VAAZIN BAŞI
Dünya ve Ahiret Dengesi
İbnu Hacer şu cevabı verir:
"Ben, Allah'ın bana âhirette hazırladığı nimetlere nisbetle, hâl-i hazırda sanki -(şu dünyevî saltanatıma rağmen)- hapiste gibiyim. Sen de, sana âhirette hazırlanan azâba nisbetle, cennette gibisin!"
Yahudi bu cevap üzerine Müslüman olur.”
Ünlü bir ozan dünyayı iki kapılı bir hana benzetiyor :
Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Yürüyorum gündüz gece
Başka bir deyişte:
Ana rahminden geldik pazara
Bir kefen alıp döndük mezara
deniliyor ve dünya hayatının ne kadar kısa ve önemsiz olduğuna işaret ediliyor. Veya;
Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan.
****
Ölüm vardır be hey gafil, sakın aldanma dünyaya
Kapılma mal-u emlake, sakın meyletme hülyaya,
Çalış emr-i ilahiyi gücün yettikçe icraya,
Gelenler hep sefer eyler muhakkak dar-ı ukbaya,
Yüzün dön, iltica eyle Cenab-ı Zat-ı Mevla’ya.
Dizelerindeki ifadeler sanırım bizlere bir şeyler anlatıyor.
Denge Konusunda Genel Slogan:
اِسْتَفْتِ نَفْسَكَ وَإِنْ اَفْتَاكَ الْمُفْتُونَ.
"Fetva verenler sana fetva vermiş olsa bile, nefsine bir sor, fetvayı nefsinden al." (Canan İbrahim, K. Sitte Muhtasarı, c.X, s.13)
Ölçü:
اِتَّقِ اللّهَ حَيْثُمَا كُنْتَ وَأتْبِعِ السَّىِّئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا، وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ
Hz. Ebu Zerr (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki:
"Nerede olursan ol Allah'tan kork ve kötülüğün arkasından iyilik yap. İnsanlara iyi ahlakla muamele et." [Tirmizî, Birr 55, (1988).]
Dünya Kazanç Yeridir:
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا
Gündüzü de bir geçim vakti yaptık. (Nebe, 78\11)
وَجَعَلْنَالَكُمْ فيهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِقينَ
"Orada hem sizin için hem de sizin besleyicileri olmadığınız varlıklar için gerekli besinler ve geçim vasıtaları yarattık." (Hicr, 15/20)
İnsanlar (kazanç konusunda) üç kısımdır:
1- Dünya geçimi kendisini meşgul etmiş ve ahiretini unutturmuştur. Böyle olan helak olmuştur.
2- Ahiret telaşı dünyalığını unutturmuştur. Bunlar هُمُ الْفَائِزُونَ dendir. Yani zafere ulaşmışlardır.
3- Ahireti kazanmak için dünya ile meşgul olanlardır. İtidale en yakın olan bu üçüncü derecedir. Bunlara muktesid denir. Ehl-i Salah rütbesi budur. (İhya-u Ulumi`d-Din, ll. 159, Terc. A. Serdaroğlu, Bedir Yay. İst. 1975)
Rızık Aramak Bir Emirdir:
فَانْتَشِرُوا فِى الاَرْضِ وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللّهِ
Yeryüzünde dağılın ve Allah'ın fazlından nâsip (arayın). (Cuma, 62/10)
Malları Aranızda Haksızlıkla Yemeyin:
وَلاتَاْكُلُوا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ
"Mallarınızı aranızda bâtıl sebeple yemeyiniz." (Bakara, 2/188)
كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا اِنّى بِمَا تَعْمَلُونَ عَليمٌ
"Helâl şeylerden yiyin ve sâlih amelde bulunun. Şüphe yok ki, ben sizin yapmakta olduğunuz her şeyi bilirim." (Mü`minun, 23/51)
Haramla Biten Ateşe Layıktır:
إنَّهُ َلايَرْبُو لَحْمٌ نَبَتَ مِنْ سُحْتٍ إلاَّ كَانَتِ النَّارُ أوْلى بِهِ
"Haramla biten bir ete mutlaka ateş gerekir." [Tirmizî, Salât 433. (614); Nesâî, Bey'ât 35, 36, (7, 160).]
Yemede İçmede Harcamada Denge: (İsraf Haramdır)
يَا بَنى ادَمَ خُذُوا زينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلا تُسْرِفُوا اِنَّهُ لا يُحِبُّ الْمُسْرِفينَ
Ey âdemoğulları! Her mescit yerinde ziynetinizi alınız ve yiyiniz ve içiniz, israf da etmeyiniz. Şüphe yok ki O, israf edenleri sevmez. (A’raf, 7/31)
وَلا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً اِلى عُنُقِكَ وَلا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَحْسُورًا
"Elini boynuna bağlanmış kılma ve onu büsbütün de açma. Sonra kınanmış, hasret içinde kalmış bir halde oturup durursun." (İsra, 17/29)
Aile Hayatında Denge:
يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا قُوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْليكُمْ نَارًا
"Ey Mü`minler! Nefislerinizi ve ailelerinizi ateşten koruyunuz."(Tahrim, 66/6)
وَاْمُرْ اَهْلَكَ بِالصَّلوةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا
"Ehline namaz ile emret, ve sen de onun üzerine sabret". (Taha, 20\132)
وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ
"Onlarla güzel bir şekilde geçininiz". (Nisa, 4/19)
Kolaylık Esastır:
يُريدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلا يُريدُ بِكُمُ الْعُسْرَ
"Allah, sizin için kolaylık ister, güçlük istemez." (Bakara, 2\185)
Seni Rahatsız Edeni Bırak:
فإنْ تَخَلَّجَ في نَفْسِكَ شئٌ فَدَعْهُ
"İçinde bir seğrime (rahatsızlık, şüphe) hissedersen bırakıver." [Muvatta, Hacc 85, (1, 354).]
Helal Belli Haram Bellidir
إنَّ الْحَلاَلَ بَيِّنٌ وَإنَّ الْحَرامَ بَيِّنٌ، وَبيْنَهُمَا أُمُورٌ مُشْتَبِهَاتٌ َلايَعْلَمُهُنَّ كَثِيرٌ مِنَ النّاسِ، فَمَنِ اتّقى الشُّبُهَاتِ اسْتَبْرَأ لِدِينِهِ وَعِرْضِهِ، وَمَنْ وَقَعَ في الشُّبُهَاتِ وقَعَ في الْحَرَامِ، كَالرَّاعِي يَرْعَى حَوْلَ الْحِمَى، يُوشِكُ أنْ يَقَعَ فيهِ. ألاَ وَإنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمَى، وإنَّ حِمَى اللّهِ مَحَارِمُهُ. ألاَ وإنَّ في الْجَسَدِ مُضْغَةً إذَا صَلَحَتْ صَلحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ، وإذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ، ألاَ وهِيَ الْقَلْبُ.
Numan İbnu Beşir (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki:
"Muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir." [Buharî, İman 39, Büyû 2; Müslim, Müsakat 107, (1599); Ebu Davud, Büyû 3, (3329, 3330); Tirmizî, Büyû 1, (1205); Nesâî, Büyû 2, (7, 241).]
Mutlu Son:
الم (1) اَحَسِبَ النَّاسُ اَنْ يُتْرَكُوا اَنْ يَقُولُوا امَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ (2) وَلَقَدْ فَتَنَّا الَّذينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلَيَعْلَمَنَّ اللّهُ الَّذينَ صَدَقُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْكَاذِبينَ
Elif, Lâm, Mîm. İnsanlar, "İmân ettik" demeleriyle bırakılacaklarını, ve kendilerinin imtihan edilmeyeceklerini mi sanıverdiler?
Andolsun ki, onlardan evvelkileri de imtihan ettik, elbette ki, sözünde sadık olanları da ve yalancıları da bilir. (Ankebut, 29/1,2,3)
وَمَا اُوتيتُمْ مِنْ شَىْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيوةِ الدُّنْيَا وَزينَتُهَا وَمَا عِنْدَ اللّهِ خَيْرٌ وَاَبْقى اَفَلَا تَعْقِلُونَ
"Size herhangi bir şeyden verilmiş ise ancak dünya hayatına ait meta'dan ve onun ziynetinden ibarettir. Allah katında olan ise daha hayırlıdır ve daha bakidir. Artık akıl erdiremez misiniz? (Kasas, 28/60)
قُلْ اِنّى اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللّهَ مُخْلِصًا لَهُ الدّينَ
De ki: "Şüphesiz ben, dini Allah`a halis kılarak ibadet etmekle emrolundum." (Zümer, 39/11)
اِنَّ الاَبْرَارَ لَفى نَعيمٍ () وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَفى جَحيمٍ
"Şüphe yok ki, muttakiler, nîmetler içindedirler. Ve muhakkak ki, facirler de yakıcı ateş içindedirler". (İnfitar, 82/13,14) |