“Mescit” kelimesi “Allah’a secde edilen yer” anlamında bir mekân ismidir. Namazın başka rükünleri de olmasına rağmen ibadet edilen yer, önemine binaen secdeye izafe edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s) secdeyi, kulun Allah’a en yakın anı olarak vasıflandırmıştır
Bereketli Hilâl denilen topraklarda hurma ağaçları, hububat ve bakliyatın her türlüsünü yetiştiren, ırmak ticareti ile dışarıdan metal ve taş ithal eden Nuh kavmi, şehirlerinde gösterişli tapınaklar yapıyor, tapınakların çevresinde tahıl ambarları inşa ediyordu. Tapınaklarda, putları Ved, Suvâ, Yagûs, Ya’ûk, Nesr’e kurbanlar kesiyorlar, bunlara saygı gösteriyorlardı. Bu putlardan bazısı erkek, bazısı kadın bazısı da hayvan şeklinde yapılmıştı. Zenginlik ve refahın şımarttığı insanlar her türlü günahı, fütursuzca işliyorlardı. Nuh’un kavmi, torunları Ad ve Semûd’dan da azgındılar.
Dinimizde büyü ve sihirle uğraşmak büyük günahlardandır. Tarih boyunca büyü ve sihir insanların hep gündeminde olmuştur. Hepimize gizemli gelen bu konunun nasıl yapıldığı, insanlara tesirinin ne derece olduğu ve dinimizin bu konuya nasıl baktığı hep merak edilmiştir. Bu konu hâlâ da sırrım korumaktadır.
İnsanların kendilerine ait olmayan bir alana yani gayb bilgisine ulaşmak istemeleri, başka insanları buyrukları altına alma düşünceleri ve kısaca geleceklerini öğrenme hissi bu yollara zemin hazırlamıştır.
Yüce Rabbimiz bu ayette insanlar dâhil bütün canlıların rızklarının kendisine ait olduğunu belirtmektedir. Yeryüzünde sürünen, hareket eden, yürüyen, sularda yüzen, gökyüzünde uçan veya başka şekillerde hareket eden büyük, küçük, görülebilen ve görülemeyen bütün canlıları yaratan ve rızklarını veren Allah’tır. Allah’ın güzel isimlerinden biri de çok rızk veren anlamına gelen “Rezzak”tır. Rızk verenin kendisi olduğunu belirten yüce Rabbimiz, başka ayetlerde de buna vurgu yaparak şöyle buyurmaktadır:
Talâk (boşama), evliliğin devamı maksadıyla dinimizce tavsiye edilen tüm yolların denenmesine rağmen eşlerin yine de anlaşamadığı durumlarda ailede yol ayrılığı anlamındadır.
Talâk kelimesi; İslam hukukunda hem tek taraflı irade beyanı ile hem iki tarafın anlaşarak ailede eşlerin yollarının ayrılması ile hem de mahkeme kararıyla meydana gelen boşanma anlamlarına gelmektedir.
İnsanların birbirleriyle yardımlaşma yollarından biri de borç alıp vermedir. Dünya hâlidir, birtakım nedenlerle insanlar büyük maddi sıkıntı içerisine düşebilirler. Bu gibi darlık durumlarında birbirimize borç vermek büyük önem taşır. Borç alınan para, para ile diğer maddeler ise aynı ile ödenir. Borcun karşılığında fazla bir şey verilmez. Eğer borç karşılığında fazlalık istenirse bu faiz olur. Faiz ise dinimizde haram kılınmıştır.
Bu ayetler, insan olarak sürekli bir şekilde ilâhi denetime tâbi olduğumuzu bildirerek bizleri şu düşünceye sevk ediyor: Açıktan söylediklerimiz de içimizde gizli tuttuklarımız da, gün ışığında yaptıklarımız da gecenin karanlığına bürünerek işlediklerimiz de her an takip ediliyor, kayıt altına alınıyor. Yani hiçbir şey Allah’ın bilgisi dışında kalmıyor. Buna samimi olarak inanmalı ve bu inancı kendimiz için bir kontrol mekanizması gibi düşünmeliyiz. Ancak bu mekanizmanın sağlıklı işlemesi ve bizim adımıza yararlı neticeler doğurması için her yaptığımız davranışın hatta niyetlerimizin yüce Allah’ın bilgisi ve kontrolü altında olduğu inancını taşımalı, bu gerçeği bir an olsun aklımızdan çıkarmamalıyız.
İnsanoğlu, sorumlu bir varlıktır. Dünyaya başıboş ve anlamsız olarak gönderilmemiş ve kendi hâline de terk edilmemiştir. Her yaptığı iyi fillerinden dolayı sevap kazanan, kötü davranışlarından dolayı hesaba çekilen bir varlıktır insan. En mükemmel şekilde yaratılmış, iyilikle kötülüklerin neler olduğu kendisine bildirilmiştir. İnsan bu bakımdan nelerin sorumluluk getireceğini ve nelerin de kendi aleyhine olabileceğini bilme imkânına sahiptir. Dolayısıyla bilmediğini iddia ederek yaptığı yanlış davranışlardan dolayı ahiret gününde hesaptan kurtulması mümkün değildir.
İlk okuduğumuz ayet, biz müminlerin sağlam bir imanla Allah’a yönelmemiz gerektiğini, verdiği sayısız nimetlerden dolayı O’na şükredebilmemiz, razı olacağı salih amelleri işleyebilmemiz ve salih kulları arasına girebilmemiz için sadece bizim gayretimizin yeterli olamayacağını, bunları ancak Rabbimizin başarılı kılmasıyla elde edebileceğimizi vurgulamaktadır.
İnsanların bir ömrü olduğu gibi, milletlere de bir ömür biçilmiştir. Âd, Semûd, alt üst edilen şehirler: Sodom ve Gomore! İrem Bağları! Çöl patikalarındaki Ahkâf şehirleri! Şatafatlı saraylarında Firavun Ailesi! Hepsi de kalıntılarıyla hâlâ fısıldıyor kulaklara, mazide yaşanmış isyanları, itaatleri... Kur’an bu kalıntılara, ibret almak için bakmamızı söylüyor.