzemenin Hükmü Ve Yılbaşı

                                                                                                        Vaaz Resimleri: w.jpg           

Aziz ve Temiz Din Kardeşlerim!Yeni bir yıla girmenin sevinci ile sevinirken, ömür sermayesinden bir yılı daha geride bırakmanın hüznü ile de mükedderiz. Geçmiş yıllarımızın hesabını verebilecek miyiz? bu bilinmez. Ancak umudumuzu her daim canlı tutmalı ve Rabbimizin istediği şekilde yaşamalıyız.

Yılbaşı, milletlerin örf, adet, kültür ve kabul ettikleri takvime göre değişmektedir. Nitekim bir Müslüman için yılbaşı, kamerî ayları esas alan Hicrî takvime göre Muharrem ayının ilk günüdür. Yüce Allah, güneşi ve ayı hesap yapabilmemiz için yaratmıştır. Bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:

فَالِقُ الإِصْبَاحِوَجَعَلَ اللَّيْلَ سَكَناً وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَاناً ذَلِكَ تَقْدِيرُالْعَزِيزِ الْعَلِيمِ {96}

“O, sabahı aydınlatandır. O, geceyi dinlenme zamanı, güneş ve ayı (vakitlerin tayini için) birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, azîz olan (ve her şeyi) pekiyi bilen Allah'ın takdiridir.”(En’am 96)

Dolayısıyla bir Müslüman için güneş ve güneş yılını esas alan takvimi kullanmak önemlidir. Zira ibadetlerimizin bir kısmını güneşe göre belirleriz. Mesela namaz ibadetini gün içinde güneşin aldığı duruma göre belirleriz. Yine bizim için ay ve ayı esas alan takvim de önemlidir. Zira ibadetlerin zamanını Kamerî takvime göre ayarlarız. Mesela zekatı Kamerî yıl olarak hesaplar, orucunu da Kamerî aylardan Ramazan’da tutarız. Dolayısıyla bir takvimi benimserken diğerini ötekileştirmeyiz. Aslında burada ötekileştirilecek husus miladi yıl değil, bu yılı benimseyen gayri Müslimlerin İslam’a aykırı hal ve hareketlerini benimsemektir.

Geçmiş yılların muhasebesini yapacak yerde ömrü bize bahşeden Rabbimizi unuturcasına çılgınlar gibi eğlenerek yeni yıla girmekteyiz. Sözüm ona yeni yıla nasıl girilirse, o yıl, o şekilde geçermiş!? Niceleri yeni yıla gülerek girdiler de yıl içinde hep ağladılar. Demek ki yeni yıla gülerek girmek, o yılın hep sevinçle geçeceği manasına gelmezmiş…

Bizim dinimizde yılbaşı ve noel kutlamalarının yeri yoktur. Yılbaşının biz Müslümanlar için, milletler arası takvim başlangı­cı olmasından başka hiçbir özelliği yoktur. Bu nedenle Müslüman bir kimse, İslam kültüründe hiçbir yeri ol­mayan Noel'i ve yılbaşını kutlamaması gerekir.

Hıristiyanlarca her yıl 25 Aralık Hz. İsa (as)’ın doğumunun yıl dönümü kabul edilerek bir hafta boyunca çeşitli etkinliklere yer verilmektedir. Aynı hafta içinde Hıristiyanlar tarafından Noel Yortusu dolayısıyla çam ağaçları kesilip cadde, balkon ve evler süslendirilip ışıklandırılmaktadır. İlk defa Almanya’da 1605 yılında ortaya konulmuş, daha sonra da bütün Hıristiyanlık âlemine sirayet eden “Noel Baba” efsanesi de yaygın bir biçimde işlenmiştir. Noel Baba aslı ve mesnedi olmayan, ancak sözde iyiliği temsil eden ve bu gecelerde çocuklara oyuncak, şeker vb. hediyeler dağıtan, genellikle karla örtülü, kırmızı başlıklı paltosu ve kocaman beyaz sakalı ile temsil edilen hayali bir kişiliktir.(Yeni Türk Ansiklopedisi Komisyon, Ötüken Yayınevi, İst. 1985 c. 7, s. 2687)

Hak ile batılın mücadelesi, insanlık tarihi kadar eskidir. Hz. Âdem,insanoğlunun baş düşmanı ilan edilenşeytan ile mücadele etmiştir. Nuh (as) tufanda helak olan kendi kavmi ile mücadele etmiştir. Batıl, Hz. İbrahim’in karşısına Nemrut olarak, Hz. Musa’nın karşısına da Firavun olarak çıkmıştır. Yine batıl, insanların ve cinlerin son peygamberi Hz. Muhammed’in (sav) karşısına küfrün babası lakabıyla ünlenen Ebu Cehil ve avânesi olarak çıkmıştır. Küfürle mücadele dün ve bugün olduğu gibi yarında devam edecektir. Ancak batıl her dönemde kendisini yenileyecek veyeni maskeleriyle Hakka karşı duracaktır. Çağımızda Hakkın karşısında duruş, misyonerlik faaliyetleri şekliyle gerçekleşmektedir.Yılbaşı kutlamaları, adıyla sanıyla bir misyonerlik faaliyetidir. Misyonerlik faaliyeti genelde, hemen hemen her inanç sisteminde bulunmakla beraber, özelde Hıristiyanlıkla özdeşleşmiş ve kilisenin Hıristiyan olmayan ülkelerde kendi dinlerini yaymak amacıyla yaptıkları faaliyetlere denilmiştir.

MİSYONERLİĞİN HEDEFLERİ NELERDİR?

Muhterem Müslümanlar!Casusluktan tutunuzda, emperyalizme varıncaya kadar birçok hususta aktif rol oynayan misyonerlerin hedeflerini yine kendilerinden öğrenelim.İngiliz Sömürge Bakanlığı tarafından özel olarak yetiştirilip Osmanlı coğrafyasına gönderilen, İslam’ı ve Türkçeyi gayet iyi derecede bilen ve daha çok Basra’da görev yapan Hampher, yaptığı faaliyetleri adına“Hatırat” dediği bir eserde kaleme almıştır. Verdiği bilgilerden birisinde,zamanın Misyoner-Casus Teşkilatı Başkanı, Hampher’in kendisine “Eğer sen İslam ülkelerinde Sünni-Şii kavgasını başlatabilirsen, Büyük Britanya’ya en büyük hizmeti yapmış olacaksın” demiştir.  Daha sonraları Hampher “Bu Müslümanlarda zerre kadar akıl olsa, asırlar önce geçmiş olan Sünni-Şii ihtilafını kaldırır, onları mazide bırakır ittifak kurarak birleşirler” dedim, başkan hemen sözümü keserek! “Senin görevin bu ihtilaf ateşini körüklemektir; Müslümanların nasıl birleşeceğini göstermek değil!” dediğini paylaşmıştır. (Hatırat-ı Hampher. S.13)

1935 Senesinde Kudüs’te toplanan misyonerler  konferansında, misyoner teşkilatı başkanı  Samaul Zouimer, açılış konuşmasında şunları söylüyor:“Sizden Müslümanları  Hırıstiyan yapmanızı istemiyorum. Sizin asıl göreviniz Müslümanları  İslam’dan uzaklaştırmaktır. Doğumundan ölümüne kadar boynuna haç takmasınlar, kiliseye gitmesiler, vaftiz olmasınlar ama Hrıstiyan gibi yaşasınlar. Bunu çağdaşlık adı altında temin edebilirsiniz. Onları Allah’ı ve peygamberlerini tanımaz bir kişi  haline getirin.  Müslüman milletleri ayakta tutan ahlak, hayâ, iffet duygularından koparın. Eğer bunda başarılı olursanız, İslam ülkelerinin sömürge haline gelmesi için fetih yollarını açan ileri karakollar kurmuş olursunuz. Eğer siz onlardan Allah ve peygamber tanımaz bir nesil hazırlarsanız, büyük işlerle  ve ülkülerle uğraşmazlar. Rahatı, tembelliği, parayı ve nefsini sever, arzularını ve isteklerini tatmin için her çareye başvururlar. Hatta öyle hale gelirler ki, şehvet ve arzuları hayatlarının tek hedefi olur. Bir şey öğrenirse arzu ve isteklerine  ulaşmak için öğrenir. Malını şehveti için harcar, en büyük makama gelse de nefis, arzu ve şehvetinin esiridir. Bu uğurda her şeyini feda eder. Ve onları Emperyalist siyasetimiz için satın almak kolay olur. Ey misyonerler! Ancak Müslümanları bu hale getirdiğiniz zaman görevinizi başarılı bir şekilde tamamlamış olursunuz.”(Yeşilay Dergisi  Eylül 2002. sayı 826. sayfa. 13)

Misyonerlerin niyet ve hedefleri ortadayken vurdumduymaz bir tavır sergilemek nihayetinde felaketlere kapı açabilir.

Müslümanlara yakışmaz yabancı kültürlerin davranışları, adetleri, alkol tüketimi, mahremiyet sınırlarını aşan birliktelikler, gayr-i meşru kutlamalar; bizlere yakışmayacak ve çıldırırcasına yapılan hazırlıklar. Yılbaşı gecesi yapılan seviyesiz çılgınlıklar, etkinlikler, çıplaklığın ve rezaletin kol gezdiği eğlenceler bizim dini hassasiyetimize zarar vermektedir.

Hıristiyanların Noel’i, Yortusu vb. dini kutlamaları 25 Aralık-6 Ocak arasındaki günlerde yapılmaktadır. Yıllar geçtikçe bu kutlamalar batı tarafından yapılan kültür ihracına dönüşmüştür. Hızır (as)’ı beklediğimiz gibi beklediğimizbu Noel Baba’nın posterleri, maskeleri, heykelleri de nedir?

Üzülerek ifade edelim ki o günün akşamında Müslüman çocuklar, kendi dede ya da babalarından değil de Noel Baba denen ve ne olduğu meçhul birisinden hediye beklemektedirler.  Onun için buradan sesleniyoruz. Dedeler! Mahallenizdeki çocukların gönlünü fethedebilmek ve onların yabancı kültür sahibi kimliklerden bir şey beklememeleri için sair günlerde ceplerinizde çocuklara verebileceğiniz bir şeyler taşıyınız.

Noel ve Noel Babanın kim olduğunu Arif Nihat Asya’dan dinleyelim…

Asya,“yılbaşı neyimiz olur?” diyerek söze başlar ve devam eder.“Ramazan Bayramımız mı? Kandilimiz mi? Kurban Bayramımız mı?  Biz, Muharremlerle, Martlarla başlayan yıllar da bilirizki, hiçbiri böyle şımarıklıkla, böyle ayyaşlıkla, böyle kumarbazlıkla açılmazdı. Hepsi, efendi yıllardı. Noel Baba! Bu bunak, neyimiz olur: Babamız mı, dedemiz mi, amcamız mı, yoksa Avrupalılıktan pîrimiz mi?Bir resmine bakarsanız Havarîlere, öteki resmine bakarsanız Rasputin'e benzeyen bu iskambil papazı, aramızda neyin nesidir, bunu merak ettiniz mi? Siz bırakın da ben söyleyeyim onun kim olduğunu: O, Haçlı Seferleri'nden kalma bir kılınç artığıdır. O zaman silâhla giremediği yerlere, şimdi beyaz sakalıyla saygılar ve sevgiler toplayarak giriyor. O, evimize girerken eşeğini kapımızın halkasına bağlayan bir Piyer Lermit'tir...Kardeşlerini Mukaddes Savaş'a hazırlamaktan geliyor.O, adıyla sanıyla bir misyonerdir ki, kılığını değiştirmiş ve bizi avlamaya, kucağında getirdiği oyuncaklarla en can alıcı noktamızdan çocuklarımızdan başlamıştır. Bu cömertliğinin karşılığını istemeyecek mi sanıyorsunuz, fedâkarlığının sebebini düşünmediniz mi?Bırakın, onun hakkından ben gelirim: İşte sakalını çekince gördünüz...sakalı elimde kaldı ve altından Lücifer (şeytan) çıktı. Bilirsiniz ki, câsuslar da kıyâfetlerini ekseriyâ değiştirirler. Bu, mezar beğenmeyen hortlağa ya mezarını gösterin, yahut bırakın: Haç'ın da çarmıha gereyim onu!Tehlikeyi sezer de kendiliğinden gitmeye kalkarsa, çıkarken ceplerini yoklamayı unutmayınız: Muhakkak, bir şeyinizi çalmıştır!(Yeşilay Dergisi  Eylül 2002. sayı 826)

MÜSLÜMANIN KENDİSİNE HAS BİR DURUŞU OLMALIDIR

Aziz Müslümanlar! İslam; Yüce Allah’ın (cc) razı olduğu bir din, Müslüman ise bu dinin ilkelerini hayat ilkesi haline getiren kimsedir. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

اَلْيَوْمَ يَئِسَ الَّذٖينَ كَفَرُوا مِنْ دٖينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دٖينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتٖى وَرَضٖيتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ دٖينًا

“Bugün kâfirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim.” (Maide 3)

Bu nedenledir ki Müslümanın kendisine has bir duruşu olmalıdır. İslam, inananları giyimden tutunuz da yemeye içmeye varıncaya kadar, hayatın her aşamasında gayri Müslimlere benzemekten alıkoyan bir dindir.

Müslümanın kendisine has bir duruşu olmalıdır iddiamız şu ayet-i kerime desteklenmektedir. Kureyş'in ileri gelenleri Hz. Peygamber (sav)'e: "Atalarının dinine dön, elbette onlar senden daha faziletli ve senden daha yaşlıdırlar." demişlerdi de bunun üzerine Allah Tealâ:

 

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلَى شَرِيعَةٍ مِّنَ الْأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْأَهْوَاء الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ {18} إِنَّهُمْ لَن يُغْنُوا عَنكَ مِنَ اللَّهِشَيئاً وإِنَّ الظَّالِمِينَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَاللَّهُ وَلِيُّ الْمُتَّقِينَ{19}

“Sonra seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma. Çünkü onlar Allah'a karşı sana hiç bir fayda veremezler. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostlarıdır. Allah da takva sahiplerinin dostudur.”(Casiye 18-19)âyet-i kerimelerini indirmiştir.

Yabancı kültürlerin içinde faydalı şeyler olabilir. Mesela Batıdan bilim ve teknoloji alınması kişinin dindarlığına zarar vermez. Ancak Müslümanlar olarak bizler, dün olduğu gibi bu günde yeni icat ve buluşlara imza atmalıyız ki batının teknolojisinin esiri olmaktan kurtulmuş olabilelim. Bununla beraber, “HHHHHHfvxcvxvikmet, müminin yitiğidir ve onu nerede bulursa alır.” Ancak, Batı toplumunun tekniği değil de kültürü örnek alınırsa bu insanın dini hassasiyetlerine ters düşebilir. Bu meseleyi bir misalle açıklayalım.Mürekkep şişesine birkaç damla su damlatılsa o, yine mürekkeptir. Yazılır okunur. Su ile mürekkep müsavi olursa zayıf yazılır, zayıf okunur. Su miktarı fazla, mürekkep az olursa artık ne yazılır nede okunur. Bir misal olarak, dini kültür mürekkebe benzetilirse yabancı kültürler mürekkep içine katılan suya benzer. Bu nedenledir ki, batı kültürlerinden ancak bilim ve teknoloji alınmalı, kültürlerinden ise uzak durulmalıdır. Zaten asırlardır elde edilmiş ve kültürel zenginlikle bezenmiş İslam kültürü bir Müslüman için ziyadesiyle kâfidir.

Batı dünyası dün olduğu gibi tekrar bizi örnek almalı ve medeniyetimizden istifade etmelidir. Zira onların kültüründe olmayan bizim kültürümüzde yer bulan mazlumun yanında yer alma, zalime mani olma sinelerimize işlemiştir.“Yerdekilere merhamet ediniz ki göktekilerde size merhamet etsin” düsturu bizlere rehber olmuştur. Yine kültürümüzde “Komşusu açken tok yatmamak” vardır. “Yaratılanı sırf yaratandan ötürü sevmek” vardır. Bu medeniyette Müslümanların ve mazlumların dertleriyle kederlenmek vardır.

Muhterem Din Kardeşlerim! Batı toplumu İslam’ı ve Müslümanları hiç hazmedememişlerdir.Bu gerçeği yüce Rabbimiz, Peygamber Efendimize hitaben şu şekilde açıklıyor.

وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّهُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءكَمِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ {120}

“Ne yahudiler, ne hristiyanlar sen onların dinine uyuncaya kadar asla senden hoşnut olacak değillerdir. De ki: Allah 'm hidayeti, doğru yolun tâ ken­disi odur. Eğer sana gelen ilimden sonra onların hevâlarına uyacak olursanandolsun ki senin için Allah’tan gelecek azâba karşı sana ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır!”(Bakara 120)

Saadet asrından itibaren Hakikatleri inkâr eden toplumlarMüslümanları hiç sevememiştir. Bu gerçeği Hitler’in zulmünden kaçarak 1933 yılında Türkiye’ye iltica eden ve İstanbul Üniversitesi İktisat ve Hukuk Fakültelerinde maliye ve iktisat dersleri veren, 1952 yılında da Almanya’ya döndükten sonra Frankfurt Üniversitesinde rektörlük yapan Prof. Dr. Fritz Neumark’a ülkemizi ziyarete geldiğinde kendisine: “Avrupa bizi neden sevmiyor, ebedi düşmanlığının sebebi nedir? diye sorulur. Cevabı aynen şöyledir:“Çok samimi olarak itiraf edeyim ki, Avrupalılar Türkleri sevmez ve sevmesi de mümkün değildir. Asırlardır Kilisenin  Türk ve İslam düşmanlığı Hıristiyanların hücrelerine sinmiştir. Sebeplerine gelince; en başta Müslüman olduğunuz için sevmezler. Hıristiyan olsanız da size düşman olarak bakmaya devam ederler. Çünkü sizler hangi kimliğe bürünürseniz bürünün, her zaman onların korkulu rüyasısınız. Sizi silahla yenemeyenler, sizleri kendilerine benzeterek hakimiyet sağlamaya çalışırlar. Böylece kendilerini İslamiyet tehlikesinden korumuş olacaklar.Sizler farkında değilsiniz ama onlar şu gerçeğin farkındalar. En az 400 sene Avrupa’da sırtımızda ve ensemizde at koşturdunuz. Selçuklular Anadolu’yu, Osmanlılar ise Orta Avrupa ve Balkanları Haçlı ordusuna mezar ettiler. Bizlere medeniyeti insanlığı öğrettiler. Avrupa Müslüman olma tehlikesi ile karşı karşıya geldi. Sizler gerçek hüviyetinize döndüğünüz zaman Avrupa’nın refahı ve medeniyeti yıkılır. Bunun için sizler Avrupa’nın tarihi düşmanısınız ve daima düşman olarak kalacaksınız.Selçuklu ve bilhassa Osmanlı, İslamiyet uğruna  her şeyini feda etmeseydi, İslamiyet bugün belki sadece Hicaz’da varlığını devam ettirirdi. Kaldı ki Vehhabiliği kuranlar da, İngiliz sömürge Bakanlığının adamlarıdır.  Batı her yerde yetiştirdiği adamları vasıtasıyla İslamiyeti sapık inançlara kanalize etti. Bütün bunlara rağmen Osmanlı’nın inancını bozamadı. Osmanlı, Asr-ı Saadeti temsil etmeğe devam etti. Bünyesinde bozuk düşünce, bozuk mezhep barındırmadı. Evet, Kilise sizlere kin kusmaktadır. Ve sebepleri bunlardır.”  (Sur Dergisi, 1999, sayı. 278. s. 17; Yeşilay Dergisi, Haziran, 2001, sayı 811, sayfa. 20)

MÜSLÜMANLARIN GAYRİMÜSLİMLERİ DOST EDİNMESİ VE ONLARA BENZEMESİ YASAKTIR

Değerli Müslümanlar!Arap lügatında bir kavmin itikad ve amellerini taklit etme işine “Teşebbüh” denilmiştir. Teşebbüh, arzu duyarak batıl din ve ideoloji bağlısı topluluklardan biri veya birkaçına, onlara ait alâmet-i farika vasfındaki hususiyetlerinde benzemektir.   Dikkat edilirse inkarcılara olan teşebbüh; İslam’ın hududlarını aşma olayıdır. Yani kâfirlere benzemek, İslam’ın hudutlarından çıkıp batılın hudutlarına ayak basmaktır. 

Yüce dinimiz İslam, Ehl-i Kitaba karşı tutumumuzun şu şekilde olmasını istemektedir:

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰى اَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الظَّالِمٖينَ

“Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.”(Maide 51)başka bir ayet-i kerimede ise;

لاَّ يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُوْنِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَنيَفْعَلْ ذَلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللّهِ فِي شَيْءٍ إِلاَّ أَن تَتَّقُواْ مِنْهُمْتُقَاةً وَيُحَذِّرُكُمُ اللّهُ نَفْسَهُ وَإِلَى اللّهِ الْمَصِيرُ

“Mü'minler, mü'mirileri bırakıp da kâfirleri kendilerine çok yakın dost edinmesin. Kim bunu yaparsa ona Allah'tan hiçbir şey (yardım) yoktur. Meğer ki onlardan gelebilecek bir tehlikeden dolayı sakınmış olasınız. AsılAllah size kendisinden korkmanızı emrediyor. Nihayet Allah'adır varış.”(Ali İmran 28) 

İbn Abbâs'tan gelen bir rivayete göre ise bu âyet-i kerime Ubâde ibnu's-Sâmit hakkında nazil olmuştur. Şöyle ki: Ubâde, Bedr gazvesinde bulun­muş müttakî bir sahabî idi. Onun, yahudilerden anlaşmalı oldukları kimseler vardı. Hendek savaşı günü: "Ey Allah'ın elçisi, yanımda beşyüz yahudi var. Benimle beraber çıkmalarını düşünüyorum. Böylece düşmana karşı onlarla daha bir güçleniriz.” dedi de Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi. (Vâhıdî, Esbab-ı Nuzül s. 72-73)

Ferdî, ailevî ve içtimaî hayatta İslam’ın çerçevesini aşmaya, ilahî yasaları ihlale sebep olan her bir sözü, davranışı ve işi Allah ve O’nun peygamberi yasaklamıştır. (Yusuf Kardavî, El Helal-u ve’l Haramu Fil İslam, Sh:82) Nitekim bu konuda önderimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) şöyle buyuruyor:

من تشبّه بقومٍ فهو منهم“Kim bir kavme (topluluğa) benzemeye çalışırsa o, onlardandır.”(Ebu Davud, Libas 4) Ebu Hureyre'nin naklettiği başka bir hadiste Peygamber (sav) şu şekilde buyurmaktadır: "Yahudi ve Hıristiyanlara benzemeye özenmeyiniz."(Tirmizi Edeb, 41)Özellikle bu hadis-i şerif “Üzüm üzüme baka baka kararır” atasözü gibi çok önemli psiko-sosyal gerçeklere işaret eder ve şeklî benzeşmenin nihâyette itikadi benzeşmeye götüreceğini anlatır.İbn-i Haldun da konuyla ilgili olarak önemli tarihi gerçeklere işaret ederek benzeşmeyi, mağlupların galipleri taklid etme psikolojisiolarak açıklar.(İbn Haldun, Mukaddime, trc. I/374-75.)

Refah seviyesi bizden üstün olan batı toplumlarını sürekli hayranlıkla izlemişizdir. HâlbukiYüce Rabbimiz, sevgili Peygamber Efendimizi (sav) şöyle buyurmak suretiyle uyarıyor:

لاَ يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُواْ فِي الْبِلاَدِ {196} مَتَاعٌ قَلِيلٌثُمَّ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمِهَادُ {197}

“İnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın! Onların bu refahı az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası!”(Al-i İmran 196-197)

İnsan ancak sevdiğini, takdir ettiğini veya büyük gördüğünü taklit eder. Şekli taklit, bir zaman sonra itikadi taklide götürür ki bu hem dünya, hem de âhiret için felaket sebebidir. Ancak bu kadar ikazlara rağmen Müslümanlar, gayrimüslimleri dost edinecek ve onlara her meselede benzemeye çalışacaklardır. Bu gerçeği beyan buyuran Peygamber Efendimiz (sav):

لَتَتَّبِعُنَّ سَنَنَ مَنْ قَبْلَكُمْ شِبْرًا بِشِبْرٍ ، وَذِرَاعًا بِذِرَاعٍ ، حَتَّى لَوْ سَلَكُوا جُحْرَ ضَبٍّ لَسَلَكْتُمُوهُ » . قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى قَالَ « فَمَنْ»

“Sizden öncekilerin yolun karış karış uyacaksınız. Hatta onlar bir keler deliğine girseler sizlerde onları takip edeceksiniz” buyurdu. Biz “Ya Rasulallah! Bu ümmetler Yahudi ve Hıristiyanlar mıdır?” diye sorduk. O da “Başka kim olacak” buyurmuşlardır. (Buhari, Enbiya, 50)

Bu hadis-i şerif, âhir zamanda olacak bazı fitneleri önceden haber vererek müminleri uyarı niteliğindedir. Yani mümkün olduğunca tedbirli olmayı sağlama amacına yöneliktir. Yoksa asla bir ''teslimiyet çağrısı'' değildir.“Karış karış, arşın arşın onları takip edeceksiniz.” ifadesini âlimlerimiz, küfürde değil günahlarda gerçekleşeceğine işaret etmekte, hadisin mutlak ifadesini, daha çok sosyal hayattaki tezahürlerle/görüntülerle yorumlamaktadırlar.

Dünya hayatını, ahiret hayatına yani geçici ömrü, ebedi hayata tercih etmede; Rabbini unutup değersiz ve kıymetsiz şeylerle meşgul olmada; gayrimüslimlere ait âdet, gelenek ve görenekleri taklit etmede; kendilerinden önce sapkınlığa dalmış olan toplulukların peşinden gidecek olan müminler çıkacaktır.

Müslümanlar, ''keler/kertenkele deliğine girmek'' gibi olmadık işlerinde bile, zorluğuna ve gülünçlüğüne bakmadan takip etmeyi marifet, hüner veya güncel deyimiyle çağdaşlık ve gelişmişlik saymak, hiç kuşkusuz tam bir kişilik aşınması ve kaybı demektir.Geçen iki yüzyılı iyi tetkik ettiğimizde kendi kendimize, "Ne doğru sözlüsün ey Allah'ın Rasulü!" dediğimize şahit olacağız.

BİR MÜSLÜMAN NEDEN YILBAŞINI KUTLAMAMALIDIR?

Muhteremler! Bir Müslüman,elinde Müslümanların kanı bulunan gayrimüslimleri taklid ederek asla yılbaşını kutlamamalıdır.

Çünkü;bir yanda yılbaşını kutlarken, diğer yanda da beş vakit namazında günde en az kırk defa Fâtiha sûresinde

غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّٓالّٖينَ

“Rabbim! beni, kendilerine gazap edilenlerin ve de sapkınların yoluna iletme”(Fatiha, 7) derken, bir yanda, yahûdîlerin ‘gazab edilenler’ Hıristiyanların da ‘sapanlar olduğunu ve onların yolundan gitmek  istemediğini haykırır, bu hususta Rabbinden yardım isterken öte yanda da, karış karış onların yoluna giderse, bu yaptığı ne kadar tutarlı bir davranış olur?

Adaletsizliğin,hırsızlığınve zulmün kol gezdiği bir dünyada yaşıyoruz. İslam düşmanlığının zirveye ulaştığı çağımızda, Müslümanların varlığına dahi tahammül edilemiyor. Müslümanlar dünyanın değişik yerlerinde terörist ilan ediliyorken, sadece Müslüman oldukları için Afganistan’da, Mynmar’da, Çeçenistan’da,  Irak’da, Filistin’de, Arakan’da, Mısır’da, Doğu Türkistan’da, Yemen’de, Libya’da, Suriye’de ve Afrika’nın muhtelif yerlerinde bütün dünyanın gözleri önünde insanlar katledilirken, namusları kirletilirken, geriye kalanlarda inim inim inletilip evlerini, işlerini ve memleketlerini terk etmek zorunda bırakılırken,elinde Müslüman kanı bulunan ve insanlığını kaybetmiş olanların kültürlerine heveslenmek doğru bir şey midir acaba?

Peygamberimiz (sav)’e karikatürlerinde, tiyatrolarında, piyeslerinde hakaret ederek, İslam’ı ve Müslümanları yeryüzünden silmek isteyenler varkenbiz Müslümanlar kimlerinNoel’ini/Yılbaşını kutlayacak ve eğleneceğiz! Onlar,bizim Hicrî yılbaşımız olan Peygamberimiz (sav)’in Mekke’den Medine’ye hicret gününü kutluyorlar mı? 

Yılbaşı kutlamaları; alkollü içeceklerin çokça tüketildiği, kumarın oynandığı, israfı aşan alışverişlerin yapıldığı bir zaman dilimi olmuştur. Oysaki dinimiz, alkolü, kumarı ve israfı yasaklamıştır. Kuran-ı kerimde bu hususlar şöyle ifade edilmektedir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌمِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ َاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ {90}

“Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bunlardan kaçının ki kurtuluşa erebilesiniz.”(Maide, 90)

Şehveti tahrik eden, cinsel duyguyu kamçılayan şarkıların, erkek-kadın bir arada yapılan gayri meşru eğlencelerin dinimiz tarafından yasaklandığını bilmeliyiz.Bu sebepledir ki, hiçbir olgun, şuurlu Müslüman, yabancıların örf ve adetlerini kutlama hatasına düşmemelidir.

Evet, bir Müslümanın kendi dini ve milli damgasını taşımayan bir takvim başlangıcının figürü olan Noel’in/Yılbaşının arkasına sığınıp, İslam’ın emir ve yasaklarını, ahlaki değerlerini, millî örf ve adetlerini kültürel bir yozlaşmanın müdahalesi ile yıpratması maddi ve manevi sefaletin bütün kapılarını açabilecek niteliktedir.

SONUÇ OLARAK SÖYLEMEK GEREKİRSE

Müslüman sadece bir kimliğe mensup olan kişi değil, bununla beraber İslam’ın istediği duruşu sergileyen kişidir. İman etmek suretiyle izzeti kuşanmış bir Müslümanın, münkir sahibi olmakla zillet içerisinde kalan bir gayrimüslimi taklit etmesi doğru bir şey değildir.

Ayeti kerime’de de buyrulduğu gibi,

 إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ

Şüphesiz bir millet kendini değiştirmediği sürece Allah da onları değiştirmez.” (Ra’d, 11)Unutmayalım ki    المرؤ مع من احبَّ     Kişi sevdiği ile beraberdir.”(Buhari Edeb 96) Bir kimsenin bir şahsı dost edinmesi nazargah-ı İlahi olan kalbinde o kimseye yer vermesi demektir. Halbuki kalbimizde sadece Allah sevgisi olmalıdır.

Müslüman uyanık olmalı, kişiliğine ve kimliğine sahip çıkmalıdır.

Unutmamalıyız ki Rabbimiz bizi:

يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۘ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍؕ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمٖينَ

 “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost/sırdaş edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostu/taraftarıdırlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.”(Maide 51) şeklinde ikaz etmiştir.

Milli birlik ve bütünlüğümüzü, örf ve töremizi, inancımızı, ahlakımızı korumak, yaşamak, yaşatmak zorundayız. Birliğimizi, kardeşliğimizi bozmaya, inancımızı yıkmaya vatanımızı bölüp parçalamaya çalışan iç ve dış düşmanlara karşı, akıllı, uyanık, tedbirli, kararlı etkili olmak zorundayız. Bünyemize karışan yabancı kültürlere özenme hastalığından kurtulmalıyız. Şifayı batıda değil, İslam’da, Kur’an’da ve Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in hayatında aramalıyız.

O halde Noel’i/Yılbaşını kutlama gibi bir gaflete düşmeyelim ve çoluk çocuğumuza kötü örnek olmayalım. Kutlayacaksak kendi dini milli bayramlarımızı, Efendimiz (sav) doğum gününü ve kendi Hicri yılbaşımızı kutlayalım. İslam’ı bütün varlığımızla yaşayalım. İslam’ın dışında hiçbir sistemin, hiçbir düşüncenin insanlığı saadet ve mutluluğa götürecek güce sahip olmadığını kesinlikle bilelim.

Ya Rab! Başta nefsimiz olmak üzere neslimiziSen hak yolundan ayırma. Rağbet edeni çok da olsa kötü yola saptırma.Ya Rab! Sen cömertsin ve kerem sahibisin. İhsan ve kereminle bizleri hidayete eren, salih kullarının yoluna girmiş kimselerden eyle. Bizleri helak olmuş, inkarcıların yoluna dalmış kullarından eyleme.

İslam’ın ve insanlığın hakim kılınmasını arzu ettiğimiz miladi yeni yılın, âlem-i İslam’ın uyanışına vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ederiz.

 

Mehmet Küçük

Sapanca Vaizi

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Aralık 28 2023 20:00:14 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.01 saniye 14,893,558 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024