Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
İslâmı Hayatımızın Tüm Alanlarında İhsan Şuuruyla Yaşamak

Vaaz Resimleri: w.jpg

Yüce dinimizin buyruklarını en güzel ve ideal şekilde hayatımızın bütün alanlarında yaşayabilmenin etkili ve kestirme yolu ihsan şuuruyla bir hayatı yaşamayı kendimize prensip edinebilmekten geçmektedir.

İhsan”, yapılması gereken şeyi en iyi şekilde bilme ve güzel bir şekilde yerine getirme, başkasına iyilik etme[1], Allah"a kulluk, her görevi en iyi şekilde, önemseyerek, hakkıyla ve lâyık vechiyle yapma[2] anlamına gelmektedir.

Yapılan bir işin ihsan seviyesine ulaşabilmesi için kişinin öncelikle, ne yaptığının farkında olması ve onu en uygun, en güzel şekilde uygulaması gerekmektedir. Hz. Ali"nin, “Kişinin değeri, işindeki ihsanıyla ölçülür.” [3] sözü de bir insanın hem kendisinin hem de yaptığı işlerin değerinin, ortaya koyacağı anlamlı, ölçülü, güzel davranışlarla değer kazanacağını ifade etmektedir.

Diğer taraftan ihsanın, amellerdeki ihlâs ve murakabe yani Allah"ın insanları görüp gözetmesi anlamına geldiği de söylenmiştir.[4]

Hz. Ömer anlatıyor: “Bir gün Resûlullah"ın yanında iken bir adam çıkageldi. Elbisesi bembeyaz, saçları simsiyahtı ve üzerinde herhangi bir yolculuk belirtisi yoktu. Üstelik aramızda onu tanıyan da yoktu. Peygamber"in (sav) yanına oturdu; dizlerini onun dizine dayayıp ellerini uylukları üzerine koydu. Sonra da, "Ey Muhammed! Bana İslâm"ı anlat." dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: "İslâm, Allah"tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed"in Allah"ın elçisi olduğuna şahitlik etmen; namazı kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve eğer gücün yetiyorsa haccı yerine getirmendir." Bu sözler üzerine adam, "Doğru söyledin!" dedi. Biz ise, adamın hem soru sorup hem de onu tasdik etmesine şaşırdık. Sonra, "Bana imanı anlat." dedi. O da, "İman; Allah"a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve iyisi ve kötüsüyle kadere inanmandır." şeklinde karşılık verdi. Adam yine, "Doğru söyledin!" deyip peşinden, "Bana ihsanı anlat." dedi. O da şöyle söyledi: "İhsan, Allah"ı görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü sen O"nu görmesen de O seni görmektedir." Daha sonra adam, "Bana kıyameti anlat." dediğinde, Peygamber (sav), "Bu konuda kendisine soru sorulan kimse, soruyu sorandan daha bilgili değildir." dedi. Adam, "Öyleyse bana onun alâmetlerini söyle." deyince, şunları saydı: "Cariyenin efendisini doğurması ve yalın ayak, çıplak, fakir sürü çobanlarının yüksek binaları yapmada yarıştıklarını görmendir." Sonra adam gitti. Bir süre sonra Hz. Peygamber bana soru soranın kim olduğunu bilip bilmediğimi sordu. Ben, "Allah ve Resûlü en iyisini bilir." dediğimde şunu ifade etti: "O, Cibrîl idi. Size dininizi öğretmeğe gelmişti." ” ( Müslim, Îman) Vahiy elçisi Cebrail bu defa insan suretinde gelmişti. Kutlu Nebî"ye soru sorarken aslında İslâm"ın temel öğretilerinin daha iyi anlaşılmasını sağlıyordu. İlk önce Müslüman olmanın esaslarını öğrenmek istedi. Ardından mümin olmayı sağlayan inanç esaslarını sordu. Beklediği cevapları aldı. Kişinin belirtilen görevleri yerine getirirken nasıl bir davranış içinde olması gerektiği de önemli idi. Onun için de, “İhsan nedir?” sorusunu sordu.

Cibrîl hadisinde geçen, “İhsan” kavramının, başka bir rivayette, “Allah"tan, O"nu görüyor gibi sakınmandır.” şeklinde zikredilmesi de bu yaklaşımı teyit etmektir.[5] Buna göre ihsan, kişinin kulluk görevini yerine getirirken Allah"ın kendisini gördüğünü, davranışlarını gözetlediğini hissetmesidir. Bu şekilde ihsan ile hareket edenler, “Allah, her an beni görmektedir, her yaptığımı bilmektedir, benim kalbimden geçenlerden bile haberdardır.” duygularını taşıyacaklardır. İnsanlardan gerçek ihsana ulaşanlar yaptıkları her şeyi, Yüce Allah"ın kendilerini görüp murakabe ettiğinin farkında olarak samimi bir ruh ve ihlâsla yerine getirirler.

Şu âyetlerde de  Yüce Allah’ın murakabesi vurgulanmakta ve her şeyden haberdar olan, her zaman ve her yerde yapılanlara şahit olan Allah’a bilinçli bir şekilde ibadet edilmesi gereğine işaret edilmektedir:

“Nerede olursanız olun, Allah sizinle beraberdir.”[6] “Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah’ın bildiğini görmüyor musun?”[7] .

Nitekim Resûlullah da (sav) “ihsan”ı,“Allah"ı görür gibi ibadet etmendir. Sen O"nu görmüyor olsan da O seni görmektedir.” [8] şeklinde tanımlayarak aynı gerekliliğe vurgu yapmaktadır.

Hz. Ömer (r.a) şehri teftiş ederken bir konuşmaya şahit olur.

- Kızım! Süte biraz su kat.

- Anne, halifenin emrini duymadın mı? Su katmak yasak!

- Halife bu saatte nerden duyacak, bilecek? Sen kat!

- Anne, halife duymuyor, görmüyorsa Allah`ta mı görmüyor?

 Hz. Ömer bu kızı oğluna ister ve oğluyla evlendirir.

“İhsan” insana ince bir düşünce ve hassasiyet duygusu kazandırır. İnsanı saflaştırır, arındırır ve her an Rabbinin huzurunda olma duygusu ile olgunlaştırır. Bütün amellerin, ihlâs ve samimiyetle en iyi şekilde yerine getirilmesini sağlar.

Şu âyetlerde de  Allah"ın en mükemmel yaratıcı, düzenleyici, kullarına karşı son derece lütufkâr ve cömert olduğu “ihsan” kavramıyla vurgulanmaktadır:

“O, yarattığı her şeyi en mükemmel şekilde yapandır.”[9] , “O sizi şekillendirdi ve şeklinizi en güzel şekilde yaptı.”[10] , “Yaratıcıların en güzeli.”[11], “İyi bilen bir toplum için Allah"tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?”[12], “Allah ona hakikaten güzel bir rızk ihsan etmiş!” [13]

Kasâs Suresi’nin 77. Âyetinde ise kullarına karşı en güzel şekilde “ihsan”ile muamele eden Allah"a karşı, kulların da “ihsan” ile mukabele etmeleri istenmiştir:

“Allah sana nasıl ihsan etti ise, sen de öyle ihsanda bulun!” [14]

 Zira, “İhsan ile davranmanın karşılığı, aynı şekilde ihsandır.” [15]

Kur"ân-ı Kerîm"de ihsan ile hareket edenlere “muhsin” denilmekte ve bu kimselerin bazı özelliklerine değinilmektedir: “İşte bu âyetler, hikmet dolu Kitab"ın âyetleridir. Muhsin olanlara (iyilik yapanlara) bir hidayet ve bir rahmettir. Onlar ki namazı kılarlar, zekâtı verirler. Onlar âhirete de kesin olarak inanırlar.”[16] “Onlar, Rableri tarafından gösterilen doğru yol üzerindedirler.” [17] “Onlar, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler, çirkin bir iş yaptıkları yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah"ı hatırlarlar.”[18]  Neticede de Allah katında bu amellerinden dolayı mükâfatlandırılırlar.[19]

Muhsinler her türlü iyi hasleti kendilerinde toplamak için çaba sarf eden, yaptıkları işleri de en güzel şekilde yerine getirmek için gayret gösteren kişilerdir. Çünkü en güzel olanı en güzel şekilde yapan Allah,[20] aynı şekilde insanlardan da işlerini güzel yapanlara muhabbet besler, onlara sevgi ve merhametiyle muamele eder.[21] Bundan dolayı Peygamber Efendimiz, “Allah"ım! Benim yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlâkımı da güzelleştir.” [22] şeklinde dua etmiştir. Çünkü en güzel surette yaratılan insanın sorumluluklarını da en iyi şekilde yerine getirmesi sürekli ihsan ile karşılaşması için gereklidir.

Kur"ân-ı Kerîm"de, “Hayır, öyle değil! Kim "ihsan" derecesine yükselerek özünü Allah"a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” [23] ve “Kimin dini, ihsan sahibi olarak kendini Allah"a teslim eden ve hakka yönelen İbrâhim"in dinine tâbi olan kimsenin dininden daha güzel olabilir?”[24]  âyetlerinde inancın gereğinin ihsan ile yerine getirilmesinin önemine vurgu yapılmakta ve bu şekilde davrananların mükâfat görecekleri bildirilmektedir. Peygamber Efendimiz de buna binaen, abdest alırken itina gösteren, huşû içerisinde ve güzelce abdest alan kimsenin namaz kılana kadar geçirdiği süredeki günahlarının affolunacağını müjdelemiştir.[25] Bu durumun oruç, zekât, hac, kurban gibi diğer bütün ibadetler için de geçerli olduğunu değişik münasebetlerde belirtmiştir.

İhsan, sadece Allah"ın huzurunda ve ibadetlerde değil aynı zamanda insan ilişkilerinde ve canlı cansız bütün varlıklar karşısında geçerli olan bir erdemdir. İhsanda bulunulacak insanların başında ana baba, yakın akrabalar, yetimler, yoksullar, yakın komşular, uzak komşular, arkadaşlar, hizmetçiler gelmektedir.[26]Allah"ın anne babaya ihsanı kendisine kulluktan sonra zikretmesi[27]  ve “Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara "öf!" bile deme; onları azarlama, onlara saygılı, güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kol kanat ger.” [28] buyurması onlara karşı ideal davranışın ihsan şeklinde olmasına işaret etmektedir.

Allah Resûlü (s.a.v) aynı şekilde anne babanın çocuklarla olan ilişkilerinde de ihsanı elden bırakmamaları, onları terbiye edip iyi birer insan olarak topluma kazandırırken iyilikle davranmalarını istemiştir.

Allah Resûlü (s.a.v), işlerin ihsan ile yapılmasının gerekliliği ve bu şekilde yapılması hâlinde mükâfatının da kat kat verileceğini vurgulamıştır:

“Kim yanındaki cariyeyi terbiye eder ama ihsan ile terbiye eder, okutup yetiştirir ama ihsan ile okutup yetiştirirse, özgürlüğüne kavuşturur sonunda da evlen(dir)irse iki mükâfat kazanır.” [29] 

Peygamber Efendimiz, “İnsanlar iyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız, zulmederlerse biz de zulmederiz." diyen zayıf karakterli kimseler olmayın. Bilakis iyilik yaptıklarında insanlara iyilik yapmayı, kötülük yaptıklarında ise onlara zulmetmemeyi alışkanlık hâline getirin.” [30] buyurur.

İnsanların kendi aralarında yaptıkları davranışların ihsan boyutuna ulaşması için karşılık beklenmeden sırf Allah rızası için yapılması gerekir. Öte taraftan hata ve bilgisizlik gibi nedenlerle yapılan kötülüklere karşı da aynı şekilde kötülükle cevap verilmemesinin gereği vurgulanır. İnsanların fazileti de zaten bu durumlarda sergiledikleri tutumlarda ortaya çıkar. Allah Resûlü bu şekilde yapılan kötülüklere karşılık verilmeyerek ihsanda bulunulmasını ister. Çünkü bazı durumlarda muhataba iyilikte bulunularak bazen de yaptığı kötülüğe karşılık verilmeyerek ihsanda bulunulur.

Allah Resûlü akrabalara karşı ihsan hususunda da, “Faziletlerin en üstünü, seninle akrabalık bağlarını kesenle ilişkini sürdürmen, sana vermeyene vermen, sana kötü söz söyleyeni bağışlamandır.”[31]  buyurur. O, “Komşuna ihsanda bulun ki mümin olasın.” [32] buyurmakla komşulara gösterilmesi gereken ideal tavrı, bir anlamda inanan insan olmanın öncelikli gereği olduğuna işaret eder.

Müminler her işlerinde ihsan ile hareket ederler. 

“Allah her işte ihsanı (güzel davranmayı) emretmiştir. (Savaşta bile) öldüreceğiniz zaman öldürmeyi ihsan ile (en iyi şekilde) yapın. Hayvan keseceğiniz zaman kesme işini ihsan ile (en iyi şekilde) yapın. Kesecek kimse bıçağını iyi bilesin ve hayvanı sakinleştirsin.”[33] hadisinde de bu durum örnek verilerek izah edilmektedir. Buna göre kesilecek hayvan ürkmemesi, korkmaması için rahatlatılmalı, eziyet görmemesi için de bıçak iyice bilenmelidir.

Şu âyette de  adalet ve ihsan ilkelerinin uygulanması emredilmektedir.

“Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar.” [34] 

Allah"a ve diğer insanlara karşı sorumlulukları bulunan insanlar için her iki özellik de önem arz etmektedir. Adalet, borcunu vermek, alacağını istemektir; görevini yerine getirmek ve hakkını almaktır. İhsan ise borcundan daha fazlasını vermek, alacağından daha azına razı olmaktır.[35] Buna göre adalet, hakkaniyet ve eşitlik ilkeleri ile hareket etmek anlamına gelirken, ihsan ise gerektiği zaman haklarından feragat etmek, verilen görevlerin daha ötesini yapmak olarak anlaşılmaktadır. Buna göre, kişinin vadesi geldiğinde alacağını istemesi adaletin gereği iken normal şartlarda bu hakkından vazgeçmesi ise ihsandır.

Neticede ihsan, gerek ibadetlerin ve gerekse bütün davranışların Allah rızası gözetilerek, içtenlikle, karşılıksız, en güzel şekliyle yerine getirilmesi demektir. Bütün eylemlerin anlamlı ve değerli olmasının, kişiye ve topluma yararlı olmasının yolu da budur. “Sözü dinleyip de ona en güzel bir şekilde uyanlar, Allah"ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin kendileridir.” [36] âyeti de sözün en güzeline ihsan ile uyanların hidayete eren akıllı kimseler olduklarını çarpıcı bir şekilde vurgulamaktadır.

Yüce Kitabımızın bazı ayetlerinde  ihsan ehline verilecek ödüllere işaret edilmektedir:

مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ اَمْثَالِهَا وَمَنْ جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزٰى اِلَّا مِثْلَهَا وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.” [37]

  الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ

Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.”[38]

وَأَنفِقُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوَاْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِين

“ (Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.” [39]

لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ وَلاَ يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلاَ ذِلَّةٌ أُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

“Güzel iş yapanlara (karşılık olarak) daha güzeli ve bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de bir zillet. İşte onlar cennetliklerdir ve orada ebedî kalacaklardır.[40] 

İslâm dini biz mü’minlerin Rabbimizin bütün buyruklarına bir bütün olarak sarılmamızı, dinin hükümlerine parçacı bir yaklaşım tarzından uzak durmamızı ister.

Kur’ân’da Allah’ın buyruklarına keyiflerince parçacı yaklaşanlara dünya hayatında rezilliğin, ahirette de azabın beklediği uyarısı yapılmaktadır.

 Bakınız Bakara Sûresi 85. Âyette:

اَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاءُ مَنْ يَفْعَلُ ذٰلِكَ مِنْكُمْ اِلَّا خِزْىٌ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يُرَدُّونَ اِلٰى اَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

 

“..Yoksa siz Kitab'ın (Tevrat'ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.”  buyrulmaktadır.

Bu hususta  esas olan;  İslam’ın bütün hükümlerine nasıl iman ediyorsak bunları yaşama noktasında da çabamızın olması gerekir. Mesela namaz kılmak farzdır, bedeni bir ibadettir. Namaz kılmaya evet fakat mali bir ibadet olan zekâta gelince mali bir fedakârlığı gerektirdiğinden şartları üzerinde taşıdığı halde önemsemeyerek zekat vermeye yanaşmamak Kur’an’a parçacı bir yaklaşımla bakışın neticesidir.

İşte Rabbimiz bu ayette böylesi bir mantığa ve yaklaşıma karşı bizleri uyarmaktadır.

Aslında Kelime-i Şehâdet ve Kelime-i Tevhitte ikrar ettiğimiz Allah’ı yegâne ilâh tanıyışımızla bizler, haramın her türlüsünden kaçınmayı ve dinimizin buyruklarına göre yaşamayı da kabulleniyoruz.

            Biz iman eden insanların yüce dinimizin bütün buyrukları karşısındaki tavrı “âmennâ ve saddeknâ” teslimiyetini göstererek, kolayımıza gelen veya  zorlandığımız bütün buyrukları arasında hiç ayırım yapmaksızın hayatımızı bunlarla güzelleştirme çaba ve gayreti içerisinde olabilmektir.

Kısaca yüce dinimiz bizim aile hayatımızı, iş hayatımızı vs. yönlendirdiği gibi dinimizin sokakta, çarşıda, pazarda, okulda, sinemada,kazanmamızda- harcamamızda, bütün söz ve davranışlarımızda dönüştürücü ve yönlendirici etkisini devamlı suretle hissederek ihsân bilinciyle, Cenab-ı Hakk’ın her an bizi gördüğü ve gözetlediği duygusu ve şuuruyla bir hayat yaşamaya çabalamalıyız.

Cenab-ı Hakk cümlemizi dinimizin buyruklarına teslim olan, bunları yaşayan mü’minlerden eylesin!

 

Mustafa YUMUŞAK

                                                                                                     (Vaiz)

NOT: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı ‘Hadislerle İslâm’ adlı eserden yararlanılmıştır.

 


 

[1] İsfehânî, Müfredât, 399.

[2] Elmalılı, Hak Dini, V,3118

[3] İsfehânî, Müfredât, 399.

[4] İbnü’l- Esir, Nihâye, I, 387

[5] Buhârî, Tefsîr, (Lokman) 2

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ (رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ) : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) … قَالَ:

“الْإِحْسَانُ أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ…”

 

 

 

[6] Hadîd, 57/4.

[7] Mücâdele, 58/7.

[8] Buhârî, Tefsîr, (Lokman) 31.

[9] Secde, 32/7.

[10] Tegâbün, 64/3.

[11] Sâffât, 37/125.

[12] Mâide, 3/50.

[13] Talâk, 65/11.

Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.87 saniye 14,871,577 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024