Allah, her türlü tehlikenin selamet yollarını ve sebeplerini yaratmıştır. Kul ne kadar kuvvetli olsa, cihanlara hükmetse, Süleyman tacını başına koysa, ölüm yine onu bulur. Fakat Allah dertten, beladan, ayıptan, kusurdan ve her türlü arızadan beridir. Yani Allah’ın gerek zatı, gerek sıfatı ileride en ufak bir tagayyüre, bir değişikliğe uğramaktan münezzehtir. Allah, ezelde nasılsa ebedde de öyledir. Hiç bir şey O’na ağır gelmez. O, asla yok olmaz, ilmi gevşemez, kudreti kesilmez, mülkü elinden çıkmaz. Hiç kimse yaptığı işlerden O’na hesap soramaz, fakat O, herkese hesap sormaya kadirdir. O’nun için bir garibi bahtiyar etmek, bir sultanı tahtından kara toprağa indirmek pek kolaydır
Müslümanlar, karşılaştıkları ve ayrıldıkları zaman "Selâmün aleyküm" diyerek selâm verir; "aleyküm selâm" diyerek selâm alırlar. Bu şekilde selâm vermek sünnet ve almak ise bir görevdir. Selâm Müslümanların Müslüman olduğunun bir işareti ve Müslümanların şiarıdır.
İnsanı bu değerlere karşı sorumlu kılan İslam, aynı şekilde toplumsal yaşamın düzenli ve yaşanabilir olarak sürdürülebilmesi için düzen gereği konulan trafik kurallarına karşı da sorumlu kılmaktadır. Zira bu kurallar insanın can ve mal güvenliği için koyulmuştur. Bu kurallara uymak toplumsal düzeni imar, ihlal etmek ise ifsat etmektir.
Yüce Allah, bütün kâinatı ve biz insanları yoktan var etmiş, dünya hayatımızı devam ettirebilmemiz için gerekli olan bütün nimetleri de yaratmıştır. Bizleri bu nimetlerle rızıklandırmıştır.
İnsanın yüklendiği emanet, akıl, irade ve iradeyi serbestçe kullanma sorumluluğudur. Ayetin son cümlesi ile bu sorumluluk vurgulanmakta ve onun hayır ve şer arasındaki seçimini olumlu yönde yapmadığı takdirde, kendisi ve çevresi için, cahilane bir zulüm işlemiş olacağı da hatırlatılmaktadır.
Her kesimin karşılıklı sorumluluk, hak ve görevleri vardır. İnsanlar; inanç, söz, fiil ve davranışlarından, sahip oldukları nimetlerden; bedeni, eli, ayağı, gözü, kulağı, dili ve aklını iyi ve hayırda kullanıp kullanmadıklarından, ilmi ile amel edip etmediklerinden, görevlerini yapıp yapmadıklarından, insan haklarına riayet edip etmediklerinden... sorumludurlar.
İnsanlarla iletişim kurmak kaçınılmaz bir zorunluluktur. Sağlıklı bir iletişim için de hoşgörü ve müsamaha gereklidir. Müslümanlar dinlerini tebliğ, emri bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker, gibi dini görevlerini hoşgörüyle yerine getirirler.
Son İslam Peygamberi Hz. Muhammed (SAV), kendi kişisel kimliği ve hayatında güven insanı olduğu gibi Medîne İslam toplumunu da güven temelinde kurmuştur. Arkadaşları (Ashab) da güvenilir insan ve toplum olma konusunda O’nu model almışlardır.