Zekât, hicretin 2. yılında farz kılınmıştır. Ehemmiyeti sebebiyle Kur’an’ı Kerim’de seksenden fazla yerde namazla birlikte geçmektedir. İslam’ın şartlarından olan zekât, geçmiş şeriatlara da- Beyyine Suresi’nde buyrulduğu gibi- farz kılınmıştır.
“Zekâtlar; Allah'tan bir farz olarak yoksullara, düşkünlere, onu toplayan memurlara, kalbleri Müslümanlığa ısındırılacaklara verilir; kölelerin, borçluların, Allah yolunda olanların ve yolda kalanların uğrunda sarfedilir. Allah bilendir, hâkimdir.” (et-Tevbe: 9/60.)
Sözlükte artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hal ve övgü anlamlarına gelen zekât, dinî bir terim olarak, belirli bir malın bir kısmının Allâh rızası için muayyen kişilere verilmesi demektir.
Zekât, İslâm'ın beş temel ibadetinden biridir. Zekât, hicretin ikinci yılında farz olmuş, malî bir ibadettir. Farziyeti, kitap, sünnet ve icma' ile sabittir. Kur'an-ı Kerim'in pek çok yerinde zekât, namaz ile birlikte anılmış,
Biz beraatı ummak için bir araya geldik. Dünyada kötülüklerden ve günahlardan kurtuluş beraatı, ahirette cehennemden kurtuluş beraatı ve Hz. Muhammed ümmeti olarak cennete ehil hale gelme manasına gelen beraat…
“Receb tohum ekme ayıdır, Şaban sulama ayıdır, Ramazan (derleyip toplama) hasat ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer. Ne yaparsa cezasını çeker. Bir kimse ziraati zayi etse hasat günü ekemediğine pişman olur. Kıyamet gününde kötü vaziyete düşer ve dünyadaki zannının aksi zuhur eder.”
Her canlı gibi insan da sınırlı bir ömre sahiptir. Cenâb-ı Allâh’ın takdir etmiş olduğu ömür sona erdiğinde, her insan Cenâb-ı Allâh’ın izniyle ölümü tadar. Allâh’tan başka her şey ölümlüdür.
İslam’dan önce insanlar şirk bataklıkları içinde idiler. Nihayet Allah Hz. Peygamber’i insanlara İslam’ı tebliğ etmek için seçti ve gönderdi. Hz. Peygamber önce kendi halkını Kabe civarında, zü’l-Mecaz çarşısında, Safa ve Merve tepesinde, karşılaştığı yollarda yılmadan tek bir şeye çağırıyordu:
“أيها الناس قولوا لا إله إلاّ الله تفلحوا” “Ey İnsanlar “la ilahe illallah” deyin kurtulunuz”
Peygamber Efendimiz, kendisini taşlayan, vücudunu kan revan içinde bırakan, namaz kılarken boğazını sıkan veya başına işkembe koyan, geçeceği yollara dikenler serpen insanların, hep hidayetlerini istemiş böylelikle düşmanlarının bile cennete gitmelerini arzu etmiştir