ÖMRÜN SONLARINA DOĞRU
HAYIR HASENÂTI ARTIRMAK
قال الله تعالى :
{ وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ
فِيهَا
رَبَّنَا أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ
أَوَلَمْ
نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَاءكُمُ النَّذِيرُ
فَذُوقُوا
فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ
[
Onlar cehennemde: “Rabbimiz,
bizi buradan çıkar, önce yaptığımızın yerine iyi işler yapalım” diye feryat
ederler. (O zaman onlara şöyle cevap verilir): “Size düşünmek isteyen herkesin
düşünebileceği kadar uzun bir ömür vermedik mi? Ve üstelik size uyarıcı da
gelmişti, öyleyse yaptığınız kötülüklerin meyvelerini şimdi tadın bakalım.
Zalimler hiçbir yardımcı bulamayacakladır.” (35 Fâtır 37)
112- عَنْ أبي
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه عَنِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال :
أَعْذَرَ اللَّهُ إِلَى امرئ أَخَّرَ أَجَلَهُ حَتَّى بَلَغَ سِتِّينَ سَنَةً
.
112: Ebû Hureyre (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Allah altmış yıl ömür verdiği kişiye yapamadığı kulluk için
mazeret beyan etmek isteyenlerin mazeretlerini red eder.” (Buhârî, Rikâk 5)
113- عَنْ اِبْنِ
عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّه عَنْهمَا قال : كان عُمَرُ رَضِيَ اللَّه يُدْخِلُنِي مَعَ
أَشْيَاخِ بَدْرٍ, فَكان بَعْضَهُمْ وَجَدَ فِي نَفْسِهِ فَقال : لِمَ يَدْخُلُ
هَذَا مَعَنَا وَلَنَا أَبْنَاءٌ مِثْلُهُ؟! فَقال عُمَرُ : إنهُ مَنْ حَيْثُ
عَلِمْتُمْ! فَدَعَاني ذَاتَ يَوْمٍ فَأَدْخَلَنِي مَعَهُمْ, فَمَا رَأَيْتُ أنهُ
دَعَاني يَوْمَئِذٍ إلا لِيُرِيَهُمْ قال : مَا تَقُولُونَ فِي قَوْلِ اللَّهِ
تعالى : {إذا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ
[
فَقال
بَعْضُهُمْ: أمرنَا نَحْمَدُ اللَّهَ وَنَسْتَغْفِرُهُ إذا نَصَرَنَا وَفَتَحَ
عَلَيْنَا. وَسَكَتَ بَعْضُهُمْ فَلَمْ يَقُلْ شَيْئًا. فَقال لِي: أَكَذَاكَ
تَقُولُ يَا ابْنَ عَبَّاسٍ؟ فَقُلْتُ لاَ, قال : فَمَا تَقُولُ؟ قُلْتُ : هُوَ
أَجَلُ رَسُولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم , أَعْلَمَهُ لَهُ قال : {إذا
جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ[
وَذَلِكَ عَلاَمَةُ أَجَلِكَ { فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إنهُ
كان تَوَّابًا[
فَقال
عُمَرُ رَضِيَ اللَّه : مَا أَعْلَمُ مِنْهَا إلا مَا تَقُولُ .
113: İbn Abbâs (Allah
Onlardan razı olsun) şöyle demiştir: Ömer (Allah Ondan razı olsun) Bedir harbine
iştirak etmiş yaşlı sahabilerle beraber beni de istişare meclisine dahil etti.
Bunlardan birisi kendi kendine içerledi ve Hz. Ömer’e: Bu çocuk neden bizimle
beraber her meclise giriyor? Oysa bizim onun yaşında oğullarımız var dedi. Ömer
(Allah Ondan razı olsun): Bildiğiniz bir sebepten dolayı diye cevap verdi.
Sonunda günlerden bir gün Hz. Ömer beni çağırdı, onlarla beraber meclisine aldı,
bana öyle geliyor ki; o gün beni onlara toplantılarda bulunmamın gerekliliğini
ispat etmek istiyordu. Sahabilerin hepsine birden: “Allah’ın yardımı ve fethi
geldiğinde” diye başlayan Nasr sûresi hakkında ne düşünüyorsunuz? diye sordu.
Bir kısmı: Yardım görüp fetih gerçekleşince Allah’a hamd ve istiğfâr etmekle
emrolunduk dedi. Kimi de hiç yorum yapmadı. Hz. Ömer bana hitaben: Ey ibn Abbâs
sen de mi böyle düşünüyorsun? dedi. Ben: Hayır dedim. Peki ne diyorsun? diye
sordu. Ben de: Bu sûre Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in ecelinin
kendisine bildirildiğini ifade etmektedir. “Allah’ın yardımı ve fethi sana
gelince” ki bu senin ecelinin geldiğinin alametidir. “Rabbini hamd ile tesbih et
ve bağışlanma dile. Çünkü O tevbeleri kabul edendir.” Buyuruluyor dedim. Bunun
üzerine Hz. Ömer: Ben de bu sûreden senin verdiğin anlamdan başka bir anlam
bilmiyorum dedi. (Buhârî, Menâkıb 25)
114- عَنْ
عَائِشَةَ رضي اللهُ عَنْهَا قالتْ : مَا صَلَّى رَسوُلُ اللهِ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم صَلاَةً بَعْدَ أن نَزَلَتْ عَلَيْهِ: {إذا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ
وَالْفَتْحُ
[ إلا
يَقُولُ فِيهَا: سبحانك رَبَّنَا وَبِحَمْدِكَ, اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي . و فِي
رِواَيَةٍ كان رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يُكْثِر ُأن يَقُولَ
فِي رُكُوعِهِ وَسُجُودِهِ: سبحانك اللَّهُمَّ رَبَّنَا وَبِحَمْدِكَ, اَللَّهُمَّ
اغْفِرْ لِي. يَتَأَوَّلُ القرآن, مَعْنىَ يَتَأَوَّلُ القرآن أَيْ يَعْمَلُ ماَ
أمر بِهِ فِي القرآن فِي قَوْلِهِ تَعاَلَي فَسَبِّحِ بِحَمْدِ رَبِّكَ
وَاسْتَغْفِرْهُ . وَ فِي رِواَيَةٍ كان رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم يُكْثِرُ أن يَقُولَ قَبْل َأن يَمُوتَ: سبحانك اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ,
أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ.قالتْ عَائِشَةَ: قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ
مَا هَذِهِ الْكَلِمَاتُ الَّتِي أَرَاكَ أَحْدَثْتَهَا تَقُولُهَا؟ قال : جُعِلَتْ
لِي عَلاَمَةٌ فِي أُمَّتِي إذا رَأَيْتُهَا قُلْتُهَا {إذا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ
وَالْفَتْح[إِلَى
آخِرِ السُّورَةِ . وَ فِي رِواَيَةٍ كان رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم يُكْثِرُ مِنْ قَوْلِ: سُبْحَان اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ, أَسْتَغْفِرُ
اللَّهَ وَأَتُوبُ إِلَيْهِ. قالتْ: قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَرَاكَ تُكْثِرُ
مِنْ قَوْلِ: سُبْحَان اللَّهِ وَبِحَمْدِه,ِ أَسْتَغْفِرُ اللَّهَ وَأَتُوبُ
إِلَيْه؟ِ فَقال : أَخْبَرَنِي رَبِّي أني سَأَرَى عَلاَمَةً فِي أُمَّتِي فَإذا
رَأَيْتُهَا أَكْثَرْتُ مِنْ قَوْلِ: سُبْحَان اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ, أَسْتَغْفِرُ
اللَّهَ وَأَتُوبُ إِلَيْهِ, فَقَدْ رَأَيْتُهَا: { إذا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ
وَالْفَتْحُ
[فَتْحُ
مَكَّةَ, { وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إنهُ كان تَوَّابًا[.
114: Aişe (Allah Ondan razı
olsun) şöyle demiştir: “Allah’ın yardımı erişip fetih gerçekleşince” ayeti
indikten sonra Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) kıldığı her namazın rüku’
ve secdelerinde: “Ey Rabbimiz seni tüm noksanlardan tenzih eder, sana hamdederim
beni bağışla” derdi. (Buhârî, Ezan 123; Müslim, Salât 219)
Yine Buhârî ve Müslim’in Aişe
(Allah Ondan razı olsun)dan bir rivayeti şöyledir: Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem) rüku’ ve secdelerde: “Allah’ım seni noksanlardan tenzih eder, sana
hamdederiz, bizi bağışla” bunu çok tekrarlamaya başladı.Kuranda emredilenleri
yapardı. (Buhârî, Ezan 139; Müslim, Salât 217)
Müslim’in değişik bir
rivayetinde şöyle denilmektedir: Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)
vefatından önce “Allah’ım seni noksanlardan tenzih ederiz, Allah’ım sana
hamdederiz, bağışlamanı diler, tevbe ederim” duasını sık sık tekrar ederdi.
(Müslim, Salât 218)
Hz. Aişe (Allah Ondan razı
olsun) diyor ki: Ey Allah’ın Rasûlü görüyorum ki yeni bir takım kelimelerle
Allah’a dua ediyorsun, bunlar nedir? dedim. Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem) de: “Ümmetim ve benim için bir işaret tesbit ve tayin edilmiştir. Onu
gördüğüm zaman bu kelimeleri söylemem emredilmiştir. Bu da Nasr sûresidir”
buyurdu.
Yine Müslim’in değişik bir
rivayetinde şöyle geçer: Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Allah’ım sana
hamd eder ve seni noksanlardan tenzih ederiz, bağışlanma diler, tevbe ederim”
sözlerini sık sık söyler olmuştu. Hz. Aişe: Bu sözleri çok sık söylüyorsun
deyince Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Rabbim ümmetim
içinde bir alamet göreceğimi bildirdi. Onu gördüğümden bu yana Sübhanallahi ve
bihamdihi estağfirullahe ve etûbü ileyh sözünü çok söyleim dedi., Ben o alameti
Mekke’nin fethine işaret eden “Allah’ın yardımı ulaşıp fetih gerçekleşince ve
insanların gurup gurup Allah’ın dinine girdiklerini gördüğünde Rabbini Hamd ile
tesbih et ve O’ndan bağışlanma dile. Çünkü Allah tevbeleri çok kabul edendir.”
Meâlindeki Nasr sûresinde gördüm buyurdu. (Müslim, Salât 220)
115- عَنْ أنس
رَضِيَ اللَّه قال :إن اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ تَابَعَ الْوَحْيَ عَلَى رَسُولِ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَبْلَ وَفَاتِهِ, حَتَّى تُوُفِّيَ
أَكْثَرَ مَا كان الْوَحْيُ عَلَيْهِ .
115: Enes (Allah Ondan razı
olsun) şöyle demiştir: Allah vahyi Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in
vefatından önceye kadar indirdi.. Öyle ki; vahyin çok geldiği bir anda
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) vefat etti. (Buhârî, Fedâil 1; Müslim,
tefsir 2)
116- عَنْ
جَابِرٍ رَضِيَ اللَّه قال : قال النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم :
يُبْعَثُ كُلُّ عَبْدٍ عَلَى مَا مَاتَ عَلَيْهِ .
116: Câbir ibn Abdillah
(Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Peygamber (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Her kul ölmeden önceki hali üzere diriltilir.”
(Müslim, Cennet 83)
|