O Allah ki; tüm kainatı emrimize amade kılmış, sanki bütün canlıları insanoğlunun hizmetkarı yaratmıştır Tüm bu nimetlerine karşılık ise bizden istediği iki şey var Birisi tüm bunlara bakarak Kendisini tanımamız, ikincisi, O’na hiçbir şeyi ortak koşmadan ibadet etmemiz.
Yüce Allah'ın zatı için vacib olan, zorunlu olan sıfatlar. Bunlara sıfât-ı nefsiyye de denir. Diğer bir tabirle "zatî veya nefsî sıfatlar" da denilen bu sıfatlar, Yüce Allah'ın varlığını ve hakikatını anlayıp kavramada biz kullarına yardım eden sıfatlardır. Bu sıfatlar sayesinde Allah’u Teâlâ'nın yüce zatını ve varlığını O'na yaraşır bir tarzda anlayıp, imanımın da o nisbette kuvvetlendirebiliriz. Yüce Allah'ın kendine mahsus bir zatı vardır ve bu zatının gereği olan, bu zatdan ayrılması düşünülmeyen sıfatları vardır. Bunlardan bir kısmına "Zatî sıfatlar" , bir kısmına da "Sübutî sıfatlar" denir.
“Kendi adıma veya başka bir varlık adına değil, sadece Allah Teâlâ adına, O’nun rızasını kazanmak umuduyla ve O’nun izni çerçevesinde bu işi yapmaya başlıyorum.” demiş olur.
Zaman hayatın kendisidir. Allah’tan başka bütün varlıklar zamanla sınırlıdır. İnsan da zamanın içerisinde yaratılmış bir varlıktır Zaman, insanoğlunun en büyük sermayesi ve en kıymetli hazinesidir.
Paskalya töreninde yumurta boyamak, çörek yapmak, tütsü satın almak, bebek, kadın ve çocukların kına yakınması, yeni giysiler satın alınması ve buna benzer Hıristiyanların kendilerince kutsal addedilen günlerde yapılan diğer şeyler...
Yılbaşı kutlamaların temeli batı orijinlidir. Asıl olarak bizim yılbaşı tabiriyle eski yılın sona ermesi yeni yılın başlamasını anlamamız gerekir. Ama batı dünyasında durum böyle değildir.
Hıristiyan Batı'da milâdî takvimin başlangıcına esas olarak Hz. îsâ'nın doğum tarihi alınmış ve bu giderek diğer ülkelerde de benimsenmiştir.
Bu Kutlamalara Bakıldığında Hep İslamın Hoş Karşılamadığı Fiiller İşlenmektedir
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in tüm insanlığa örnek olan şefkati, merhameti ve müminlere olan düşkünlüğü, çocuklara olan tavrında da çok yoğun olarak görülmektedir.
Hz. Peygamber (sav) ile birlikte yaşadığı olayları,hafızasında taze bir hatıra olarak saklayan pek çok sahabi, bunları bizlere aktarırken, aynı zamanda terbiyevî özelliği olan birçok prensibe de ulaşmamıza imkân sağlamışlardır. Asr-ı Saadet’te yaşanan hatıraların, çocuklar için okunması ve dinlenmesi zevkli birer öykü olarak algılanması mümkündür. Özellikle çocukluk yıllarının 6-12 yaşları arasındaki dönemlerinde bu hatıraların, çocuklar için hem eğitici hem de eğlendirici olacağını söyleyebiliriz.
"Onlar: "Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder yap" derler. İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır." (Furkan, 25/74-75)
Dinimiz İslam şu beş değerin korunmasına büyük önem vermiş, bu maksatla Kur’an’da ve Sünnet’te birçok hüküm, tâlimat ve tavsiyeye yer verilmiştir. Bu değerler hayat, din, mal, nesil ve akıldır. Mal ve nesil bir yandan korunması dinin hedefleri arasına girmiş değerlerdir, diğer yandan da müminler için imtihan araçlarıdır; müminler bu iki değerli varlıkla ilgili ödev ve sorumlulukları, bunlarla olan ilişkilerinin kulluklarına müspet veya menfi etkisi bakımlarından sınanacaklar ve sonunda bu nimetlerin hesabını vereceklerdir.
Elbette biz Rahman’ın kulları da “göz aydınlığımız olacak eşlerimizin ve nesillerimizin” olmasını arzu ederiz. Bunun gereği olarak da eş ve çocuklarımızın da kendimiz gibi Rahman’ın yolunda olmasını çok önemseriz. Çünkü